‘Fenomen’ Ronaldo imzayı attı!
Kadın ve erkek işe ilk başladıklarında eşit ücret alıyorlar ama 5 yıl içinde kadın geride kalıyor, erkeğin maaşı ve mevkisi yükseliyor. Sebebi, kadının çocuk yapıp işe az vakit ayırması. Peki kadınlar bu dezavantajdan nasıl kurtulabilir? Çareler var.
Cinsiyete dayalı ücret farkı son senelerin en çok tartışılan konularından biri. Aynı eğitim seviyesine sahip ve aynı işi yapan bir erkek ve bir kadının maaşlarının eşit olmaması ve kadınların maaşlarının sistematik olarak erkeklerin maaşlarından düşük olması büyük tepki topluyor. Bu sorunun gelişmiş ülkelerde dahi yaşanmaya devam etmesi ve pek çok devletin ısrarla bu konuda somut bir adım atmaması kamuoyu tepkisinin iyice şiddetlenmesine yol açıyor.
Çözüm önerilerinin başında ise işverenlerin farklı maaş politikalarının önüne geçilmesi için özel bir yasal düzenleme yapılması geliyor. Peki “farklı maaş politikalarına” ilişkin olarak yapılacak yasal bir düzenleme sorunu çözebilir mi? Yapılan araştırmalara göre, cevap hayır.
2023 Nobel Ekonomi Ödülü’nün sahibi Claudia Goldin’in araştırmaları sorunun işverenler tarafından kadınlara sistemli olarak uygulanan bir ayrımcılıktan çok daha köklü olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Goldin’in araştırmalarına göre, özetle üniversite mezunu kadın ve erkekler iş piyasasına ilk adım attıklarında maaşları neredeyse eşit ve bu eşitlik kariyerlerinin ilk 5 senesinde devam ediyor. 5 senenin sonunda ise kadınların maaşları ciddi oranda azalmaya başlıyor ve çoğu durumda bir daha erkeklerin maaşlarıyla eşit konuma gelemiyor.
Goldin’in tespitlerine göre kadınların maaşlarındaki azalma evlilik ile başlıyor ve bir çocuğun doğumu ile maksimum seviyeye ulaşıyor. Doğumdan sonra bazı kadınlar kariyerlerine geri dönemiyor, dönenler ise daha esnek çalışmak durumunda kaldıkları için yaptıkları işe erkekler kadar zaman vakfedemiyor.
Hem çocuk doğumu nedeniyle verilen ara hem de daha sonrasında daha esnek çalışma ihtiyacı, kadınların işlerine erkekler kadar “saat” harcayamamalarına ve deneyim kazanamamalarına yol açıyor. Bunun da neticesi erkeklere kıyasla daha düşük ücret oluyor. Cinsiyete dayalı maaş eşitsizliğinin çalışanlardan çok fazla zaman talep eden finans ve hukuk gibi sektörlerde daha fazla olmasının da sebebi bu.
Evlilik ve çocuk sonrası esnek çalışma zorunluluğu, terfi alan kadınların sayılarının da azalmasına yol açıyor. Günümüzde kariyerlere ilişkin en önemli terfiler otuzlu yaşların ortalarında veya sonlarında gerçekleşiyor ve kadınların büyük çoğunluğu bu dönemden önce evlenmiş, çocuk sahibi olmuş ve daha esnek çalışma saatleri benimsemiş oluyor.
Kadınlara göre daha uzun saatler çalışan erkekler ise daha fazla deneyim kazanmış ve daha yetkin hale gelmiş olduklarından, terfiler genelde erkekler tarafından alınıyor.
The Economist’in haberine göre, Goldin’in araştırmalarından yola çıkarak London School of Economics ve Princeton Üniversitesi akademisyenlerinden oluşan bir grubun 134 ülkede yaptığı çalışmalar da benzer bir sonuca işaret ediyor.
Araştırmaya göre kadınların istihdama katılması gelişmiş ülkelerde anne olmalarından hemen sonra büyük ölçüde azalıyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu azalma çocuk doğumundan sonra maksimum seviyesine ulaşırken aslen evliliği takiben başlıyor. Az gelişmiş ülkelerde ise bu faktörlerin yanı sıra eğitime erişememe gibi daha temel etkenler de rol oynuyor.
Annelik cezasının miktarı ülkeden ülkeye ve hatta şehirden şehre değişkenlik gösteriyor. Bu farklılıkları tek bir etkene bağlamak tabii ki mümkün değil. Bununla beraber, zaman faktörü yine en önemli etken olarak karşımıza çıkıyor.
Örneğin, farklı jenerasyonların aynı evde yaşadığı Çin gibi ülkelerde, çocuk bakımını anne dışında aile bireyleri de üstlenebildiği için annelik cezası da azalıyor. Benzer şekilde, zaman açısından daha talepkâr olan işlerin bulunduğu büyük şehirlerde ceza miktarı çok daha yüksek iken, daha küçük yerleşim alanlarında bu miktar azalıyor.
Bu cezanın İstanbul’da Türkiye ortalamasının iki katına çıkmasının en önemli sebebi de kuşkusuz ki çalışma hayatına katılabilmenin ve yaptığı işte başarılı olarak nitelendirilebilmenin gerektirdiği zaman.
Özellikle bazı sektörlerde hakim olan insani limitleri zorlayan ve aile yaşamına zaman bırakmayan yoğun iş temposu cinsiyete dayalı maaş eşitsizliğin en temel sebebi olarak karşımıza çıkıyor.
Çocuklu bir ailede, hem anne hem de babanın bu tempoda çalışmaları mümkün değil.
Her iki tarafın da bu tempodan uzak durmayı tercih etmesi de ekonomik anlamda dezavantajlı durumda kalmalarına yol açıyor. Bu farklı dinamiklerin bir doğal sonucu olarak da tek bir taraf yoğun iş temposundan feragat etmek durumunda kalıyor ve bu da genelde kadınlar oluyor.
Bu bilgiler ışığında, sorunu çözmenin yolu işverenlerin farklı maaş politikalarının önüne geçilmesi için özel bir yasal düzenleme yapılması değil. Devletin çocuk bakımı için destek sağlaması ise sadece belirli bir ölçüde etkili olabiliyor.
Başlatılması gereken “temel” değişim, “açgözlü işler” (“greedy work”) olarak adlandırılan çalışma sisteminin reformu. İnsanların makul bir zaman diliminde çalıştıkları ve ailelerine zaman ayırabildikleri bir sistemde, cinsiyete dayalı maaş eşitsizliği ciddi oranda azalabilir.
Böylesi köklü bir değişimin ne zaman hayata geçebileceği, ya da hayata geçip geçemeyeceği ise ayrı bir tartışma konusu. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, cinsiyete dayalı maaş eşitsizliğinin çözümü, Dünya Ekonomik Forumu’nun da öngördüğü gibi ancak 170 sene sonra gerçekleşecek olabilir. Ya da yapay zekanın yol açacağı işsizlik, iş imkanlarıyla beraber maaş eşitsizliklerini de ortadan kaldırabilir!