Koronavirüs tedavisi sırasında ‘kobay’ olarak kullanıldığını iddia eden hastadan suç duyurusu

Diyarbakır'da bir vatandaş, 2020'de Covid-19'a yakalandığı sırada kendisine bilimsel geçerliliği olmayan 'Türk ışını' denilen bir tedavi uygulandığını ve 'kobay' olarak kullanıldığını belirterek şikayetçi oldu.

Gündem 20 Temmuz 2024
Bu haber 2 ay önce yayınlandı
Diyarbakır'da ailesi ile birlikte 2020’de Covid-19’a yakalandıktan sonra hastaneye yatırılan Mahmut Orak(50), kendisine ‘Işın tedavisi’ uygulandıktan sonra ‘Kobay’ olarak kullanıldığını iddia ederek savcılığa suç duyurusunda bulundu. Tanık olarak Dicle Ün

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cenap Ekinci, Haziran 2020’de bir tıbbi cihaz üreticisi firmanın, Covid-19 hastaları üzerinde izinsiz ve etik dışı olarak ‘Türk ışını’ adlı cihazı denediğini öne sürmüştü. İddiaya göre Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi başhekimi, kendi hastaları üzerinde bu denemeyi kabul etti. Bu şekilde, üç gün boyunca hastalara ve yakınlarına bilgi verilmeden deneyler yapıldı. Bu deneylerin amacı, cihazın etkilerini gözlemlemekti. Ancak bakanlık onaylamadı ve cihaz satın alınmadı. Bu tedavi yöntemiyle tedavi edilen bazı hastalar hayatını kaybetti.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) olayla ilgili Sağlık Bakanlığı’nı iddialara yanıt vermeye çağırdı. Ancak resmi açıklama gelmedi.

Dün o dönem Covid-19’a yakalandıktan sonra hastaneye yatırılan 50 yaşındaki Mahmut Orak kendisine ‘ışın tedavisi’ uygulandığını ve ‘kobay’ olarak kullanıldığını iddia ederek savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Tanık olarak Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenap Ekinci ile başvuru yapan Orak, “Ankara’dan bir heyet gelecek, seni iyileştirecek dediler. Ben de canımın acısıyla ne yaptığımı bilmeden kabul ederek verdiği kağıtları okumayarak imzaladım” dedi.

O dönem Orak’a bilimsel olarak niteliği belirsiz olan bu ‘tedavi’ uygulandı ve testinin negatif çıktığı söylendi. Taburcu edilen Orak başka hastaneye gittiğinde ise testi pozitif çıktı.

Orak o dönem korktuğu için davacı olmadığını söyledi: “20 Haziran 2020’de ailecek Covid testi için Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acil servisine gittik. Test sonuçlarımız pozitif çıktı. İlaç verip eve gönderdiler. Ailem düzeldi ancak ben düzelemedim. Tekrar gidip yatışım yapıldı. Bazı tedaviler gördüm ilaçla. Doktorum sürekli gelip bana bir tedavi uygulanacağını, Ankara’dan bir heyetin gelerek beni iyileştireceğini söyledi. Ben de canımın acısıyla ne yaptığımı bilmeden kabul ederek verdiği kağıtları okumayarak imzaladım. İmzaladıktan sonra heyet geldi ve beni yoğun bakıma aldılar. Anestezi ile uyuttular. Ama uyutmadan önce de yüzlerini tanımadığım hepsi robot giyiminde insanlardı. Anestezi sonrasında o tedaviyi uygulamışlar. Sonra uyandığımda boğazımdan ciğerlere kadar tahriş edildiğini ağrıyla hissettim. Sonra oradaki personele sordum neden böyle diye. ‘Normaldir, ciğere müdahale yapılmış’ dediler. Benim dışarıdan hiç haberim yoktu. Bana bir konuşma yaptırdılar, bu yazıyı okuyarak bize teşekkür et dediler. Sanki iyileşmiş gibi bu uygulamayı başarıyla yapmış gibi yazı okuttular. Okuduktan sonra bazı sonuçlarım pozitif ve negatif çıktı. Beni normal servise aldılar. Orada da birkaç gün gözetim altında kaldım. Ailemle irtibata geçtim. Bana dediler, senin haberin var mı? Seni kobay olarak kullanmışlar. İnsanların canının bu kadar ucuz olduğunu bilmiyordum. Testlerine güvenmeyerek başka hastaneye gittim. Orada da pozitif çıktı. Hastaneye giderek, ‘Neden benim sonuçlarım böyle çıktı? Neden kobay olarak kullanıldım’ dedim. Bana ‘Sen yaşadığına şükret’ dediler. Dava sürecine girdim ama o dönem korktum, çekindim.”

Prof. Ekinci: Ankara’dan özel bir ekip geldi

Tanık olarak suç duyurusuna katılan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenap Ekinci ise Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde pandemi döneminde Ankara’dan özel uçakla gelen bir ekibin olduğunu iddia etti: “Getirilen bir ticari şirkete ait cihazın, şirketin sahipleri nezaretinde birtakım bilim adamları ve doktorlar eşliğinde hastanenin yoğun bakımında bazı hastalar üzerinde kullanıldığını iddia etmiştik. Bu uygulamayla ilgili biz herhangi bir devlet hastanesinde kullanılmayla ilgili bir şey duymadık. O gün heyetin 26 Haziran’daki basın açıklamasında, ‘46 yaşındaki M.O. isminde bir vatandaşta denedik ve iyileşti’ dedikleri şahıs Mahmut Orak kardeşimiz burada. Dosyasını bilirkişilerle inceledik. Normalde 2-3 gün sonra gönderilmesi gereken bir hastadır. Bir şekilde inandırılmış ve ölme riskinin olduğunu belirtilerek bu tedavi kabul ettirilmiş. Hasta iyileştirilmeden evine gönderilmiş. Bir ay sonra da şikayetleri geçmemiş. Elimizde tedaviden sonraki tomografi sonuçları var. Hastalığın iyileşmediği net olarak ortada. Başarılı bir tedavi söz konusu değilken kameraların önüne geçilerek Türkiye’ye ‘Biz hastayı iyileştirdik. Büyük bir başarı sağladık’ diye halkı yanıltmış oldular. Hasta ister iyileşsin ister iyileşmesin. İster ölsün ister ölmesin. Biz diyoruz ki; ‘Siz Diyarbakır’ı neden deney testi olarak seçtiniz?’ Mahmut’tan önce kaç kişiye yapıldı? Ölenlerin sayısını bilmiyoruz. Mahmut Orak orada ölenlerin olduğunu, sayısını bilmediğini söylüyor. Biz şu anda suç duyurusunda bulunduk. Bilgi ve belgeleri ibraz ettik. Ben de tanık beyanı vererek dilekçe verdim.”

İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise konu ile ilgili herhangi bir açıklama yapmayacaklarını söyledi.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.