Zam ve enflasyon reel kesimde de güveni düşürdü
Merkez Bankası daha önce yoğun döviz giriş dönemleri yaşamıştı ama örneğin 2003 yılında yüklü girişler, faizler yüksekken kurlar dalgalı olduğu için kendiliğinden frenlenebilmişti. Oysa şimdi…
Yabancı sermaye girişlerinin önümüzdeki dönemde de yoğun biçimde devam etmesi bekleniyor. Merkez Bankası’nın aldığı son önlemlerin döviz girişini etkilemeyeceği tahmin ediliyor. Merkez Bankası döviz girişini yavaşlatıcı önlem almadığı takdirde bunun yarattığı likidite sorununu yönetmek için sürekli yeni tedbirler almaya devam edecek gibi görünüyor.
Döviz rezervindeki artışın devam ettiği, bu hafta içinde brüt rezervlerin 150 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Bunun yanında swap hariç kamu dahil net rezervler de eksi 15 milyar dolara yükseldi. Eksi 75 milyar dolara kadar düşen net rezervlerdeki iyileşme 60 milyar dolar oldu. Swap hariç net rezervlerin haziran ayında artıya geçeceği söylenebilir.
Rezervlerde şimdiye kadar hiç olmadığı kadar hızlı ve yüklü biçimde artış kaydedildi. Buna karşılık bu kadar hızlı döviz alışının yarattığı sıkıntılar da had safhaya ulaştı. Merkez Bankası’nın likiditeyi çekmek için zorunlu karşılıklarda yaptığı büyük artırım sonrası bankacılar “bundan sonra zorunlu karşılık artımının neredeyse imkânsız hale geldiğini, bankaların hareket kabiliyetinin iyice azaldığını” söylüyor.
Bankacılara sorduğumuzda Merkez Bankası’nın bozulan dengeyi değiştirmek için sürekli olarak karar değişikliği yapmak zorunda kaldığını söylüyorlar. Zorunlu karşılık kararını da böyle değerlendiren bankacılar önümüzdeki dönemde yine karar değişikliklerinin kaçınılmaz olacağını tahmin ediyor.
2 yıl içinde piyasadaki durumun neredeyse tam tersine döndüğünü, geçişin sıkıntılarının çekildiğini kaydeden bankacılar, örnek olarak 2 yıl önce şirketlerin ucuz TL kredi alıp varsa döviz borçlarını ödediğini hatırlatıyor. Şimdi ise alabilen şirketlerin döviz kredisi alıp varsa TL borçlarını ödemeye çalıştığını, bunun da bir anlamda carry trade gibi kar sağladığını belirtiyorlar.
Yabancının mevcut gidişatı yerli yatırımcıdan daha çabuk gördüğü, enflasyon düşerken mevcut faiz oranlarının cazip hale geldiğini görüp Türkiye’ye geldiklerini hatırlatan bankacılar, yerli yatırımcının ise daha yeni bu fırsatı görüp şimdi bundan faydalanmak istemesinin de doğal olduğunu söylediler.
Carry trade ve diğer sıcak para girişlerini en cazip kılan unsurlardan biri Merkez Bankası’nın kurları sabit tutması. Bunun yanında sürekli olarak “bu süreçte TL’nin değerlenmeye devam edeceği” demeçleri vermeye devam ediyorlar. İşte bu nedenle alınan önlemlere rağmen döviz girişlerinin devam etmesi kaçınılmaz görülüyor. Yabancı fonlar ve bankacılar sadece carry trade için tahvil alımı için de kendi yatırımcılarına çağrı yapmaya devam ediyorlar.
Yerli bankaların yabancılarla swap limitlerinin 20 milyar doları aştığı, artık bu kanaldan daha fazla carry trade gelmeyeceği de iddia ediliyor. Türkiye’deki kar o kadar yüksek ki; yabancılar bir yolunu bulup bence Türkiye’ye girmeye devam edecek. Yani sıcak para girişini caydırıcı ya da yumuşatıcı tedbirler alınmazsa bu girişin aynı hızla sürmesi kaçınılmaz görülüyor.
Merkez Bankası’nın kilit kararı TL’nin sabit tutulması ve değerleneceği konusunda verdiği garanti. Bu durum yabancı için garantili carry trade ya da örtülü kur garantisi anlamına geliyor. Bu garanti nedeniyle Merkez Bankası yurda gelen dövizi almak zorunda kalıyor. Almadığı takdirde kurların aşağı gelmesi söz konusu. Bu da özellikle ihracatçılar açısından büyük tepki konusu olacağı için, gelen döviz alıyor, kuru şimdilik sabit tutuyor. Gelen döviz azaldığı takdirde, bu kez kurların enflasyonun altında seyredeceği bir ritme girebilir. Ancak yaz aylarının da etkisiyle döviz girişi devam ettiği takdirde kurun sabit tutulması kaçınılmaz olarak görülüyor.
Merkez Bankası daha önce yoğun döviz giriş dönemleri yaşamıştı ama örneğin 2003 yılında yüklü girişler, faizler yüksekken kurlar dalgalı olduğu için kendiliğinden frenlenebilmişti. Halbuki şimdi ne kadar döviz gelirse gelsin kurlar sabit tutulduğu için giriş devam edecek gibi görünüyor.
Bu ihtimal ise beraberinde sürekli likidite sorunu getiriyor. Merkez aldığı döviz karşılığı piyasaya verdiği TL’yi çekmek zorunda kalıyor. Çekemezse fonlama faizini düşürüyor, o da TL mevduat faizinin hızla düşmesine neden oluyor.
Merkez Bankası bir yandan rezerv biriktirirken öte yandan likiditeyi yönetmekte zorlanıyor. İşte bu nedenle kurlar böyle gider, rezerv artışı devam ederse Merkez’in likiditeyi çekmek için sürekli ek tedbirler alması gerekecek. Merkez’in bankalarla yaptığı swaplar 22 milyar dolara inip orada kaldı. Mevcut swapların vadesinin Haziran’da gelmesi nedeniyle durduğu söyleniyor. Yani Haziran’da Merkez Bankası bankalarla yaptığı swapları sıfırlayarak likidite yönetimini daha kolay yapabilir, ama fazlalığı strelize etmek de yetmeyecektir.
Özetle; Merkez bankası döviz girişine karşı da önlem almak zorunda kalabilir. Bu kuru serbest dalgalanmaya bırakmak olabilir ama enflasyon düşüşü kura bağlandığı için bu zor. Geriye kalan yabancı girişlerine ‘Tobin vergisi’ koymak, zorunlu karşılık getirmek ya da özel sektörün yurtdışından aldığı döviz kredilerine KKDF getirmek gibi önlemler olacaktır.
Yani Merkez sadece likidite kararlarıyla yönetemediği takdirde döviz girişini frenlemek zorunda kalabilir.