Boş kağıda imza atmakla gurur duyulur mu? Milli takımda oynamak ülkeye hizmet midir şeref midir? İnsan dokuz yıl kaldığı bir ülkenin dilini neden öğrenmez? "Erkek adam" pişman olmaz mı? Arda Turan'ın 'Yüzleşme'si soru sordurmaya devam ediyor.
Benim milli maç izlemek dışında futbolla alakam yok. Geçen hafta sonu eşim Arda Turan belgeselini izlemek isteyince ben de ona takıldım. Zamanlama eski futbolcu ve milletvekili Alpay Özalan’ın bir diğer milletvekili Ahmet Şık’a mecliste saldırmasına ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’un sahada arkadan itilmesine denk geldi. İşte futbolla ilgilenmeyen, (ama başka spor dallarını izleyen ve film meraklısı) bir kadın gözünden bu belgeselin düşündürdükleri, anladıklarım, anlayamadıklarım…
Bu konu iki yerde geçiyor, doğrusu hiç anlayamadım. Bu bir racon mu, nedir? İşini bilen kimse boş mukavele imzalamaz. Bunu iyi bir şeymiş gibi ortaya koymak çok mahzurlu. Ayrıca yolun başındaki sporcular, çocuklar, gençler için yanlış bir yönlendirme. İşlerin baba-oğul dinamiğinde ilerlemesi olağanlaştırılıyor, oğulun babaya koşulsuz itaat etmesi ve güvenmesi işe kabul için bir ön koşul gibi. Bu baba-oğul dinamiği Arda Turan’ın Fatih Terim’in elini öptüğünü gördüğümüz son bölümde iyice net. Bu fotoğraflar bana Baba filminden bir sahneyi anımsattı. Acaba işler uluslararası futbol kulüplerinde de boş mukaveleler ve baba-oğul dinamikleriyle mi yürüyor? Mesela teknik direktör Jose Mourinho’dan da mı boş mukavele imzalaması beklendi?
Belgeselde bazı konuların netçe ifade edilmemesi bana tuhaf geldi. Mesela Arda Turan’ın hastaneyi basmasıyla ilgili kısımda onunla hastaneye giden arkadaşı “doğru olmayan pozisyonla gidiyoruz, yanı dolu” diyor. Turan’ın yanında silah vardı diyor yani. Veya “güçlü bir Türkiye için evet” kampanyasına katılımını değerlendirdiği kısımda Turan “o konularda öyle düşünüyorum.” diyor. Hangi konular onlar? Örtmece (euphemism) ülkemizde sıkça rastladığımız bir ifade biçimi. Şarkıcı Berkay ile olan korkunç olayın “talihsiz” olarak nitelendirilmesi örtmecenin bir diğer örneği.
Belgeselde sık sık “bu ülkeye hizmet ettik, emek verdik,” “bu kadar emek vermişken” gibi laflar geçiyor. Profesyonel sporcunun başarılı olmak için emek vermesi ve disiplinli olması eşyanın tabiatı. Başarı gelince ün gelir. Ün gelince iltifatlar kadar eleştiriler, zorluklar da gelir. Bu dünyanın her yerinde her ünlü için böyle. Tüm emeklerine rağmen en ağır ve orantısız eleştirilere maruz kalmış mağdur havası nedense Türk ünlülerinde sık rastlanan bir tepki biçimi. Çok sıkıcı. Arda Turan büyük başarılar, ilginç deneyimler yaşamış, çok para kazanmış biri. Ayrıca milli takımda oynamak ülkeye hizmet etmek değil bir şereftir. Ülkeye başkaca bir hizmeti var mı Arda Turan’ın bilmiyorum. Orhan Veli’yi de analım yeri gelmişken Vatan şiiriyle: Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük/ Kimimiz nutuk söyledik.
Belgeselde kutsal anne, kutsal eş dışında Turan’ın hayatından başka bir kadın göremedik. Hiç yakın bir çocukluk arkadaşı, yeğeni, kuzeni, iş arkadaşı yok mu Turan’ın? Karısına iltifat ettikten sonra “Karım tembih etmişti, söylemek zorundayım” demesi, “Aslıhan’dan sonra oraları da göremez olduk” diyerek eskisi gibi gezip tozamadığını vurgulaması… Cendere olarak evlilik, ne bayat bir bakış, bu devre yakışmıyor. Eşi Aslıhan Hanım’ın etrafındaki “niteliksiz kalabalığa” yönelik eleştirisinden sonra “Arda benden ayrılmasın” diye gülmesi ise iç burkucu.
Futbol izlemiyorum ama fena bir tenis izleyicisi değilim. Birçok insan Djokovic’i antipatik bulur. Ama Djokovic kadar kendini gelişime adamış bir atlet var mı bilmiyorum. Mesela yedi lisanı gayet iyi, dört lisanı çat pat konuşuyor ve her gün 15 dakika meditasyon yapıyor. Belgeselde Arda Turan’ın biraz İngilizce, ancak “bir kadeh şarap ısmarlayacak kadar” İspanyolca bilmesi bize neden gösterildi ben anlamadım. Dünyanın en iyi imkanları önüne serilmiş yetenekli bir sporcu bu kadarcıkla yetinmiş. Çok yazık değil mi?
Vaktiyle bir ekonomi dergisine görüş bildirdiği için Turan’ın kendini eleştirdiği yer belgeseldeki matrak anlardan biri. “Para konusunda beceriksizim” diyor. Bu cümleyi duyup Seçil Erzan vakasını düşünmeyen olmuş mudur? Sanmıyorum. Keşke para konusundaki becerisini de zaman içinde artırsaymış. Ancak Turan kendi beceriksizliğini teslim etmekle beraber “O dergi de bana sormamalıydı” diyor hemen. ‘Yanlış yaptım, ama o da yanlış yaptı’- işte maalesef kültürümüzde yüzleşme olamamasının temel sebeplerinden biri.
İki yanlış bir doğru etmiyor, ama yine de yanlışların dökümünü almak bir şeyleri düzeltmekten daha hoşumuza gidiyor. Benzer bir tavrı Bilal Meşe olayında da, hakemi itip kırmızı kart gördüğü ve 16 maç ceza aldığı olayda da sergiliyor Turan.
Belgeselin en merak edilen kısmı Arda’nın silahla hastane basması olayına ilişkin açıklamaları idi. Buna yönelik “Doğru değildi ama pişman değilim” diyor. Bu cümle Türkiye’de politikadan işe, her alandaki her tür yanlışlığı açıklar nitelikte. Ve evet, bu yanlışlıkta bir erkek tavrı da var. Erkek adam gereğini yapar, yanlışsa da yapar, mertçe yaptığını sahiplenir, ama geri adım atmaz. 8,5 aylık karısı evde hamileyken gece gezmesi, barda böyle bir olaya karışması, hastaneyi basması bunların hiçbiri yanlış değil, hastaneye silahla gitmesi yanlış ama Turan pişman değil.
Ne diyelim- bu tip yanlışları yaparak, pişmanlık duymayarak hayatta ilerlemek sadece ünlü erkeklere nasip oluyor. Burada dolaşıma sokulan, onaylanan maço kültürdür. Bu kültürden kimse sıyıramaz. Bu kabul gören, belgesele konu edilen, reklam edilen maço kültür futbolcu ve milletvekili Alpay Özalan’a TBMM’de milletvekili de ittirir, sahada arkadan Ali Koç’u da ittirir.
Bunları görmek üzüyor, kırıyor, boğuluyoruz. Türkiye’de mustarip olduğumuz bu maço kültürü dengeleyen, gençlere, çocuklara vizyon veren başka türlü yapımlar da bekliyoruz. Mesela belgeseli yapılacak hiç Türk kadın sporcu yok mu?
1 Aralık 2024 - Rıdvan Hatun’dan Billur Örüntüler: Olgun bir ilk kitap
24 Kasım 2024 - Ünlü romancı Cormac McCarthy’nin ilham perisi 47 yıl sonra ortaya çıktı
17 Kasım 2024 - Booker’ın son kazananı Orbital tam da COP 29’a denk geldi!
10 Kasım 2024 - Her şeyin sorumlusu: Çocuksuz kedi kadınlar!