Rusya-Ukrayna savaşı: Ukrayna’nın misket bombalı saldırısında Rus gazeteci öldü
ABD Savunma Bakanı 11 Eylül'ün sanıklarıyla varılan anlaşmayı iptal ettiğini duyurdu. Hakkında hâlâ komplo teorilerinin yazılıp çizildiği, belki de dünya tarihinin en karmaşık dönüm noktalarından biri olan o günü gelin hep birlikte hatırlayalım.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, 11 Eylül saldırılarının planlayıcılarıyla yapılan anlaşmadan vazgeçildiğini duyurdu. Bu anlaşma kapsamında, saldırıların baş planlayıcısı Halid Şeyh Muhammed ve iki suç ortağı, Velid Bin Attaş ve Mustafa Ahmet El Havsavi ölüm cezası yerine ömür boyu hapis cezası alacaklardı. Ancak Austin’in bu kararı geri çekmesiyle birlikte ölüm cezası tekrar masaya konulmuş oldu.
Savunma Bakanı Austin yaptığı açıklamada, bu kadar önemli bir kararın kendisi tarafından verilmesi gerektiğini belirterek askeri mahkemeyi denetleyen subayın yetkisini geri aldı. Austin “konunun önemine binaen” Askeri Komisyonlar Yasası gereği karar yetkisinin kendisinde olduğunu savunarak “Derhal geçerli olmak üzere yetkimi kullanarak bu anlaşmayı geri çekiyorum” dedi.
Bu karar 11 Eylül kurbanlarının aileleri tarafından memnuniyetle karşılandı. 11 Eylül Aileleri Birliği lideri Terry Strada “Bu suçun cezasına uygun olduğu için bu karardan memnunum” şeklinde açıklama yaptı.
Ki zaten anlaşmanın duyurulmasından hemen sonra bu aileler tepkilerini ortaya koymuştu. Anlaşmanın detayları kamuoyuna duyurulmazken davanın tarafı olan aileler anlaşmaya itiraz edeceklerini söylemişlerdi.
Ancak, saldırganların avukatı Gary D. Sowards, hükümetin adil yargılama ve hukuka uygun davranma derslerini hala öğrenemediğini belirterek bu karara tepki gösterdi.
Bu olay 11 Eylül saldırılarının üzerinden geçen uzun yılların ardından hâlâ adaletin sağlanması konusunda tartışmaların devam ettiğini gösteriyor. Bu süreç saldırılarla ilgili olarak uzun süredir devam eden yargılamaların ve gecikmelerin de bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
11 Eylül 2001 dünya tarihine kara bir gün olarak geçti. Bu tarihte, El Kaide terör örgütü tarafından düzenlenen koordineli saldırılar, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri’ni hedef aldı. Dört ticari yolcu uçağı radikal İslamcılar tarafından kaçırıldı. Bu uçaklardan ikisi New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin kuzey ve güney kulelerine, üçüncü uçak Pentagon’a çarptı; dördüncü uçak ise yolcuların teröristlere karşı koyması sonucu Pensilvanya’da bir tarlaya düştü. Bu saldırılar sonucunda yaklaşık 3 bin kişi hayatını kaybetti ve binlerce kişi yaralandı.
Saldırıların hemen ardından ABD’de büyük bir şok ve yas hakim oldu. O dönemde ABD Başkanı olan George W. Bush ulusal güvenliği sağlamak ve terörle mücadele etmek için geniş kapsamlı tedbirler aldı. Bu süreçte ‘Teröre Karşı Küresel Savaş’ başlatıldı ve ABD ordusu Afganistan’a girerek Taliban rejimini devirdi.
Saldırılar sonrasında Başkan Bush 20 Eylül 2001 tarihinde Kongre’de yaptığı konuşmada saldırıları kınadı ve terörle mücadelede yeni bir döneme girildiğini belirtti. Bush’un bu konuşması daha geniş bir stratejik vizyonu yansıtarak ‘Yeni Dünya Düzeni’ kavramını gündeme getirdi. Bu kavram ABD ve destekçilerince “uluslararası terörizme karşı birleşik bir küresel mücadelenin gerekliliğini” vurguluyordu.
Bush konuşmasında şöyle demişti:
“Özgürlüğümüz, ulusumuz saldırı altındadır. Bu düşman gizlidir ve küreseldir. Ancak Amerika ve müttefiklerimiz özgürlüğü savunma ve bu tehditleri bertaraf etme kararlılığındadır.”
Saldırıların ardından ABD’de iç güvenlik önlemleri artırıldı ve yeni yasalar çıkarıldı. ‘Patriot Act’ (Vatanseverlik Yasası) de bunlardan biri. Bu yasa terörizme karşı mücadelede güvenlik güçlerine geniş yetkiler tanıdı. Aynı zamanda dünya genelinde terörle mücadele politikaları daha sert bir hal aldı.
Saldırıların mimarı olarak kabul edilen Halid Şeyh Muhammed ve diğer zanlılar, uzun yıllar süren hukuk mücadeleleri sonucunda yargı önüne çıkarıldı. Ancak adalet süreci, kullanılan işkence yöntemleri ve diğer hukuki tartışmalar nedeniyle gecikmelere uğradı.
Tüm dünyayı sarsan bu saldırılar birçok komplo teorisini de beraberinde getirmiştir. 11 Eylül Komisyonu, ABD devlet kurumları ve uzman gruplar tarafından hazırlanan kapsamlı raporlar herhangi bir gizli komplonun varlığını reddetmiştir.
Ancak ABD’deki ve başka yerlerdeki aktivist gruplar ’11 Eylül Gerçeği’ hareketi gerçeklerin gizlendiğini söylüyor. Bazı üst düzey politikacılar, ünlüler ve medya figürleri de resmi açıklamalara itiraz ediyor.
Takipçileri, diğer komplocu görüşlerin yanı sıra saldırılardan ABD’nin ‘derin devletinin’ sorumlu olduğuna inanan QAnon gibi yeni komplo hareketlerinin internette yükselişi bu komplo teorilerini dolaşımda tuttu ve çok daha geniş bir kitleye ulaştırdı. Bazıları ABD hükümetinin saldırıları sahnelediğini ya da önceden bildiğini ve izin verdiğini iddia ediyor.
İnternette yaygın olarak paylaşılan “Jet yakıtı çelik kirişleri eritemez” şeklindeki bir iddia, Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri’nin patlayıcılarla yıkıldığını öne sürüyor.
İnternetteki bazı komplo teorilerine göre Pentagon’a bir hükümet komplosunun parçası olarak ABD füzeleri atıldı ve binada açılan delik bir yolcu uçağının neden olamayacağı kadar küçüktü.
Ancak Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği’nin bir üyesi Popular Mechanics dergisine yaptığı açıklamada deliğin büyüklüğü ve şeklinin Boeing 757’nin bir kanadının yere çarpması ve diğer kanadının binaya çarparak kopmasından kaynaklandığını söyledi.
Bir başka teori ise saldırılarda hiçbir Yahudi’nin ölmediğini, çünkü Dünya Ticaret Merkezi’ndeki 4 bin Yahudi çalışanın işe gelmemeleri için önceden haber aldıklarını iddia etmekte.
Bu teoriye inananlar, İsrail hükümetinin ABD’yi bölgesel düşmanlarına saldırtmak için saldırıları düzenlediğini ya da sorumluluğun dünya olaylarını gölgelerden kontrol eden güçlü Yahudi elitlere ait olduğu sonucuna varmakta.