Pakistan’da kanlı seçim: Her gün bir siyasetçi hedefte
16 yaşındaki Arzo Afganistan'daki aile evinde artık bir geleceğinin olmayacağını düşünerek asitli su içerek intihara kalkıştı. İyileşti, bugün Pakistan'da. Arzo doktor olmak istiyor ama yeniden Afganistan'a gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya.
Arzo Pakistan’ın mega kenti Karaçi’nin bir kenar mahallesinde yaşayan 16 yaşındaki Afgan bir kız. Bir yıl önce Afganistan’daki aile evinde canına kıymaya çalışmıştı. CNN International’a verdiği demeçte “O gün her şeyin bittiğini hissettim. Umutsuzluğa kapılmıştım, ben de gittim asit içtim. Böylece hayatımın sona ereceğini düşünüyordum” demişti. İntiharı başaramamış, midesine yerleştirilen tüple aylarca hayatta kalma mücadelesi vermişti. Şimdi Pakistan’da, ama ailesiyle Afganistan’a gönderilme tehdidiyle karşı karşıya.
Milyonlarca Afgan’ın sığındığı Pakistan 15 Eylül’den bu yana 600 binden fazla insanın yeniden Afganistan’a gönderildiği toplu sınırdışı etme programı yürütüyor. Bu ay sayı daha da artabilir çünkü birçok Afgan’ın vize süresi doldu. Sınırdışı edilen kadınları bekleyen, cinsiyet ayrımcısı bir sistem. Getirilen yasaklarla kadınlar okula gidemiyor, çalışamıyor, refakatçisi olmadan seyahat edemiyor ve hatta park, spor salonu gibi umumi ortamlara belli günlerde giremiyor.
Zaten Arzo’yu intihar etmeye iten de tam olarak bu yasaklardı.
Arzo, 16 yaşındaki genç kızın gerçek adı değil. Çünkü Taliban yaptırımlarından kendini korumak, belgesiz yabancıları tutuklayıp sınırdışı etmekle tehdit eden Pakistanlı yetkililerden saklanmak için gerçek adını kullanamıyor. Arzo’nun Pakistan yolculuğu nasıl mı başladı?
Geçen temmuz asitli su içerek intihar ettiğinde kendisine bakan doktor ailesine Arzo’nun Afganistan’da tedavi edilirse ölmesinin çok yüksek bir ihtimal olduğunu söyledi. Bu yüzden ağabeyi Ahmet ve ablası Mahsa onu Pakistan’a kaçırdı. Burada başka bir doktor midesine tüp takarak beslenmesini sağladı. Kardeşler bir yıldır neredeyse her günlerini Karaçi’deki tek göz odada yemek yiyerek, ders çalışarak ve kitap okuyarak geçiriyor.
Bu bir yıllık süreçte Arzo çoğunlukla yatağa mahkumdu. Ahmet ve Mahsa her üç saatte bir kardeşlerini tüp aracılığıyla besliyordu. Ne var ki bu yeterli değildi. Kasım ayında Arzo 25 kiloya düştü. O zamana kadar yanlarına aldıkları paranın büyük kısmı kira ve hastane masraflarına gitmişti. Kendisi de gazeteci olan 27 yaşındaki Ahmet kasım ayında “Maddi olarak çökmüş durumdayız. Elimizde ne varsa harcadık. Onun önünde ağlamıyorum ama geceleri o uyurken geleceği için, tedavisi için ve bu hastalıktan bir an önce kurtulabilmesi için ağlıyorum” demişti.
Haber o zaman duyurulduğunda bir sivil toplum kuruluşu Arzo’ya ücretsiz tıbbi bakım sağlama teklifinde bulundu. Yardım kuruluşu kayıtsız bir Afgan’a yardım etmesinin Pakistanlı yetkililer tarafından hoş karşılanmayacağını düşünerek adının gizli kalmasını istedi. Arzo’nun tedavisine dahil olan doktor “Onu gördüğümüzde 20-22 kiloydu. Grip, soğuk algınlığı ya da başka bir enfeksiyona yakalansa ölebilirdi” diyor.
Arzo’nun üç kat fazla kalori alması gerekiyordu. Muayene sırasında genç kızın yemek borusunun neredeyse kapandığı, bunun yemek yemeyi imkansız hale getirdiği ortaya çıktı. X-ray’den faydalanan doktorlar genç kızın yemek borusunu yeniden genişletmek için iğne deliği kadar olan boşluktan tel geçirerek küçük bir balon şişirdi. İki ay boyunca bu işlemle genç kızın yemek borusu yemek yiyebileceği kadar genişletebildi.
CNN International haziran ayında Arzo ile konuşabildi. Artık yatakta dik oturabiliyordu. Neden canına kıymak istediğini de ilk kez anlattı: Geçen yıl bu zamanlar ailesinin evinde oturmuş, son yemeğini yerken sınıf arkadaşlarının fotoğraflarına bakıyordu. Onları çok özlemişti. 2021’in ağustos ayında iktidarı ele geçiren Taliban’ın ilk icraatlarından biri kız çocuklarının okula gitmesini yasaklamak olmuş, o zamandan beri de Arzo arkadaşlarını görememişti. Yaşadığı köyde internet bağlantısı da kesilince arkadaşlarıyla mesajlaşması hepten zorlaşmıştı.
Hem arkadaşları hem de kendi hayatı için üzülen genç kız ayaklanarak evdeki asitli suyu içti. Arzo’yu ablası Mahsa bularak kusturdu. Mahsa “Ona neden böyle bir şey yaptığını sorduğumda verdiği yanıt yürek parçalayıcıydı: Bu hayatların hiçbir değeri yok çünkü, demişti” diye anlatıyor.
Sadece Arzo değil, Mahsa da Taliban yönetiminde her şeyini kaybetmişti. Taliban yönetimi ele geçirdiğinde liseden mezun olan Mahsa’nın amacı elbise tasarımcısı olmaktı, hiç olmazsa güzellik salonu açmak istiyordu. Ne var ki bu kariyer yollarının hepsi kısa süre içinde kapandı: “Kabil’e gittiğimde terzilik kursuna kaydoldum. Ancak o üç ay korku içinde geçti, çünkü Taliban her gün atölyemize geliyor ve başörtüsü takmadığımız için bizi eleştiriyordu. Sonunda da atölyenin kapatılması için bizi zorladılar.”
Arzo’nun intihar ettiği ay Taliban güzellik salonlarının hepsinin kapatılmasını istedi. Sonrasında da zaten Mahsa kendisini çalışmak yerine Pakistan’da acı çeken kız kardeşine bakarken buldu. Arzo iyileşmeye başladığında ikisi de geleceklerini düşünmeye başladı. Yıllar sonra ilk kez hayal kurmaya başlamışlardı. Mahsa “Umudunuz olmadığında ve hayatınız herhangi bir yöne gitmiyormuş gibi göründüğünde beklenmedik olaylar yaşanabiliyor” diyor.
İşte o beklenmedik olay bu kez Pakistan’ın aldığı kararla yüzünü gösterdi. İslamabad geçen ekim yaklaşık bir milyon belgesiz Afgan göçmene iki seçenek sundu: Ya gönüllüce Afganistan’a döneceklerdi ya da tutuklanıp sınırdışı edileceklerdi. BM verilerine göre 600 binden fazlası kaçtı. Toplam 30 binden fazla kişi de tutuklanıp sınırdışı edildi.
Karaçi’nin dışında kalan bölgede yaşayan Afganlar güvende olacaklarını düşünüyordu. Güvenlik görevlileri geçen yılın sonlarında yaşadıkları yere gelerek evlere kaç kişinin yaşadığını ve vize durumlarının ne olduğunu işaretlemişti.
Bazı evlere “ACC” (Afgan Vatandaş Kartı), bazılarına “POR” (Kayıt Belgesi) yazılmıştı. Bu her iki statü de Taliban’ın iktidara gelişinden çok önce Pakistan’a gelen Afganlara verilmişti. Ancak nisan ayında hükümet yaklaşık 800 bin ACC sahibini de sınırdışı edilecekler listesine ekledi. POR kartlarının son kullanma tarihi de 30 Haziran olarak belirlendi. Yani 1,35 milyon kişi daha sınırdışı edilme riskiyle karşı karşıya. Pakistan’ın göçmenlik sistemini izleyen topluluklara destek olan Abbas ve Kakar Hukuk Bürosu’nun yönetici ortağı Kakar evlerin üstündeki işaretlerin bir kısmının yağmurla silindiğini, kalanın da bölge sakinleri tarafından silindiğini söylüyor.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mumtaz Zahra Baloch CNN International’a ülkesinin “kayıtsız yabancılara” yaklaşımının diğer ülkelerinkinden farklı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Burada yasa dışı olarak bulunan kişiler Pakistan yasalarına göre muamele görmelidir. Buna para cezaları, hapis ve sınırdışı edilmek de dahil.” Baloch hükümetin dün sona eren POR vizelerinin uzatılıp uzatılmayacağına henüz karar vermediklerini de söyledi.
Yıllardır Afgan göçmenlere kucak açan Pakistan son dönemde topraklarında artan terör saldırılarından göçmenleri sorumlu tutuyor. Saldırıların arkasında çoğunlukla IŞİD’in Horasan kolu ve Pakistan Talibanı var. Afganistan’daki Taliban bu saldırılarla bağlantısı olmadığını söylüyor ama iki ülke arasındaki ilişkiler karşılıklı suçlama ve misillemelerle daha da kötüye gidiyor.
Sınırdışı edilme riski altındaki Afganların çoğu bugünün Afganistan’ı hakkında çok az bilgi sahibi. Örneğin Amanullah’ın ailesi 80’lerde Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali sırasında Pakistan’a sığınmış, Amanullah o zamanlar daha çocukmuş. Şimdi yedi çocuğu ve iki torunuyla Karaçi’de yaşıyor ve “Afganistan’da artık hiçbir şeyimiz kalmadı. Çocuklarım burada büyüdü, anavatanları hakkında çok az şey biliyorlar” diyor.
Arzo’nun gücünü yeniden toplamaya başladığı mart ayında Ahmet artık sınırdışı edilirlerse ne yaparları düyünmeye yöneldi. Arzo, Ahmet ve Mahsa’nın üçüncü seçeneği sınır ötesine riskli bir yolculuk yapmak. O zaman bile kendilerini kabul edecek üçüncü bir ülke bulamayabilirler. Vizesi olmayan Afganlar Pakistan’da yasal yollarla çalışamıyor. Taliban’ın yönetime gelmesinden sonra ülkeden kaçanların çoğunun parası tükenmiş durumda. Arzo ve kardeşleri Kanada’da taşınabilmeleri için gereken parayı toplamaya çalışan destekçilerinin yolladıklarıyla geçimlerini sağlamaya çalışıyor ama bu hem maliyetli hem de zaman alıcı bir iş; bu sırada sınırdışı edilmeyeceklerinin garantisi yok.
Öyle ya da böyle Arzo hayatta olduğu için şanslı olduğunu düşünüyor ve hayatını kurtaran doktorlar gibi doktor olmak istiyor: “Arkadaşlarıma sabırlı olmaları mesajını yolluyorum. Bir gün Taliban Afganistan’ı terk edeceğiz ve biz de hedeflerimizin peşinden gidebileceğiz.”
O gün ne zaman gelir bilinmez ama şimdilik kadınlar insanı boğan bir sessizliğin esareti altında. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kadın hakları yönetici yardımcısı Heather Barr “Bu dünyada kız çocuklarının altıncı sınıftan sonra okula gitmesini engelleyen, kadınların çalışamadığı bir ülke olması hepimizi şok etmeli. Kadınlar parka gidemiyor. Güneş ışığında yürüyemiyor, egzersiz yapamıyor. Bütün bunlar insana insan olduğunu hissettiren şeyler” diyor.
Birleşmiş Milletler’in (BM) Afganistan’daki insan hakları durumunu inceleyen raportörü Richard Bennett Taliban yönetimine dair raporunu 18 Haziran’da İnsan Hakları Konseyi toplantısında sunarken “İşlenen suçların büyüklüğü ve ciddiyeti abartı değil. Bu korkunç sisteme karşı koymak, ortadan kaldırmak ve sorumlulardan hesap sormak hepimizin sorumluluğunda” dedi. Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid hafta sonu Katar’ın başkenti Doha’da BM üyesi devletler ile Taliban yetkilileri arasında nadiren yapılan toplantının öncesinde böyle bir rapor hazırlanmasını ülkelerin Afganistan’a dair düşüncelerini “lekeleme girişimi” olarak niteledi.
BM üyesi ülkelerin çoğu Taliban’ın kadınlara yönelik politikalarını kınasa da yapılan görüşmelerde kadın hakları konusu gündeme alınmadı. Bunun yerine uyuşturucuyla mücadele ve özel sektör ön plana çıkıyor. Bir BM yetkilisine göre Afgan kadınları ve sivil toplum grupları Taliban ile yapılan toplantıya davet edilmedi. Bununla birlikte BM’ye üye ülkelerle Taliban’ın katılmayacağı bir toplantıda görüşecekler. Hak örgütleri Taliban’la görüşmelere Afgan kadınların alınmamasına öfkeli. Bunun Taliban’ı meşrulaştırdığını ve Afganistan’da yaşanan ciddi adaletsizlikler konusunda hesap vermemelerine kapı araladığını söylüyorlar.
BM’nin Taliban’a yaklaşım şeklini eleştiren Barr “Taliban’ın kadın haklarına saygı göstermesini sağlamak açısından yürütülen diplomatik faaliyetler başarısız oldu. Hiçbir şey elde edilemedi. Bu yüzden artık başka stratejilerden bahsetmemiz gerekiyor” diyor. Barr’a göre bu stratejilerden ikisi Taliban’a Uluslararası Adalet Divanı’nda ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde toplumsal cinsiyet zulmü suçuyla dava açmak.
Bennett de Barr’a katılıyor ve “Kontrol altına alınmadığı takdirde Taliban’ın kurumsallaştırdığı toplumsal cinsiyet baskısı daha da artacak. Buna direnenler şiddete maruz kaldıkça, kadın rol modeller ve kadın bağımsızlığı kavramının anlamı yitirildikçe yeni nesiller, kadınların insanlıktan çıkarıldığı ve sömürüldüğü bu toplumda yerlerini sorgulamadan büyüyecek” diye ekliyor.
Bu haber CNN International’dan Hilary Whiteman, Anna Coren, Abdul Basir Bina ve Javed Iqbal tarafından kaleme alındı. Haberin orijinaline ve Arzo’nun geçen yıldan bu yıla nasıl bir değişimden geçtiğini gösteren görsellere buradan ulaşabilirsiniz.