Seçimden sonra ekonomiyi neler bekliyor? Prof. Kozanoğlu’na göre faizde 2,5 puan artış olabilir
Asgari ücrete ara zam yapılmaması konusundaki sert tutumunu yumuşatan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, 'Asgari ücret enflasyon konusunda bir numaralı risk değil' dedi ancak ekledi: Bu konuda karar verici değiliz, tavsiye kurumu da değiliz.
Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, asgari ücret konusunda çarpıcı açıklamalar yaptı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda para politikası ve enflasyon konusunda sunum yaparak milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Karahan, asgari ücrete ara zam yapılması konusundaki sert tutumunu yumuşattı. Daha önce asgari ücrete ara zam yapılmaması yönünde görüşler dile getiren ve en son hükümete yazdığı mektupta da adeta hükümete olumsuz yönde tavsiyelerde bulunan Karahan, “Asgari ücret enflasyon konusunda bir numaralı risk değil” yanıtını verdi.
Karahan “Enflasyonda bir numaralı risk asgari ücrettir” yönünde bir açıklamasının olmadığının altını çizerek, “Asgari ücret konusunda karar verici değiliz, tavsiye kurumu da değiliz. Enflasyonda hedefleri ve tahminleri belirlerken ücretlerle ilgili birtakım varsayımlar yapmak zorundayız. Bunu yaparken de daha önce yapılan tek artış yönündeki açıklamaları baz aldık” diye konuştu. Karahan, enflasyonu hızlı ve kalıcı şekilde düşürdüklerinde alım gücünde artış olacağını vurguladı.
Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alma yetkisiyle ilgili kararının anımsatılması üzerine Karahan, “Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uyum için çıkarılan kanun hükmünde kararnameye ilişkin çok sayıda iptal kararı verdi. Bu iptal kararında başkan ve başkan yardımcılarının hukuki durumlarında bir değişiklik olmamıştır. Çünkü bu hususlar 3 sayılı Cumhurbaşkanı kararında zaten yer almıştır. Bu karar oldukça kapsamlı. Merkez Bankası’na özgü değil. Benim yorum yapmam bu sebeple doğru olmayacaktır” yanıtını verdi.
Karahan “dezenflasyon sürecinin sıcak parayı çekerek olduğu” yönündeki eleştirilere, “Enflasyonla mücadele programımız kesinlikle sıcak para üzerinden değil. Talep üzerinden, talebi kontrol ederek enflasyonu düşürme amaçlı. Bununla birlikte enflasyon beklentilerini ve fiyatlama davranışlarında bozuklukları düzeltme amaçlı. Bu beklentilerde ve fiyatlama davranışlarında düzelme oldukça zaten ithalat da normalleşecek. Bununla birlikte cari açıkta kalıcı iyileşme olacak” yanıtını verdi.
Bunun, dünyanın her yerinde politika faiziyle yapıldığını, kendilerinin de benzer bir program işlediklerini anlatan Karahan, “Son 1,5 ayda rezervlerdeki iyileşmeye bakarsak bunun üçte birinin yurt dışı kaynaklı olduğunu görüyoruz. Geri kalan üçte biri bireysellerin döviz mevduatlardan Türk Lirası’na, diğer üçte biri de ihracat gelirleri ve kurumlarımızın Türk Lirası’na dönmesinden kaynaklanıyor” dedi. Karahan, Türkiye’nin cari açıkta finansman problemi olmadığını vurgulayarak, “Bizim sıcak paraya, bu şekilde, bu anlamda ihtiyacımız yok. Talebi soğutmak, beklentileri düzeltmek ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı düzeltmek için yapmamız gereken faiz artışının yan etkisi olarak sermaye artışı da geliyor” diye konuştu.
Karahan, sadece rezervlerdeki iyileşmenin önemli olmadığını, enflasyonun kalıcı bir şekilde tek hanelere düşmesi ve daha sonra yüzde 5’e inmesinin kalıcı başarı için oldukça kritik olduğunu söyledi. Enflasyon hedeflerinin belirlenme sürecini anlatan Karahan, birçok varsayımın girdiği bir modelin olduğunu, bunlar ışığında enflasyon görünümünün ortaya çıktığını belirtti. Karahan, “Tek bir sayıda değil. ‘Yüzde 38 diyoruz’ ama etrafında bir band var. Bir takım varsayımlar var. Şu anda risklere baktığımızda yukarı yönlü risklerin ağır bastığını görüyoruz. Şu anda enflasyon hedefimizin gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Her gelen veriyle birlikte tekrar gözden geçiriyoruz. Ara hedef çerçevesinde politika duruşumuzu belirliyoruz” dedi.
Karahan, Türkiye İstatistik Kurumu’nun Eurostat’ın koyduğu uluslararası standartlara uygun hareket ettiğini, metodolojisinin net olduğunu ifade ederek, “Biz de TCMB bünyesinde piyasadan fiyat topluyoruz. Diğer varsayımlarla birleştirerek belli tahminlerde bulunuyoruz. Bizim verilerimizle TÜİK’in verilerinin tutarlı olduğunu düşünüyoruz. Para politikası kararlarını alırken resmi enflasyon verilerini dikkate alıyoruz. İTO’nun verilerini de kıymetli buluyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Fiyat ve finansal istikrarı önceleyen bakış açısıyla yapısal reform fikirleri üretmeye ve bunları paylaşmaya gayret ettiklerini kaydeden Karahan, son bir yılda uyguladıkları politikalar neticesinde kur korumalı mevduata (KKM) olan talebin azaldığının altını çizdi. KKM’de kademeli devam eden azalma öngördüklerini bildiren Karahan, KKM kaynaklı zararın Merkez Bankası’nın faaliyet raporunda da yazdığını ve bu tutarın üstü kapalı olmadığını belirtti. Karahan, “KKM kaynaklı zarar 833 milyar lira. Son dönemde kur makul seviyede gittikçe reel değerlenme oldukça KMM’nin yükü olmuyor. Yani kur ödemesi yapılmıyor. Son dönemde açılan yani 2024 yılında ya da ondan önceki birkaç ayda açılan KMM hesaplarına kur kaynaklı ödeme olmayacağını düşünüyoruz. Fakat geçen sene mayısta açılan bazı hesapların vadesi uzun, bir kısmını vadesi mayıs ayında geliyor. Geçen yaz yaşanan kur artışı sebebiyle onların ödemesi şu anda yapılıyor. Bundan kaynaklı yılın 3-4 ayında yapılan birtakım ödemeler var” diye konuştu. Karahan, KKM ödemelerinin ciddi anlamda likidite fazlasına sebep olduğunu vurguladı.
Milletvekillerinin Merkez Bankası çalışanlarına “performans” tazminatı sorularına Karahan, şu yanıtı verdi:
“Başkan, başkan yardımcıları, denetleme kurulu üyeleri, banka meclisi üyeleri ve Para Politikası Kurulu üyeleri performans ödemesi tazminatı almıyor. Performans ödemesi, çalışanların bireysel performansını teşvik etme amacıyla kullanılan bir sistem. 1980’lerden beri uygulanıyor, yeni bir uygulama değil. Her çalışanımıza vermedik. Performansa ve yüzdelik dilimlere göre ödemeler yapıldı. Bir ila iki maaş arasında tazminat ödendi. Bu da uluslararası uygulamalarla tutarlı. Diğer merkez bankalarında da uygulanır.”
Karahan, bankaların döviz kredisi vermesini sınırladıklarını anımsatarak, faiz artırımıyla birlikte aktarım mekanizmasını desteklemek için ilave adımlar da attıklarını söyledi. Türk Lirası kredilerde büyüme limiti olduğunu belirten Karahan, yabancı para kredisinin de yaklaşık yüzde 4 civarında arttığını kaydetti. Bunun enflasyon açısından problem olduğuna işaret eden Karahan, “Kurun daha stabil olması yabancı para kredi iştahını artırıyor. Türk lirası kredilerinin faizlerinin artmış olması iştahı artırıyor. Biz bunu sınırlama amacıyla yüzde 2 limit getirdik. Yüzde 2 limiti aşan bankaların zorunlu karşılık tesis etmesi gerekiyor”şeklinde konuştu.
İhracatçılara getirilen yüzde 40 döviz satışına da değinen Karahan, bu uygulamanın devam edeceğini öngördüklerini bildirdi. Bu oranı değerlendirebileceklerini dile getiren Karahan, “Rezerv güçlendikçe, enflasyon düşeceğine olan inanç arttıkça ve piyasa koşulları el verdikçe yüzde 40’ı değerlendirebiliriz” diye konuştu.
TCMB’nin kripto düzenlemesinde aktif rol almadığı eleştirilerine Karahan, “TCMB olarak ödemeler ekosistemine dair katkılarımızı yaptık, çalışmalar süresince yapmaya da devam edeceğiz” cevabını verdi. Karahan, Para Politikası Kurulu kararlarını enflasyon görünümüne göre aldıklarını anlatarak, haziran 2023’ten itibaren güçlü bir sıkılaştırma süreci yaptıklarını, enflasyon ana eğiliminde de bir düşüş söz konusu olduğunu belirtti. Karahan, “Belirgin ve kalıcı bir düşüş olana kadar da bu sıkı duruşu sürdüreceğiz” dedi.
Hükümet tarafından açıklanan tasarruf tedbirlerini önemli bulduklarını belirten Karahan, “Enflasyonla mücadele eden sadece Merkez Bankası değil. Hükümetimizin de çeşitli kanallardan yaptığı açıklamalar var. Bunu iç talebin dengelenmesi açısından oldukça önemli buluyoruz” dedi.
TCMB’nin rezervlerine ve kurlara ilişkin bir hedeflerinin olmadığına dikkati çeken Karahan, “Rezerv yönetimi yaparken ilk hedef enflasyonu düşürmek. En önemli hedef. Neden? Çünkü biz bunu kalıcı şekilde yapabilirsek, rezerv problemi de ortadan kalkacak. Çünkü Türk lirasına rağbet artacak, ithalat makul seviyelere gelecek, cari açık daha makul seviyelere gelecek, belki cari fazla bile vereceğiz” diye konuştu. “Kâr enflasyonu” konusunun son dönemde ortaya çıktığını ve tartışıldığını dile getiren Karahan, yapılan çalışmaları yakından takip ettiklerini söyledi.
“500 ve 1000 liralık banknotlara ihtiyaç var mı?” sorusu üzerine Karahan, bu kapsamda küpür kompozisyonunu farklı göstergelerle takip ettiklerini bildirdi. Üst banknotlara ihtiyaç olup olmadığının teknik analizler sonucu ortaya çıktığını belirten Karahan, bu konuda birimlerin çalıştığını söyledi.
Karahan milletvekillerinin sorularını yanıtlamadan önce yaptığı sunumda da “Piyasadan ilave 550 milyar TL olmak üzere toplam 1,5 trilyon TL’den fazla likidite çektik. Likidite gelişmelerini yakından takip edip stabilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin şekilde kullanacağız” dedi. Karahan’ın sunumunda öne çıkanlar şöyle:
-Sıkı para politikamız talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecektir.
-Yılın ikinci yarısında iç talepte zayıflama olacağını ve cari dengede iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz.
-Gelişmiş ülke merkez bankalarının daha temkinli şekilde faiz indirimlerine gidecekleri yönündeki beklentiler güçlendi.
-İlk çeyreğe ilişkin veriler iç talebin büyümeye yıllık bazdaki katkısının azalmakla birlikte halen yüksek seyrettiğine işaret etti.
-Arz koşulları talep koşullarına kıyasla daha ılımlı bir seyir izliyor.
-İç talep ve üretime ilişkin görünüm toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret ediyor.
-Enflasyon göstergeleri ana eğilimde gerilemeye işaret ediyor.
-Olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayıs ayında zirveye ulaştı, böylece geçiş döneminin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
-Enflasyon hedeflerde paralel şekilde düşene kadar sıkı para politikasını sürdürmeye kararlıyız. Enflasyon görünümünde kalıcı kötüleşmeye imkan vermeyeceğiz.
-Gıda fiyatlarındaki artış lokanta-otel fiyatlarını olumsuz etkiliyor
-Başta kırmızı et olmak üzere gıda fiyatlarındaki artış lokanta-otel fiyatlarını olumsuz etkiliyor.
-Kartla yapılan harcamaların artış oranında yavaşlama görüyoruz.
-Arz koşulları talep koşullarına kıyasla daha ılımlı bir seyir izliyor.
-Konut fiyatlarındaki artış eğilimi yavaşlıyor. Konut fiyatlarındaki yavaşlamanın önümüzdeki dönemde gecikmeli olarak kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz.
-Önümüzdeki dönemde toplam ticari kredi büyümesinde bir dengeleme bekleniyor.
-Dayanıklı tüketim mallarında fiyat artışlarının yavaşlaması bekleniyor.