İster doktor randevusu, ister alışveriş, ister CRR’de konser planı, ister kahve buluşması, herkesin Nişantaşı’na yolunu düşürmek için bir sebebi oluyor. Böyle planlar arasında 1 saati olanlara Milli Reasürans Çarşısı’nı öneriyorum. Neden mi?
Bu sergi daha başlığından itibaren beni aldı götürdü. Üzerine düşünmeyi sevdiğim meselelere başka türlü kapılar açtı: Hakikat, hafıza, her şeyi hikayeleştirerek, duygular atayarak anımsama eğilimimiz, bu şekilde gerçekleri kaybedişimiz ya da en azından dönüştürmemiz…
Deniz’in fotoğraflarının her biri bir anı gibi. Taze okuduğum Ian Mc Ewan’ın ‘Dersler’ kitabıyla gördüğüm bu fotoğraflar zihnimde tuhaf bir şekilde eşleşti (Dersler benim için bu hafta International Booker’ı kazanan Kairos ile de eşleşti. Ama bu başka bir yazının konusu.)
Hasan Deniz bir röportajında serginin kendi kişisel arkeolojisine göndermeler yaptığını anlatıyor. Ian Mc Ewan’ın ‘This Cultural Life’ podcastinde bahsettiği üzere Dersler kitabı da McEwan’ın en otobiyografik eseri ve bir tür arkeoloji çalışması.
Dersler’de McEwan ünlü yazar Joseph Conrad’ın önce ‘Gençlik’ hikayesinde arz-ı endam eden, sonra esas ‘Karanlığın Kalbi’ kitabıyla ünlenen denizci Marlowe karakterine epey yer veriyor. Dersler’in anlatıcısı Roland’ın Conrad’ın anlatıcısı Marlowe ile kendini karşılaştırdığı bir pasaj var.
Hikayede 42 yaşındaki denizci Marlowe 20’lerinde denizde geçen bir olayı anımsar. Dersler’de ise Roland 37 yaşından geriye bakar. Marlowe’un anımsadıklarının yanına kendi hatıralarını koyar Roland ve şöyle der : “Hepsi doğru veya en azından yanlış değil.”
İşte Deniz’in videosundaki masalsı duygu, deniz fotoğraflarındaki enginlik, flu portreler, terk edilmiş mekanlar, tüm bunlar bende Dersler romanıyla tam bu cümle üzerinden bütünleşti.
Serginin adı Loukianos’un ‘Hakiki Hikayeler’ine dönüp bakmak için de iyi bir pas atıyor. Roma İmparatoru Marcus Aurelius zamanında yaşayan Loukianos hayali diyarlarda gezilerini anlatırken hakiki olma iddiasındaki eserleri de hicveder. Kitap bilinen ilk bilimkurgu eseri olmasıyla da ünlü.
Milli Reasürans Sanat Galerisi’nin web sitesinden sergide sanal bir tur atmak da mümkün.
Çarşı’nın eskilerinden, benim de uğrak yerim. Her zaman biraz kaotik, raflara yerleştirilememiş kitaplardan öbekler, çerçevelenmiş yollanmayı bekleyen posterler… Hep muntazam olmak zorunda mıyız? Patika’da özelikle sanat meraklıları için yerli, yabancı güzel kaynaklar var. En son çıkan Türkçe kitapları sergiledikleri duvardan bir şey almadan çıktığım daha görülmedi. Buradan Loukianos’un kitabını almak bir fikir. Ama Nişantaşı temasına uymak için Hıfzı Topuz’un ‘Bir Zamanlar Nişantaşı’nda kitabı da alınabilir. Benim elim bu sefer Selim İleri’nin son eseri ‘Yalnız Evler Soğuk Olur’a gitti.
Çarşı’nın en alt katındaki bu ilginç mağaza kaçmaz. “Keşke her gün şapka takabileceğim bir hayat yaşıyor olsam” dedirtecek güzellikte modeller var. Ascot’ta at yarışı seyreden bir asilzade olsanız nasıl görünürdünüz, işte burada keşfedebilirsiniz. Hayaller kurmak için güzel nokta.
‘Ben biraz da yürüyeyim, vaktim müsait’ diyenlere 22-26 Mayıs arasında Yapı Kredi BomontiAda’da Mamut Art Project‘in 11. Edisyonu var.
Kendi kendimizi çözümlemek için sanat en iyi patika. O halde okuyalım, sergi gezelim, film izleyelim, bizi düşündüren sanat eserleriyle konfor alanımızdan uzaklaşalım. Durumun gerektirmediği bir de hoş şapka taksak veya tam tersi saçımızı başımızı dağınık bıraksak tamamız.
📖 Ian Mc Ewan, Dersler
📖 Joseph Conrad, Gerçek ve Karanlığın Kalbi
📖 Loukianos, Hakiki Hikayeler
📖 Hıfzı Topuz, Bir Zamanlar Nişantaşı’nda
📖 Selim İleri, Yalnız Evler Soğuk Olur
17 Kasım 2024 - Booker’ın son kazananı Orbital tam da COP 29’a denk geldi!
10 Kasım 2024 - Her şeyin sorumlusu: Çocuksuz kedi kadınlar!
27 Ekim 2024 - Intermezzo: Sally Rooney yine mest ediyor
20 Ekim 2024 - Kimse kendini kandırmasın, Victoria’s Secret’ta değişen bir şey yok
13 Ekim 2024 - Baskı, şiddet, yaş ayrımcılığı: Filmekimi karanlık köşeleri aydınlattı