Hâlâ bilinmiyor: Rezervleri kim satıyor, neye göre satıyor?
Yeni ekonomi politikaları başladığından bu yana bir sene geçmekle birlikte paket yeni açıklandı ve tüm tedbirler hâlâ yapılacak-edilecek diye bahsedildiğinden, niyetin ciddi olduğunu varsaysak bile uygulamaya başlaması daha uzun zaman alacak.
Geçtiğimiz günlerde herkesin merakla beklediği kamuda tasarrufları içeren paket Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklandı. Paketin kapsamına ilişkin bilgiler önceden basında büyük ölçüde yer almıştı ve kapsamının yetersizliği dile getiriliyordu. Buna rağmen açıklamalar içinde sürpriz sayılabilecek ve büyük miktarda tasarruf yaratacak bir unsur var mıdır diye merak ediliyordu. Ancak sürpriz olmadı ve kapsam sınırlı oldu. Üstelik önlemlerin ne zaman başlayacağı ve ne kadarlık bir tasarruf sağlanacağı da havada kaldı. Öncelikle hangi alanlarda tasarruf tedbiri açıklandı, bakalım:
-Kamuya yeni taşıt alımlarında, taşıt kiralamalarında ve personel servislerinde tasarruf,
-Kamu bina alımları, kiralanması, yeni lojman ve sosyal tesisler edinilmesinde tasarruf,
-Yeni personel istihdamının emekli olanlarla sınırlandırılması, destek personelinin sayısının zaman içinde azaltılması,
-Eğitim ve yurt dışı görevlendirmelerde sınırlama ve tasarruf,
-Kamuda enerji kullanımında tasarruf,
-Kamuda haberleşme ve iletişimin elektronik ortama taşınması,
-Temsil gideri, tanıtım, toplantı, demirbaş alımı gibi uygulamalarda kısıtlama,
-Mal ve hizmet alımı ödeneklerinde %10, yatırım ödeneklerinde %15 kısıntı,
-Zorunlu haller dışında yeni yatırım projesi kabul edilmemesi ve %75’i tamamlanmış ya da deprem, gıda arzını artırma konularındaki projelere öncelik verilmesi.
Bu maddeler kamu kaynaklarını hoyratça kullanan kamu kurumlarına tasarruf bilincini öğretmek ya da hatırlatmak anlamında önemli ancak ne kadarının uygulanacağı belli olmayan bu tedbirlerle bütçe açığının kapatılmasına ciddi katkısı olacak miktarda tasarruf sağlanması mümkün değil.
Açıklamalara göre, kayda değer miktarda tasarruf yaratacak olan aşağıdaki konularda hiçbir şey yapılmayacağı görülüyor.
-Kamu özel işbirliği (KÖİ) olarak adlandırılan projeler, fizibilitesi yeterli proje değerlendirme ilke ve yöntemleri dikkate alınarak yapılmadığından kamu kaynaklarını sürekli yutan bir şekle dönüştü. Köprü, otoyol, hastane, tünel vb. alanların tümünde bu şekilde yapılarak tamamlanmış projeler, yapılan sözleşmeler gereği kamu kaynaklarının ciddi miktarlarda aktarıldığı bütçe açıklarının en önemli nedenlerinden biri haline geldi. Açıklamalarda bu alandaki sözleşmelerin gözden geçirilmesine ve hakkaniyete uymayan şekilde mali yük getiren koşullarının kamu kaynaklarının aktarıldığı yüklenici firmalarla tekrar müzakere edilmesine ilişkin hiçbir şey yok. İkinci olarak gelecekte bu tür projelerin yapılıp yapılmayacağına ilişkin hiçbir şey söylenmiyor hatta düzen aynen devam edecek gibi görünüyor. Bu alan devlette anlaşılan dokunulmaz.
-İkinci konu bütçenin yeni kara deliği personel giderlerine ilişkin. Son yirmi yıllık dönemde kamu çalışanlarının sayısı teknolojideki büyük gelişmelerin getirdiği insan kaynağı ihtiyacındaki azalmaya karşın iki kat arttı. Açıklanan tasarruf paketinde bu duruma yönelik ciddi bir önlem görülmüyor. Oysa çoktan tarafsız bir kuruluşa norm kadro çalışması yaptırılarak özellikle nitelik gerektirmeyen kadrolardaki fazla personelin tasfiyesine yönelik bir program geliştirilmesi ve bu pakette açıklama yapılması gerekliydi. Bu konuda kayda değer hiçbir şey olmayacağı görüldü.
-Bütçe açıklarına yol açan en önemli sıkıntılardan biri de vergi muafiyet ve istisnaları. Kime, ne amaçla tanındığı, ne gibi kamu yararı sağladığı belli olmayan ve keyfi bir şekilde uygulanan bu haklarla ilgili hiçbir şey söylenmiyor. Oysa bu kararların çoğunda tanınan haklar karşı tarafa büyük çıkarlar sağlarken, kamuya çok da bir faydası yok.
-Depremle ilgili harcamalar doğal olarak tasarruf tedbirlerinin dışında tutuluyor. Ancak deprem harcamalarının en azından birkaç yıl büyük tutarlarda olacağı düşünüldüğünde buradaki harcamaların kontrolü nasıl olacak? Deprem harcamalarının niteliği göz önüne alındığında harcamaların olması gereken tutarda mı olduğu, yoksa geçmişte pek çok kamu ihalesinde dile getirildiği gibi olması gerekenin çok üstünde rakamlarla mı ihale edildiğini kim kontrol edecek? Bu harcamaların kontrol dışında görünmesi müsrifliğin buraya kaydırılması ve kısıtlanan alanlardaki harcamaların tümünün buraya süpürülmesini getirebilir. Bu konuda bir şey söylenmiyor.
-Bununla bağlantılı kamuda tasarrufun dolaylı ancak en kritik maddesi Kamu İhale Kanunu. Hiçbir özelliği kalmayan ve hiçbir kamu kurumunun artık ciddi şekilde uygulamadığı Kamu İhale Kanunu kamuda müsriflik yaratan en önemli unsurlardan biri. Çoğunlukla işi kimin yapacağının önceden belli olduğu ve ihaleyi alan firmaların ihale konusu işin bütün koşullarını kendine göre belirler hale geldiği düşünüldüğünde, Kamu İhale Kanunu’nun uluslararası standartlarda yenilenmesi ve Kamu İhale Kurumu’nun siyasetten koparılıp bağımsızlığı sağlanarak ihalelerin tüm sürecinin gerçekten kontrol ve denetler hale getirilmesinin önemi açık. Ancak yapılan açıklamalarda sadece kanunun gözden geçirileceği belirtilerek, bir şey yapma niyetinin olmadığı görülüyor.
-Faiz giderlerinin yükselen faizlere bağlı olarak en önemli gider kalemlerinden biri olduğu göz önüne alındığında enflasyonu hızla geriletip faiz oranlarını düşürerek bütçe açıklarını azaltmak ve dolayısıyla borçlanma düzeyini düşürmek kritik. Bu konuya da hiç değinilmedi.
Sonuçta yeni ekonomi politikaları başladığından bu yana bir sene geçmekle birlikte paket yeni açıklandı ve tüm tedbirler hâlâ yapılacak-edilecek diye bahsedildiğinden, niyetin ciddi olduğunu varsaysak bile uygulamaya başlaması daha uzun zaman alacak.
Açıklanan maddeler ciddi uygulanırsa kamuda yok olmuş olan tasarruflu davranma zihniyetini tekrar canlandırması açısından faydası olabilir. Ancak açıklanan maddelerden yapılabilecek tasarruf miktarı 2024 için öngörülen bütçe açığının çok cüzi bir miktarını karşılayacak düzeyde.
Ancak nihai olarak yukarıda belirttiğimiz konularda hiçbir önlem alınmayacak görünmesi önlemlerin göstermelik olduğu görüşüne ağırlık kazandırıyor. Kamuda, aradan geçen bir yıllık süreye karşın hâlâ somut önlemler bulunmadığını ve yine yapılacak-edilecek şeklinde söylemlerde bulunulduğunu ve esas tasarruf sağlanabilecek konulara hiç değinilmediğini dikkate alırsak önlemlerin konjonktürün zorlamasıyla açıklandığı görülüyor. Bizce de açık olan, sayılan önlemlerin yeterince ciddiyet taşımadığı.