Dolar 29 TL’ye yaklaştı, altın güç topluyor
İki kamu bankasına ithalat yetkisi verilmesiyle altın ithalatı martta 2.5 milyar dolara yükseldi. Bu kadarlık artış bile yurtiçinde fiziki altın fiyatının düşmesini sağladı. Dünyayla Türkiye arasında kiloda 5 bin dolara kadar çıkan fark kapandı.
Altın ithalatına geçen ağustosta kota getirilmese cari açık yine bu denli azalır mıydı? Gerçekçi olmak gerekirse hayır. Evet, Türkiye’nin cari açığı 60 milyar dolarlardan 31.2 milyar dolara kadar indi, açığın milli gelire oranı yüzde 6’lardan yüzde 3’ün de altına geriledi ve böylece Türkiye ödemeler dengesi krizi riskinden uzaklaştı. Güzel. Ama bu Türkiye’nin ihracattaki atılımı sayesinde olmadı. Aradan geçen sürede Türkiye’nin ihracatı artmadı, yerinde saydı (Yıllardır 250 milyar dolar civarında tıkanmış durumda). Öyleyse cari açık nasıl kapandı? Çünkü Türkiye’nin ithalatı azaldı. İthalattaki daralmada enerji fiyatlarının gevşemesi kadar, hatta ondan da çok altın ithalatındaki daralma rol oynadı. Türkiye 2022’nin sonunda bir ayda 4 milyar dolardan fazla altın ithal ediyordu. Geçen ağustosta altın ithalatına kota getirilince yani ithalat yapan şirketlerin ithalatı kimi iddialara göre üçte bir, hatta dörtte bire indirilince (Kota uygulaması şeffaf olmadığı için tam oranları bilmiyoruz) bu tutar 1,5 milyar dolara indi. Aşağıdaki grafik altın ithalatının aylık seyrini gösteriyor.
Kota öncesinde Türkiye yılda 40 milyar dolardan fazla altın ithalatı yapıyordu, kota sonrasında on iki aylık ithalat 15 milyar dolara yakın daraldı. Yani cari açıktaki azalmanın kabaca yarısı altın ithalatına getirilen kotadan kaynaklandı.
Türkiye’den döviz çıkışını azaltmış ve böylece ödemeler dengesi krizi riskinin bertaraf edilmesinde önemli rol oynamış olsa da altın ithalatına getirilen kota klasik anlamıyla bir sermaye kontrolü. Sermaye kontrolleri insanları sınırlamaları aşmak için yasadışı yollara teşvik eder. Nitekim altın ithalatına getirilen kota kaçakçılığın patlamasına yol açtı. Kota sonrasında altın arzı bir anda düştüğü için yurtiçinde fiziki altın fiyatı yükseldi ve dünyayla Türkiye arasında üç bin, hatta zaman zaman beş bin dolara çıkan makas oluştu. Kilogramda üç-beş bin dolarlık kazanç özellikle Dubai üzerinden Türkiye’ye kaçak altın girişini artırdı.
Kota uygulamasının başka sakıncaları da var. Uygulama şeffaf olmadığı için hangi şirkete ne kadar ithalat kotası tanındığı bilinmiyor. Bu da iktidara yakın bazı şirketlere daha fazla kota hakkı tanındığı kuşkularını besliyor. Diğer yandan mücevher ihracatçıları da bu uygulamadan çok şikayetçiydi. Yurtdışından ithal edilen altını işleyip yeniden yurtdışına satan şirketler hammadde fiyatının bir anda yükselmesi nedeniyle ihracat yapamaz hale gelmişti. O nedenle seslerini yükseltmeye, kendilerine daha fazla kota tanınmasını istemeye başlamışlardı.
Mücevher ihracatçılarının sesi duyuldu (Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan mı Cumhurbaşkanlığı’ndan mı duyuldu, bunu bilmek zor. İçimden bir ses ikincisinin daha yüksek ihtimal olduğunu söylüyor) ve martta iki kamu bankasına, Ziraat ve Vakıf Katılım’a altın ithalatı yetkisi verildi. Bu da yurtiçindeki altın arzını bir anda artırdı. Nitekim yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi bu yılın ocak ve şubat aylarında 1.5 milyar dolara (hatta altına) inmiş olan ithalat martta yaklaşık 1 milyar dolar artarak 2.5 milyar dolara yükseldi. Bu kadarlık artış bile yurtiçinde fiziki altın fiyatının düşmesini sağladı. Kota sonrasında altının kilogramında dünyayla Türkiye arasında 3 bin dolara yükselen, zaman zaman 5 bin dolara kadar çıkan fark neredeyse tümüyle kapandı. Gram altında bankalar arası piyasayla Kapalıçarşı (fiziki piyasa) arasındaki makas bir ara yüz liranın üzerine çıkmıştı, bu yazıyı yazarken 10 lira civarına gerilemişti…