ABD’nin Demokrasi Zirvesi’ne Türkiye yine çağırılmadı
ABD'den değişim programıyla Çin'e giden ve burada ders veren dört Amerikalı akademisyen bir parkta bıçaklı saldırıya uğradı. Washington olayı yakından takip ettiğini söylerken Çin yönetimi konuya ilişkin haberlere sansür getirdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Çin’in kuzeydoğusundaki Beihua Üniversitesi’nde ders veren Iowa Cornell Üniversitesi dört öğretim görevlisinin halka açık bir parkta bıçaklı saldırıya uğradığını söyledi.
Cornell College Başkanı Jonathan Brand akademisyenlerin sanayi kenti Jilin’in dış kesiminde yer alan Beihua’dan bir öğretim üyesiyle birlikte parkta bulundukları sırada saldırıya uğradığını açıkladı. Saldırganın 55 yaşında bir Çinli olduğu bildirildi.
Dışişleri Bakanlığı da bıçaklama olayından haberdar olduğunu ve durumu takip ettiğini duyurdu.
4 Iowa college instructors stabbed in China while visiting partner university https://t.co/40MEJOSsre pic.twitter.com/dGo7XJ4bpy
— New York Post (@nypost) June 11, 2024
Akademisyenlerin yaralanma derecesi ve saldırının hedef gözetilerek mi yoksa rastgele mi yapıldığına ilişkin ayrıntı paylaşılmadı. Cornell sözcüsü Jen Visser gönderdiği e-postada üniversitenin hâlâ ne olduğuna dair bilgi topladığını söyledi.
Olayla ilgili haberler hükümetin hassas kabul edilen her şeyle ilgili bilgileri kontrol altında tuttuğu ülkede adeta basına sızar sızmaz bastırıldı. Yerel medya kuruluşları olayı haberleştirmedi. Bazı sosyal medya hesapları saldırıyla ilgili yabancı basında çıkan haberleri paylaştı ancak popüler bir portalda olayla ilgili bir paylaşım engellendi.
Saldırı hem Beijing hem de Washington’un ticari konular da dahil olmak üzere Tayvan, Güney Çin Denizi ve Ukrayna’daki savaş gibi uluslararası konulardaki gerginliklerin ortasında ilişkileri güçlendirmeye çalıştığı bir dönemde gerçekleşti.
Cornell sözcüsü Visser, Mount Vernon, Iowa’daki özel üniversitenin Beihua Üniversitesi ile ortak olduğunu ifade etti. Programın başladığı 2018 yılına ait bir üniversite haber bülteninde Beihua’nın Cornell profesörlerinin iki haftalık bir süre boyunca bilgisayar bilimi, matematik ve fizik derslerinin bir kısmını vermek üzere Çin’e seyahat etmeleri için fon sağladığı belirtiliyor.
Beihua’nın internet sitesinde 2020 yılında yayınlanan bir yazıya göre Çin üniversitesi mühendislik öğrencilerine uluslararası bir bakış açısı ve İngilizce dil becerisi kazandırmak için Amerikan öğretim yöntemleri ve kaynaklarını kullanıyor.
Gönderiye göre bu özel programdaki temel derslerin yaklaşık üçte biri ABD ders kitaplarını kullanıyor ve Amerikalı profesörler tarafından veriliyor. Öğrenciler dört yıllık eğitimlerinin iki yılını Cornell College’da okumak için başvurabilir ve her iki kurumdan da derece alabilirler.
Yakın zamanda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping önümüzdeki beş yıl içinde 50 bin genç Amerikalıyı Çin’e davet etme planını açıklamıştı. Ancak Çinli diplomatlar ABD Dışişleri Bakanlığı’nın seyahat tavsiyesinin Amerikalıları Çin’i ziyaret etmekten vazgeçirdiğini söylüyor.
Keyfi gözaltıların yanı sıra Amerikalıların ülkeden çıkışını engelleyebilecek yasakları gerekçe gösteren ABD Dışişleri Bakanlığı Çin anakarası için en yüksek ikinci uyarı seviyesi olan üçüncü seviye seyahat tavsiyesi yayımladı. Bu tavsiye Amerikalıları Çin’e “seyahat etmeyi yeniden düşünmeye” çağırıyor.
Bu arada bazı Amerikan üniversiteleri seyahat tavsiyesi nedeniyle Çin programlarını askıya aldı.
Son 2-3 yılda ABD-Çin ilişkileri, çeşitli siyasi, ekonomik ve diplomatik gerilimlerle şekillendi. Bu dönemde iki ülke arasındaki rekabet, ticaret, teknoloji, insan hakları ve askeri alanlarda belirginleşti. İşte bu ilişkilerin son yıllarına genel bir bakış:
ABD-Çin ticaret savaşı son birkaç yılın en önemli meselelerden biri. Eski Başkan Donald Trump döneminde başlatılan bu ticaret savaşında iki ülke de birbirlerine çeşitli tarifeler ve ticaret kısıtlamaları uyguladı. Mevcut Başkan Joe Biden da bu tarifelerin bir kısmını sürdürdü, ancak Çin ile müzakerelere de devam etti. 2021 ve 2022 yıllarında ABD’nin Çin’e yönelik bazı tarifeleri hafifletme çabalarına rağmen Çin’in bazı ürünlerine yüksek vergiler ve kısıtlamalar sürdü. Ekonomik rekabet sadece ticaretle sınırlı kalmayarak teknoloji ve tedarik zincirleri gibi alanlara da yayıldı.
Teknoloji alanında ABD ve Çin arasında ciddi bir rekabet yaşandı. ABD, Çinli teknoloji devleri Huawei ve ZTE’ye karşı çeşitli yaptırımlar uyguladı ve bu şirketlerin ABD teknolojilerine erişimini kısıtladı. Ayrıca Çinli uygulamalar TikTok ve WeChat de ABD tarafından ulusal güvenlik endişeleri nedeniyle incelemeye alındı. Bu dönemde iki ülke arasında siber güvenlik konusunda da gerilim arttı; ABD, Çin’i siber casusluk ve veri hırsızlığı ile suçladı, Çin bu suçlamaları reddetti.
İnsan hakları meselesi ABD-Çin ilişkilerinde önemli bir gerilim noktası olmaya devam etti. Biden yönetimi Çin’in Uygur Türkleri’yle ilgili politikalarını “soykırım” olarak nitelendirdi ve bu konuda çeşitli yaptırımlar uyguladı. Ayrıca Hong Kong’da demokratik hakların kısıtlanması ve Tibet’teki insan hakları ihlalleri de ABD’nin eleştirilerinin hedefi oldu. Diplomatik olarak ABD ve Çin arasında birçok üst düzey görüşme gerçekleşti, ancak bu görüşmeler genellikle gerilimi azaltmak yerine tarafların kendi pozisyonlarını güçlendirmesiyle sonuçlandı.
Son yıllarda Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı gibi bölgelerdeki askeri gerilimler de arttı. Çin, Güney Çin Denizi’nde egemenlik iddialarını güçlendirmek için askeri varlığını artırırken ABD de bu bölgedeki müttefiklerini desteklemek için askeri varlığını sürdürdü. Tayvan meselesi de iki ülke arasındaki önemli bir gerilim kaynağı olarak öne çıktı; ABD, Tayvan’a silah satışlarını sürdürdü ve Tayvan’ın savunmasına destek verdi, bu da Pekin’in tepkisine neden oldu.
Her ne kadar birçok alanda rekabet ve gerilim yaşansa da ABD ve Çin arasında işbirliği alanları da var. Özellikle iklim değişikliği konusunda iki ülke de Paris İklim Anlaşması’na bağlılığını yineledi ve küresel ısınma ile mücadele konusunda işbirliği yapma sözü verdi. John Kerry’nin iklim elçisi olarak Çin’e yaptığı ziyaretler bu alandaki işbirliğini geliştiren önemli adımlar oldualdı.
Son 2-3 yılda ABD-Çin ilişkileri karmaşık bir rekabet ve işbirliği dinamiği içinde şekillendi. Ticaret ve teknoloji savaşları, insan hakları ihlalleri ve askeri gerilimler, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz etkilerken iklim değişikliği gibi küresel meselelerde işbirliği umutları da yeşerdi. Gelecekte bu ilişkilerin nasıl evrileceği, büyük ölçüde her iki ülkenin iç ve dış politikalarındaki değişimlere ve küresel gelişmelere bağlı olacak.