İran ABD’den geri aldığı petrol tankerine baskının görüntülerini paylaştı
Sinematek / Sinemaevi'nin davetlisi olarak İstanbul'a gelen İranlı yönetmen Asghar Farhadi Süreyya Operası'nda sinemaseverlerle buluştu. Farhadi "İran dışında filmlerimin izleneceğini tahmin etmiyordum" diyor.
Wim Wenders gibi bir ustadan sonra bir başka usta yönetmen daha İstanbul’a geldi: Asghar Farhadi. Lakin onun tercihi Anadolu Yakası’ydı. Çünkü Farhadi Kadıköy’deki Sinematek / Sinemaevi’nin davetlisi olarak Türkiye’deydi.
‘Bir Ayrılık’, ‘Elly Hakkında’, ‘Satıcı’, ‘Kahraman’, ‘Geçmiş’ gibi filmleriyle Türkiye’de önemli bir seyirci kitlesi tarafından takip edilen yönetmenin üç filmi Sinematek / Sinemaevi’nde gösteriliyor. İranlı yönetmen dün Süreyya Operası’nda ustalık sınıfına katıldı. Uzun bir konuşma yaptı, sinemasına dair soruları yanıtladı. İşte etkinlikten notlar:
🔴 “Filmlerimin İran dışında izleneceğini tahmin etmiyordum. Bunu nasıl başardığımı da bilmiyorum. Çünkü bir filmin başka kültürler tarafından anlaşılması için özel bir formül yok. Kendi ülkesinde başarılı olan bir film başka ülkelerde de bir şekilde fark ediliyor.”
🔴 “Yerel olmak ve evrensel olmak birbirine zıt şeyler değil. Aslında çoğu zaman ne kadar yerel bir yerden çıkış yaparsan, o kadar evrenselleşirsin. Japonya’da yaşayan bir insanla Yunanistan’da yaşayan birinin çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Bu algıyı bence medya yaratıyor. Mesela her kültürde sevgi kavramı vardır, fakat sevgi her ülkede, her coğrafyada farklı şekilde gösterilebilir. Biz insan hakkında konuştuğumuzda bunu zaten bütün dünya anlıyor. Bunun için ekstra bir şey yapmamıza gerek yok. O yüzden kısa filmlerine İngilizce jenerik yazan öğrencilerime şunu hep derim: Siz bir şey yaptığınızda işinizle ilgili tepkisini merak ettiğiniz, düşündüğünüz seyirci tek bir kişidir. O da sizsiniz. Aynı anda dünyanın her yerindeki seyirciyi düşünerek film yapamazsınız. Yani ‘Ben filmimi kendim izlersem nasıl olur’ diye düşünmelisiniz. Mesela Yılmaz Güney’in filmleri çok yereldir, fakat başka ülkelerden izleyiciler bu filmleri izlediğinde ne demek istediğini çok iyi anlar.”
🔴 “Ben sembol kavramını kullanmam. Çünkü benim filmlerimde gizli ve açıklanması gereken bir şey yok. Sadece işaretler var. Bu işaretlere baktığımızda hepsinin hayatın bir parçası olduğunu görüyoruz. Bazen bu işaretler tekrarlandığı için motiflere dönüşebiliyor ve seyircinin gözünde bir anlam kazanıyor.”
🔴 “İyi bir yönetmen aldığı her karara şüpheyle yaklaşır. Mesela bazen aylar sonra düşünüp karakter için seçtiğim oyuncudan bile şüphe ederim. Çekimler başladığında özellikle bu şüpheler çok artıyor. Yönetmen olarak da içinizdeki şüpheyi dışarı yansıtmamanız gerekiyor. Çünkü yönetmenlerin çok zeki olduğuna ve her şeyi bildiğine yönelik bir algı var. İleride bu algı yıkılırsa yönetmenler olarak sette daha rahat davranabilir, filmleri ekiplerimizle birlikte inşa edebiliriz.”
🔴 “Etrafımda, ailemde olan bütün kadınların yaptığım filmlere etkisi vardır. İran’da kadınlar hayatın birçok yerinde aktif halde. Film setlerinde de çalışan kadın sayısı çok fazla. Bir de yazdığım hikayeler genelde aile hikayesi olduğu için kadınlar çok önemli oluyor.”