Adnan Oktar davasında 4 isim hakkında tahliye kararı
‘Hayalet’ lakaplı Orhan Ünğan, daha önce eşi ve çocuğu yurt dışına çıkabilsin diye ondan 'dublör' kullanarak boşanmıştı. Aynı şeyi Haziranda yakalanmazdan hemen önce yine yapmış. Yoksa yapılacak operasyondan haberdar mıydı?
İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti’nin kızı ve yeğeninin öldürülmesiyle gündeme gelen ‘hayalet’ lakaplı Orhan Ünğan’ın ismini “Mert” olarak değiştirip operasyon yapılmadan 11 gün önce boşandığı ortaya çıktı.
Uyuşturucu baronu Orhan Ünğan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nın “Kuyu-4″ operasyonlarında 11 Haziran’da yakalandı. Orhan Ünğan’ın başında olduğu uyuşturucu suç örgütü Orta Doğu, Güney Amerika ve Balkan ülkelerinden Türkiye’ye ve Avrupa ülkelerine kokain, eroin ve skunk naklediyordu.
Orhan Ünğan’ın “hayalet” lakabıyla tanınmasının sebebi operasyonlardan “bir şekilde” sıyrılması ve kaçak olduğu dönemde en az sekiz ayrı kimlik kullanmasıydı.
Haziran ayından bu yana tutuklu olan Orhan Ünğan hakkındaki soruşturma dosyasında dikkat çeken ayrıntılar yer aldı. Uyuşturucu baronunun gerçek ismi olan Orhan’ın yanı sıra Mert Ünğan adına düzenlenen bir kimlik kullandığı da tespit edildi. Hüseyin Polat, Hamza Kılıç, Ayhan Arpalı isimlerine düzenlenmiş kimlikleri de olan Orhan Ünğan’ın Kemal Tahıl adına düzenlenmiş kimliği de Kocaeli Adliyesi’nde görevli bir savcının koruması olan polis aracılığıyla aldığı belirlendi.
Üstelik Orhan Ünğan’ın yurtdışında kaçak olduğu dönemde Türkiye’de dublör kullanarak boşandığı ortaya çıktı. 2000’li yılların başlarında hırsızlık, sahtecilik, gasp gibi suçlardan dosyaları bulunan Ünğan 2007 yılı itibariyle de uyuşturucu ticaretine başladı. 2010 yılında Türkiye’den ayrılarak Avrupa’ya geçiş yapan ve uyuşturucu ticaretini oradan yöneten Ünğan’ın 2013 yılında ‘dublör’ kullanarak Beykoz Adliyesi’nde görülen boşanma davasında eşi Z.Ü.’den ayrıldığı görüldü.
Gazete Duvar’dan Can Bursalı’nın gündeme getirdiklerine göre Ünğan’ın dublör kullanarak boşanmasının sebebi eşi Z.Ü. ve çocuğunu yurtdışına çıkarmaktı. Hakkında açılan davalar nedeniyle kendisiyle aynı soyadı taşıyan eşi ve o tarihte küçük yaşta olan çocuğu yurtdışına çıkamıyordu. Ünğan bu sebeple 25 Temmuz 2013’te avukatı aracılığıyla Beykoz Adliyesi’nde anlaşmalı boşanma davası açtırdı ve dublör kullanarak eşi Z.Ü.’den boşandı.
Orhan Ünğan’ın sahte kimliklerle Türkiye ve Avrupa’da dolaştığı yıllarda boşandığı eşiyle bir kez daha evlendiği ortaya çıktı.
Orhan Ünğan 20 Nisan 2018 tarihinde Z.Ü. ile tekrar evlenirken tutuklandığı operasyondan 11 gün önce boşandı.
10 Haber’in edindiği bilgilere göre Ünğan’ın boşanma sebebi operasyondan haberdar olmasıydı. Ünğan 2013 yılındaki gibi eşini ve çocuğunu yurtdışına çıkarabilmek için operasyondan önce boşandı. Çünkü Orhan Ünğan ile Z.Ç.’nin 2013 yılındaki ayrılıklarından 16 ay sonra bir çocukları daha olmuştu.
Orhan Ünğan ismi 6 Eylül 2014’de İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti’nin kızı ve yeğeninin Büyükçekmece’de öldürülmesiyle gündeme gelmişti. Bu olaydan sonra Orhan Ünğan ve kardeşi İlhan Ünğan hakkında kırmızı bülten çıkarılmıştı. Orhan Ünğan Hollanda’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmiş, Zindaşti’nin kızı ve yeğeninin öldürülmesi davasında yargılanmıştı.
Bu dava sürecinde Ünğan’ın aranan kardeşi İlhan Ünğan da Zindaşti’nin adamları tarafından Kadıköy’de silahlı saldırı düzenlenerek öldürülmüştü. Orhan Ünğan Covid-19 salgını nedeniyle cezaevinden izinli çıkmıştı. Kırmızı bültenle aranan Naci Şerifi Zindaşti ile aralarında polislerin de olduğu suç örgütüne ilişkin davada şikayetçi Orhan Ünğan, emniyet içindeki bazı yetkililerin Zindaşti ile ilişkisi olduğunu, dijital verilerin ve kamera kayıtlarının silindiğini söylemişti.
Naci Şerifi Zindaşti ile birden çok cinayetin gerçekleştiği kanlı bir savaşa girişen Orhan Ünğan, yargılandığı mahkemece üç kez tahliye edilip üçünde de üst mahkeme bu kararları iptal edince Burhan Kuzu hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Ünğan Burhan Kuzu’nun talimatıyla Bakırköy Adalet Komisyonu Başkanı Recep Karaman tarafından tahliye edilmemesi için hâkim M.A’ya baskı yapıldığını iddia etmişti. Dönemin Bakırköy Başsavcı Vekili Zülkarneyn Kısık’ın verilen tahliye kararlarına itiraz etmesi için duruşma savcısına müdahale ettiğine dair dikkat çeken iddialar da öne sürdü ve “Bu bilgileri kimden aldığımı açıklarsam yer yerinden oynar” demişti.
“Burhan Kuzu mahkemelere baskı yaparak tahliye kararımı kaldırtıyor” diyerek suç duyurusunda bulunan Ünğan ile bağlantılı iki kişinin üzerinde Recep Karaman ve Zülkarneyn Kısık’ın adresleri çıkmıştı. Karaman ve Zülkarneyn Kısık’a “Ünğan sizi öldürecek” bilgisi ulaştırıldı ve Karaman da Ünğan’ın avukatıyla bir araya gelmişti. Karaman, yargıda örgütlü İstanbul Grubu’nun ve Bakırköy Başsavcıvekili Sırrı Topluyıldız’ın tahliye kararlarını engellettiğini söylemişti.
1 Kasım 2019 tarihinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nda ise skandal bir dilekçe patlamıştı. İsmail Saymaz’ın gündeme getirdiği dilekçede, dönemin İstanbul Başsavcıvekili şimdiki Yargıtay Üyesi Hasan Yılmaz ve Bakırköy Başsavcısı Sırrı Topluyıldız suçlanmıştı.
Zülkarneyn Kısık dilekçesinde Hasan Yılmaz’ın yanında bir savcı ve Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğünden bir görevliyle cezaevindeki Orhan Ünğan’ı ziyaret ettiğini öne sürmüştü. Yani Zindaşti’nin düşmanı Ünğan’ın tahliye kararlarını iptal ettiren kişi olarak Hasan Yılmaz işaret edilmişti.
İstanbul’da sekiz yıl önce uyuşturucu baronu Naji Şerifi Zindaşti ile Ömer Erdal Akkartal arasında çıkan silahlı çatışmanın soruşturmasında adı geçen turizmci Aliye Uzun da silahlı saldırıya uğramıştı. Zindaşti ve koronavirüse yakalandıktan sonra Kasım 2020’de hastanede hayatını kaybeden AK Parti eski milletvekili Burhan Kuzu ile çekilen fotoğraflarla gündeme gelen Uzun Zindaşti’yle bir dönem ‘flörtleştiklerini’ anlatmış, Aliye Uzun’un iktidarın önde gelen isimleriyle yakın ilişkileri de dikkat çekmişti.
Zindaşti ve Kuzu’yu tanıştırdığını belirten Uzun “Bu şahsın ülkemize yatırım yapacağını düşündüğüm için Burhan hoca ile tanıştırdım. Daha sonra bu adamın yasa dışı işlerinin olduğunu öğrendikten sonra görüşmeyi kestim” demişti.
Zindaşti’den kendisini tehdit ettiği için şikâyetçi olduğunu söyleyen Uzun “Zindaşti’yi ilk deşifre eden kişi benim” diye konuşmuştu. Zindaşti’nin cep telefonu imajından da Kuzu’ya ait görüntüler çıkmıştı. Zindaşti’nin bu görüntülerle Kuzu’ya şantaj yaparak istediklerini yaptırdığı öne sürülmüştü.
FETÖ soruşturması kapsamında aranan firari savcı Zekeriya Öz, Zindaşti’yi Ergenekon Davası’nda ‘terazi’ kod adıyla gizli tanık yapmıştı. Zindaşti’nin ifadeleriyle balyoz ve Hrant Dink davalarının hakimleri görevden alınmıştı.
Ünğan’ın avukatı Çağdaş Çelik dublör kullanarak boşanma iddiasının doğru olmadığını öne sürdü.
Çelik, “Oysaki, müvekkilimiz hakkında başlatılan Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/9355 Soruşturma sayılı dosyasında bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmış
olup; düzenlenen bilirkişi raporunda Beykoz Aile Mahkemesinin 2013/710 Esas sayılı dosyasının 31/07/2013 tarihinde yapılan duruşmasının duruşma tutanağında yer alan imzanın müvekkilimiz Mert ÜNĞAN’ın eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Müvekkilimiz hakkında başlatılan soruşturma kapsamında duruşmaya katılan kişinin müvekkilimizin bizzat kendisi olduğu gerçeği açıklığa kavuşturulmuştur. Neticede Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/9355 Soruşturma ve 2017/3269 Karar sayılı kararı ile müvekkilimiz hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilmiştir” dedi.
Çelik’in açıklaması şöyle:
Aynı zamanda, müvekkilimizin farklı isimlerle sahte kimlik çıkarttığı ve bunları kullandığına dair yapılan haberde, bu kimliklerden birini de Kocaeli Adliyesi’nde görevli bir Cumhuriyet Savcısının koruması olan polis memuru vasıtasıyla çıkarttığı iftirasında bulunulmuştur. Müvekkilimiz hakkında kesinleşmiş bir Uyuşturucu Madde Ticareti ve Resmi Belgede Sahtecilik suçlarından kesinleşmiş bir hüküm bulunmamasına rağmen müvekkilimiz hakkında basın yoluyla “Uyuşturucu Baronu” ifadesinin kullanılması ve sahte kimlik kullandığına dair beyanlarda bulunulması, müvekkilimizin kişilik haklarına ağır saldırı niteliğindedir.
Yıllar önce boşanma davası görülmüş olan müvekkil hakkında, haber sitesi tarafından yeniden haber gündeme getirilmiş ve müvekkilimiz hakkında yapılmış bir soruşturma ve adli makamlarca verilen bir karar olmasına rağmen gerçek dışı beyanlarda bulunularak haber yapılmıştır. Müvekkilimiz hakkında yapılan haber sebebi ile kendisi ve ailesi manevi olarak zarar görmekte olup; yapılan haber, açıkça müvekkilimiz ve ailesinin kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Bu haber ile olay aslı araştırılmaksızın, objektif, saygın ve doğru haber yapma etik kuralları hiçe sayılarak müvekkilimizin kişilik haklarının zedelenmesine sebebiyet verilmiştir.
Söz konusu yanlış ve dayanaksız, gerçek dışı iddiaları gerçekmiş gibi yayınlayan tüm yazılı ve görsel basın organları ve haber mecraları ve yetkilileri hakkında her türlü şikayet ve dava hakkımızı saklı tuttuğumuzu ayrıca gerekli kanun yollarına başvuracağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.