Londra metrosunda gördüğü bir afişten sonra İrem Hattat öneriyor: Biz de gittiğimiz bir mekanda kendimizi tehlikede hissedersek 'Sevgi nerede' diye soralım.
İnternetten tanışıp soyunu sopunu bilmeden “akşam buluşma” olayı kadınlar için ilişkileri daha da tehlikeli hale getirmeye başladı. Türkiye için bu risk daha da fazla. Flörtünüzün içkinize ilaç katıp katmadığından emin olamadığınız bebek yüzlü Önder Somer ve sapık görünümlü Tecavüzcü Coşkun devrine geri döndük gibi görünüyor. Ama kadına yönelik şiddet konusunda en acı sonuç ayrılmaya çalışılan erkek arkadaş veya boşanılmaya çalışılan eş tarafından sokak ortasında şiddete maruz kalan hatta öldürülen kadınlar.
Bu tür şiddet olaylarına sıklıkla maruz kalmanın getirdiği algıda seçicilik nedeniyle son Londra seyahatimde tüm metro duraklarında posterlerini görünce haberdar olduğum kampanyayı anlatmak istiyorum.
Ask for Angela, (Angela’yı sor) ilk olarak İngiltere’de Lincolnshire’da 2016 yılında başlamış. Sonra Londra’ya yayılmış. Özetle gece çıktığınız bir bar veya kulüp gezmesinde kendinizi güvende hissetmiyorsanız bara gidip barmenden ‘Angela’ yı soruyorsunuz. Bu basit kod sözcüğü, mekan personelini yardıma ihtiyacınız olduğu konusunda uyarıyor. Personel, size bir taksi çağırıp oraya kadar eşlik ederek veya diğer tarafın işyerini terk etmesini isteyerek evinize güvenli bir şekilde dönmenize yardımcı oluyor. Gördüğüm tanıtıcı poster şöyle bir şeydi: “Merhaba ben Angela. Tinder flörtünüz profilinde söylediği kişi çıkmadı mı? Kendinizi güvensiz, hatta biraz tuhaf mı hissediyorsunuz? Bara gidin ve Angela’yı sorun! Bar personeli çok fazla olay yaratmadan güvenliğinizi sağayacak!”
Kampanya adını 2012 yılında evinin yeniden dekore edilmesiyle ilgili bir tartışmanın kontrolden çıkması üzerine kocası tarafından öldürülen Angela Crompton’un anısından almış. Ayrıca bu isim İngilizce’de melek anlamına geliyor. Bu kampanya Amerika’ya ulaştığında biraz renklendirmişler, işleyiş şekli şöyle: Bardan ısmarlayabileceğiniz hayali kokteylin adını Angela koymuşlar. Bara gidip Angela shot sipariş ederseniz barmen size arabanıza kadar eşlik ediyor. Buzla birlikte (on the rocks) isterseniz barmen sizin için bir taksi veya Uber arıyor. Limonla sipariş ederseniz personel polisi arıyor. Artık İspanya, Belçika, İtalya gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra Kanada, Arjantin, Yeni Zelanda ve Avustralya’ya da yayılan hareketin askforangela.co.uk adında bir web sitesi var. Ne de olsa daha güçlü bir dijital varlık, çok daha fazla kişiye ulaşmak demek.
Türkiye’de maalesef bu acı çorbadan haddinden fazlasını içiyor. Güzel ülkemin acı istatistiklerinden örnek vermem gerekirse Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, TKDF’nin 7/24 hizmet veren Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na 2007-2021 yılları arasında gelen 28 binden fazla çağrıyı Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, UNFPA Türkiye’nin teknik ve finansal desteği analiz edip bir rapor hazırlamış. Rapora göre şiddete maruz bırakılan her 10 kişiden 8’i kadın, yüzde 73’ü evli ve büyük oranda 31-55 yaş arasında. Faillerin yüzde 90’ı erkek, en yüksek oranda ‘eş’ (yüzde 63) sonra aile üyesi (yüzde 21). Gelen aramalara göre, en yaygın olarak fiziksel (17601), duygusal (15059), sosyal (5608), ekonomik (4346) ve cinsel (1456) şiddet uygulandı. Fiziksel şiddete maruz bırakılanların yüzde 79’u kadınlar, failler ise büyük oranda ‘eş’ (yüzde 68). Maalesef kadınlar, şiddeti normalleştirme eğilimindeyken, erkekler bu davranışı sahiplenme olarak adlandırıyor.
Şimdi bu kadınlardan birinin sığınma evine geçmeye çalışırken eşi ile rica minnet son bir buluşmayı kabul ettiğini düşünün. Düşünsenize cinayet haberlerinin çoğu eski erkek arkadaş veya eşin son bir söyleyeceğim var diyerek buluşmaya çağırması senaryosuyla gerçekleşiyor. Daha bu ay İstanbul’da 16 yaşındaki bir genç kız eski sevgilisi tarafından bıçaklandı. Yine bu ay İzmir’de başka bir olayda 120 bıçak darbesiyle öldürülen 15 yaşındaki genç kızımızın tutuklanan cinayet şüphelisi eski sevgilisinin “Yakında Artvin’e gideceğim. Gitmeden önce son kez görüp veda etmek istiyorum. Sana son bir hediye getireceğim” dediği ortaya çıktı. Oysa “Meleği sor” kampanyasına katılan bir restoran veya barda buluşulsa belki de kızlarımız bir terslik olduğunu hissettiği anda personelden yardım isteyebilecekti.
Neden bu kampanya Türkiye’de de başlamasın? Hatta buradan tüm gece işletmelerini bu harekete katılmaya, gazetem 10Haberi de, Müge Anlı’yı da desteğe davet edeyim. Bu şiddet haberlerinin azalmasında ciddi tuzumuz olur. Yapacağımız kadınları buluşma yeri olarak Türkiye için kampanyaya katılan restoranları cafeleri seçme konusunda bilgilendirmek, bu buluşma noktalarına da ‘Sevgi’yi arıyorum’ kampanyasının kurallarını öğretip lojistiğini sağlamakla mümkün… Dikkat ederseniz Melek yerine Sevgi kullandım çünkü Türkiye’de ‘melek tozu’ diye adlandırılan bir madde var, hiç de iyi çağrışımlara sahip değil. Onun için kampanyayı trollemeden kurtarmak için Sevgi ismini kullanmak daha doğru… Hadi hiç durmayalım başlayalım. Şiddetten değil geç kalmaktan kork!