Yedi kişi ölmüştü: İsrail’deki saldırıyı Hamas üstlendi
İsrail, Hizbullah'ın üyeleriyle gizli haberleşme için kullandığı modası geçmiş minik çağrı cihazlarının içine patlayıcı yerleştirmiş. Dün saat 15.30'da bunlardan binlercesi patladı. Aralarında çocukların da olduğu 11 kişi öldü, 2700 kişi yaralandı.
ABD’nin İsrail’in saldırıları tırmandırmaması uyarılarına rağmen Lübnan dün daha önce görülmemiş bir olayla, kentin her yerinden gelen patlama sesleriyle sarsıldı. Patlamalar Hizbullah savaşçı, üye ve sempatizanlarının sürekli üstlerinde taşıdığı çağrı cihazlarında oldu. Bu küçük ve çoktan modası geçip kullanımı sona ermiş aletler birer birer patlamaya başladı. Kısa sürede anlaşıldı ki bunları İsrail ordusu uzaktan bir yöntemle patlattı. Hizbullah mensuplarının İsrail’in elektronik takibinden kurtulmak için kullandıkları bu cihazlar birden bire ölümcül bir silaha dönüşmüştü. Bunun sebebi ise İsrail’in bu minik cihazlara daha önceden minik patlayıcılar yerleştirmeyi başarmış olmasıydı.
Bu minik aletlerden en azından 5000 tanesinin patladığı düşünülüyor ve bu patlamalarda ilk belirlemelere göre 11 kişi öldü, dört bine yakın yaralı var. Hizbullah bu çağrı cihazlarını Tayvanlı bir şirketten satın almıştı ve üyeleri ile bu cihazlar aracılığıyla haberleşiyordu. The New York Times gazetesinin haberine göre Tayvanlı Gold Apollo adlı şirket tarafından temin edilen bu belde taşınan minik çağrı cihazlarının içine daha cihazlar Lübnan’a ulaşmazdan önce minik patlayıcılar yerleştirildi. Bunların ne zaman ve nasıl yerleştirildiği bilinmiyor ama dün İsrail bu patlayıcıları kullanmaya ve Hizbullah’ı tam da ‘belinden’ vurmaya karar verdi, basılan bir düğmeyle binlerce minik patlayıcı Beyrut’un ve Lübnan’ın her köşesinde patladı. Hizbullah yetkilileri bunun savaşın başından beri “en büyük güvenlik ihlali” olduğunu söylüyor.
İsrail’in güneyindeki Gazze’de 11 aydır devam eden savaş nedeniyle ülkenin kuzeyinde Lübnan sınırına yakın bölgelerde aylardır Lübnan’daki Hizbullah’ın saldırıları var. Bu saldırılar, İsrailli sivillerin bölgeden ayrılmasına da neden oldu. Bunun üzerine İsrail hükümeti kuzeyden ayrılmak zorunda kalan vatandaşlarının dönüşü için tek yolun “askeri operasyon” olduğuna iyice inanmış durumda.
İsrail’in güvenlik kabinesi önceki gün yaptığı oylamayla yaklaşık bir yıldır süren savaşın hedeflerini evlerini terk etmek zorunda kalan İsraillilerin Lübnan sınırındaki evlerine güvenli bir şekilde dönmelerini de içerecek şekilde yeniledi. Zaten son günlerde Kuzey Komutanlığı Lübnan’ın güneyine “Savaş bitene kadar evlerinizi terk edin” yazılı broşürler atmaya da başlamıştı. Ancak bu saldırgan tavır tüm çevrelerden destek görmüyor. ABD de destek vermeyenlerden.
İsrail’in her zaman yaptığı gibi büyük bir askeri saldırıya geçmesi beklenirken dün çok çarpıcı bir olay yaşandı.
Hizbullah uzun yıllardır İsrail’in elektronik gözetlemesinden kurtulmak için ‘pager’ adı da verilen bu minik çağrı cihazlarını kullanıyor. Aslında cep telefonları yaygınlaşmazdan önceye ait olan bu teknoloji, 80’li yıllarda ve 90’ların ilk yarısında dünyada çok yaygındı ama en azından 30 yıldır pek kullanılmıyor ama anlaşılan bu cihazların çalışmasını sağlayan altyapı en azından Lübnan’da hala duruyor.
Hizbullah da uzun yıllardır cep telefonuyla haberleşmiyor, bu cihazlarla yollanan notlarla ya yüz yüze görüşerek veya gizli bir takım telefon numaraları kullanarak haberleşiyor.
Dün saat 15.30 sıralarında belinde veya cebinde bu minik aleti taşıyan Hizbullah mensuplarına bir mesaj geldi. Hemen ardından cihazlardan önce duman yükseldi, ardından patlamalar oldu. Cihazları taşıyan kişiler Beyrut başta olmak üzere Güney Lübnan’ın her yerindeydi ve inanılmaz bir panik yaşandı.
Başkent Beyrut’un güneyindeki banliyölerde paniğin hakim olduğu ve ambulansların birbiri ardına geçtiği söyleniyor. Bölge sakinleri ilk patlamalardan sonraki 30 dakika boyunca patlama seslerinin duyulduğunu söylüyor. Patlamaların özellikle Dâhiye bölgesinde yoğunlaştığı söyleniyor.
Lübnan’daki yayın kuruluşlarının paylaştığı görüntülerden birinde bir markette kasiyerin yanındaki küçük el cihazının kendiliğinden patladığı anlar görülüyor. Başka bir görüntüdeyse pazar alanında bir meyve tezgahının önündeki kişi yere düşüyor. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Lübnan Kriz Operasyon Merkezi tüm sağlık çalışanlarını görev başına çağırdı. Ayrıca sağlık çalışanlarının çağrı cihazlarını kullanmaması istendi.
ABD uyarsa da savaş kızışıyor: Hizbullah’ın telsizleri ellerinde patladı, yüzlerce yaralı
— 10Haber (@_10Haber) September 17, 2024
Öldürülen arasında Lübnan Parlamentosu’nun Hizbullah ayağındaki milletvekillerinden Ali Ammar’ın oğlu Mehdi de var. Bir Hizbullah yetkilisi diğer iki üst düzey yetkilinin oğullarının da yaralandığını söyledi. Ammar AP’ye “Bu İsrail’in Lübnan’a yaptığı yeni bir saldırı. Direniş Ekseni uygun zamanda uygun şekilde karşılığını verecektir” dedi.
İsrail ordusu henüz konuyla ilgili açıklama yapmadı ama iki saat önce İsrail ordusu Hizbullah’ın patlayıcı madde kullanarak eski bir üst düzey güvenlik yetkilisine suikast girişimini engellediklerini açıklamıştı. Onun üstüne böyle bir olay gerçekleşmesi tüm dikkatleri İsrail’in üstüne çekti.
The New York Times gazetesinin haberine göre söz konusu patlayan çağrı cihazları Tayvanlı Gold Apollo adlı bir şirketten alınan modeller. Hizbullah’ın bu modelden 3000 adet aldığı ve üyelerine dağıttığı söyleniyor. Gazetenin Amerikalı ve İsrailli istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberine göre bu cihazların içine minicik (2 gram kadar) patlayıcılar yerleştirilmiş. Bu yerleştirme işleminin nerede ve nasıl yapıldığına dair bir bilgi ise yok.
İsmi açıklanmayan bir Hizbullah yetkilisi AP’ye bu çağrı cihazlarının şubat ayında kullanılmaya başladığını anlattı. Talimat örgütün lideri Hasan Nasrallah’ın “İsrail istihbaratı tarafından izlenebilirsiniz. Cep telefonlarını kullanmayı bırakın” demesinin hemen ardından geldi. Yetkili çağrı cihazlarının yeni bir marka olduğunu söylese de kaç zamandır kullandıkları konusunda bir açıklama yapmadı.
Zaten Magnier gibi uzmanlar da bu cihazların tedarik zincirine sızdırılan, patlayıcılarla donatılmış teknolojiler olabileceğine dikkat çekmişti. Durum böyleyse uzun süredir planlanan organize bir operasyondan bahsetmemiz mümkün.
Savunma araştırmacısı Hamze Attar da üç olasılıktan bahsediyor. Bunlardan ilki İsrail’in çağrı cihazlarının kargosunu ele geçirerek silah haline getirmiş ve Hizbullah’a fark ettirmeden yeniden ticari dolaşımın içine sokmuş olması. İkincisi tedarik zincirinin herhangi bir noktasında cihazın parçalarından biriyle ilgili sorun yaratılmış olması. Üçüncü olasılık ise İsrail’in mikroişlemcileri hedef alarak cihazların aşırı yüklenmelerine sebep olup bataryalarının patlamasına neden olması.
Irak hükümeti ve İran destekli Iraklı milisler Lübnan’a yardım gönderme sözü verdi. Irak Başbakanı Muhammed Şiya El Sudani, Iraklı sağlık personelinin ve acil servis ekiplerinin Lübnan’a gönderilmesi talimatını verdi. İran destekli grupların en güçlülerinden biri olan Kataib Hizbullah da “Elimizdeki tüm imkanları Lübnan’daki kardeşlerimizin hizmetine sunacağız. Sonuna kadar onlarla birlikte olmaya ve ister teknik ister lojistik düzeyde olsun savaşçı, ekipman ve destek göndermeye hazırız” dedi.
Bu arada patlamalarda yaralananlar arasında İran’ın Lübnan Büyükelçisi Mücteba Amani de var. Kendisi de çağrı cihazı kullanan Amani patlamadan hafif yaralı kurtuldu. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi Lübnanlı mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesinde “terör saldırısı” olarak nitelediği olayı şiddetle kınadı.
Düzenlediği basın toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller “ABD’nin bu işle bir ilgisinin olmadığını söyleyebilirim. ABD, bu olayla ilgili önceden bilgi sahibi de değildi. Şu anda olayla ilgili bilgi topluyoruz” dedi. Hizbullah tarafından söz konusu olayın sorumlusu olarak İsrail’in gösterilmesiyle ilgili sorulara da yanıt veren Miller olayın halen yeni olduğunu ve nasıl gerçekleştiğiyle ilgili bilgi topladıklarını vurgulayarak “Şu anda bunun ötesinde herhangi bir değerlendirmemiz yok” diye konuştu.
Bu arada ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de İsrailli mevkidaşı Gallant ile görüştü. İkilinin gündeminde Ortadoğu’da artan gerilim vardı ve Austin Gallant’a rehinelerin serbest kalabilmesi için diplomasinin önündeki tansiyonun düşürülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Biden yönetiminin üst düzey diplomatlarından Amos Hochstein da dün Tel Aviv’de İsrail Başbakanı Binyemin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant ile görüşmelerinde Gazze’deki savaşın yayılmasından endişe duydukları mesajı verdi. Gallant’ın görüşme sırasında Hochstein’a Hizbullah’ın süregelen saldırılarının diplomasi kapısını kapattığını ve İsrail’in kuzeyindeki toplulukların evlerine dönmelerini sağlamanın tek yolunun askeri harekât olacağını söylediği aktarılıyor. Netanyahu da başka bir toplantıda kuzeydeki güvenlik durumunda köklü bir değişiklik olmadan bölge sakinlerinin evlerine dönmesinin mümkün olmayacağını söyledi. Ancak Netanyahu’nun sözlerinde herhangi bir güç kullanımından bahsedilmedi.
Ancak Hochstein iki İsrailliyle de aynı fikirde değildi. Lübnanlı milislerle çatışmayı tırmandırmanın kuzeyde yaşayanların durumunu daha güvenli hale getirmeyeceğini söyleyen Hochstein aksine daha geniş çaplı ve uzun süreli bölgesel çatışmanın tetiklenebileceğini söyledi.
Aslında Gallant da kuzeyde yeni bir cephe açılmasının Gazze’de ateşkesi tehlikeye atacağından endişe duyuyordu. Hem Gallant hem de Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi rehinelerin bir an önce evlerine dönmesinin gereklilik olduğunu, bunun da ancak ateşkesle mümkün olacağını söylüyordu. Netanyahu ile savaş öncesinde de karşı karşıya gelen ve hatta kovulmanın eşiğinden dönen Gallant son dönemde Ultra Ortodoksların askere alınmasını desteklediği için de hedef.
Tüm bu tartışmalar birleşince Netanyahu Gallant’ı bir kez daha kovmaya hazırlanıyor. Yerine de ateşkesi değil de savaşın sürmesini savunan sağcı Yeni Umut Partisi’nin Genel Başkanı Gideon Sa’ar’ı getirmeyi planladığı iddia ediliyor. Ancak Sa’ar ordu kökenli değil. Geçmişte savcılık yapan Sa’ar’ın ordu geçmişi sadece askeri hizmetini yerine getirmekten ibaret.
İsrailli bir yetkili kuzeyde evini terk etmek zorunda kalanların 55 bini aştığını söylüyor. Lübnan’ın güneyinde de bir o kadar insan evini terk etmiş durumda. Aslında İsrailli yetkililer kuzeydeki vatandaşlarını bu ay evlerine döndürmeyi planlıyordu ama karşılıklı ateş sürdüğü için bu pek mümkün olmuyor. Mesela hafta sonu Lübnan’dan İsrail’e 40 top mermisi atıldı.
Aslında kuzeydeki gerginliği bitirmenin tek yolu askeri harekât değil, Hizbullah Gazze’deki savaş sonlandıktan sonra saldırılarını durduracağını söylüyor. Sadece Hizbullah da değil, hafta sonu İsrail’in ortasına füze düşürmeyi başaran Yemen’deki Husiler de. Müzakerelerde arabuluculuk rolünü üstlenenlerden biri olan ABD de savaşın artık son bulmasını istiyor. Demokratların adayı Kamala Harris geçen haftaki münazarada “İsrail’in kendini koruma hakkı olduğunu” söylemekle birlikte, savaşın çok fazla acıya sebep olduğunu söyleyerek bir an önce sonlanmasını savundu.
Savaşın başından bu yana İsrail’e en çok yardımı yapan ülke ABD oldu. İsrail’e yapılan yıllık üç milyar dolarlık yardıma ek olarak 26 milyar dolar askeri yardıma imza atılmıştı. Ayrıca savaş boyunca İsrail’e top mermisi ve bomba gibi mühimmatlar da gönderildi, hatta iki kez Amerikan Kongresi’nin izni alınmadan İsrail’e yardım gönderildi. Öte yanda Hizbullah’ın da arkasında İran var. Direniş Ekseni’nin bir üyesi olan Hizbullah, İran’dan hem silah hem de eğitim yardımı alıyor. Ayrıca Hizbullah’ın Lübnan’ın altında kurduğu tünel altyapısının Hamas’ınkinden çok daha gelişmiş olduğu düşünülüyor.
İsrail 11 aydır süren Gazze savaşı nedeniyle hem asker hem de mühimmat bakımından yorulmuş durumda. Bu yüzden de üst düzey güvenlik yetkililerinin çoğu cepheyi genişletmenin, en azından dış destek almadan genişletmenin doğru bir adım olmayacağını düşünüyor. Bunun için de savaşa destek verebilecek en uygun aday ABD. Ancak ABD de yaklaşan seçimler nedeniyle daha büyük bir savaşın destekçisi olmak istemiyor.
Olayın yankıları sürerken diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Lübnan Başbakanı Necib Mikati ile yaptığı telefon görüşmesinde saldırılarla ilgili bilgi aldı.
Fidan, görüşmede patlamalardaki can kayıpları nedeniyle Lübnan halkına başsağlığı diledi.