Kadıköy’de ilk gol: En Nesyri büyüyü Manchester’a karşı bozdu
Manchester United, 2013'te Sir Alex Ferguson'un ayrıldığı günden beri, kazanan kimliğini kulübe yeniden kazandıracak menajerini arıyor. Uzun zamandır süren arayışın son kurbanı Erik ten Hag oldu. Onun ayrıldığı koltuksa Ruben Amorim'e emanet.
Son 11 yılda her Manchester United taraftarı en azından bir kez Lee Chandler’a dönüşmüştür. Son dönemlerin en iyi filmlerinden biri olarak değerlendirilen “Manchester By The Sea”de Casey Affleck’in canlandırdığı Lee karakteri, meşhur karakol sahnesinde polislerden birinin silahını ele geçirip kafasına doğru götürür. Bu an, sosyal medyada film yayınlandığından beri takımının performansından memnun olmayan taraftar gruplarının ruh halini anlatmak için sıkça kullanıldı. Bu enstantaneyi en fazla kullanan taraftar topluluklarından biri de kaderin cilvesi midir bilinmez, Manchester United ekibine gönül verenler oldu.
1987’de İskoçya’nın Aberdeen kulübüyle başardıklarıyla adını duyuran Alex Ferguson ile anlaşan Manchester United, İngiliz futbolunda zirveyi hedefliyordu. Kuzeyin bir diğer şehri Liverpool’un kırmızıları hem ülkede hem de Avrupa’da ses getiren başarılar yakalıyordu. Ancak 1985’teki Heysel faciası sonrası hem onlar bir duraklama dönemine girme eşiğindeydi. Söz konusu facia sonrası dönemin başbaşkanı Margaret Thatcher’ın aldığı kararla Avrupa kupalarından çekilen İngiltere’de futbol bir dönüşüm geçirmek üzereydi. United benzer dönüşümü Ferguson yönetiminde geçirmek için adım attı. Sancılı bir süreçti. Aynı Premier Lig’in kurulma aşamasında İngiliz futbolunun çektiği acılar gibiydi.
Ferguson için ilk altı yıl sabırla geride bırakıldı. Altı yıllık sabrın sonu selamet oldu. United sonraki 10 sezonda tam yedi kez mutlu sona uzandı. Arsene Wenger’in Arsenal’ı ve Jose Mourinho’nun Chelsea’si United hükümdarlığının en büyük rakipleri oldular. Ancak onlar da 2006-07 ve 2012-13 arasında gelen altı şampiyonluğu önleyemediler. Bu süreçte 1999 yılında Şampiyonlar Ligi kupasını kaldıran Manchester ekibi 2008’de de aynı başarıya uzandı. Ferguson döneminde Paul Scholes, Ryan Giggs, Patrice Evra, Rio Ferdinand, Cristiano Ronaldo, Peter Schmeichel, Eric Cantona, Roy Keane, David Beckham ve çok daha fazla efsane doğdu. United bu efsanelerle lig tarihinin en fazla şampiyonluğu bulunan takımı konumuna yükseldi.
United 2012-13 sezonunda tarihinin 20. şampiyonluğunu kutladı. Şampiyonluk hasretinden kıvranan ezeli rakip Liverpool, son olarak 1990’da ipi göğüslemişti ve 18. şampiyonlukları vardı. Ancak Old Trafford’un kapısından Alex Ferguson olarak giren, o kapıdan Sir Alex Ferguson olarak çıkan bir futbol dehası İngiliz futbolunda tarihi baştan yazmıştı. Fakat ayrılık vakti gelip çattığında soru işaretleri almış başını gidiyordu. Sir’ün yerini kim dolduracaktı? Kim bu büyük sorumluluğu alacak ve ülkenin en şaşaalı maziye sahip takımını, dünyada en fazla taraftarı olan futbol kulüplerinden birini yine başarıdan başarıya koşturacaktı?
2012-13 şampiyonluğundan sonra United, Ferguson’la yolları ayırırken birçok seçeneği ölçüp biçti. Ancak boştaki en doğru aday olduğunu düşündükleri David Moyes’ta karar kıldılar. 11 yıl boyunca Everton’da çalışan Moyes, istikrar vadettiği için ve Ferguson gibi İskoç olduğu için tercih edilen isim oldu. Haziran 2013’te başladığı görevinden Nisan 2014’te ayrılmak durumunda kaldı. Ferguson daha sonra bu tercihle alakalı “Daha iyi seçeneklerimiz müsait değildi. Jürgen Klopp Dortmund’da mutluydu, Pep Guardiola Bayern Münih’le anlaşmıştı, Jose Mourinho Chelsea’ye söz vermişti ve Ancelotti de Real Madrid’de başarılıydı” açıklamasını yapacaktı. Ferguson’un kumandada olduğu 1490 maçta 2.02 puan ortalaması yakalayan United, Moyes’la 51 maçta 1.73 puanda kalacaktı. Önce Bayern Münih’e Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde elenen takım daha sonra Everton’a kaybedecek, Moyes’a son darbeyi kaderin cilvesi olsa gerek 11 yıl çalıştırdığı eski kulübü vuracaktı.
Moyes sonrası takım kulüp efsanelerinden Ryan Giggs’e emanet edildi. Giggs geçici olarak dört maç takımın başında kaldı. Ardından yaz aylarında önemli bir imza atıldı. Hollanda ile Dünya Kupası zaferi kovalayan ancak bu hedefine ulaşamayan Louis van Gaal Temmuz 2014’te United’ın başına geçti. Hollandalı göreve başlarken Angel Di Maria, Luke Shaw, Ander Herrera, Marcos Rojo gibi isimlere 200 milyon euro’ya yakın para harcandı. Takım Chelsea, Manchester City ve Arsenal’ın arkasında 70 puanla dördüncü olabildi. Ancak van Gaal Moyes’un kaderinin aynısını yaşamadı. Bir transfer yazı daha geçirdi. Anthony Martial, Morgan Schneiderlin, Matteo Darmian, Memphis Depay gibi oyuncuların aralarında bulunduğu isimlere 150 milyon euro’dan fazla para harcandı. Bir yaz önce alınan Di Maria 63 milyon euro karşılığında PSG’ye gitti. Ancak beklenen çıkış gerçekleşmedi. Şampiyonlar Ligi’ne elemelerde veda edip Avrupa Ligi’nde son 16’da elenen United, Premier Lig’de de 66 puan toplayabilip beşinci oldu.
679 günde 103 maça çıkan van Gaal’in de görevi sonlandırıldı. Yerine bambaşka bir bakış açısı, Jose Mourinho geldi. Hal böyle olunca daha bir yaz önce transfer edilen Schneiderlin ve Depay’la yollar ayrıldı. Ancak Mourinho da keseyi ağzı açık istedi Öyle ki Paul Pogba, Henrikh Mkhitaryan ve Eric Bailly gibi isimlere toplamda 185 milyon euro ödendi. Pogba’yla zamanında kanlı bıçaklı ayrılan kulüp şimdi onun dönmesi için 105 milyon euro’yu göz kırpmadan kasasından çıkarıyordu. Bu bile kulübün ne yönde seyrettiğini adeta göstergesiydi. Takım Lig Kupası ve Avrupa Ligi’ni kazansa Premier Lig’de altıncı sırada kaldı. Buna rağmen Avrupa’da alınan kupa Şampiyonlar Ligi kapısını açtı ve Jose Mourinho’ya bir sezon daha kazandırdı.
Romelu Lukaku, Nemanja Matic, Victor Lindelöf ve Alexis Sanchez gibi oyuncular 200 milyon euro’ya yakın bir bedel karşılığında kadroya dahil edildi. Takım 81 puanla ikinci sırada kaldı. Birinci sırada şehrin Pep Guardiola önderliğindeki diğer ekibi Manchester City vardı. Onların puanı 100’dü. 2018-19’a başlarken Mourinho Fred ve Diogo Dalot gibi isimlere 80 milyon euro’dan fazla harcadı. Ancak sezon başlangıcı yine United camiasını tatmin etmedi. Ferguson’un ayrıldığı günden beri 900 günle en uzun süre görevde kalan Portekizliyle aralık ayında yollar ayrıldı. Mourinho United’dan ayrıldıktan sonra “O kulüpteki durumu görseniz, Premier Lig ikinciliğinin şampiyonluk kadar zor olduğunu anlarsınız” diyerek ne şartlar altında çalıştığını vurguladı. Mourinho’nun bu sözleri yıllar içinde daha da anlam kazanacaktı. Ancak kimliğini arayan ve öfkesi şampiyonluk hasreti arttıkça artan Manchester United yeni önderini arıyordu. Mourinho sonrası başvuracakları yöntem kulübün içinden çözüm üretmekti.
Ferguson döneminin 1999 Barcelona kahramanlarından, İngiliz futbolunda nöbetçi golcü olarak tabir edilen Ole Gunnar Solskjaer, Mourinho sonrası geçici olarak takımın başına geçti. United’la 19 maçta ortalama 2.32 puan ortalaması yakalayınca kalıcı sözleşmeyi kaptı. Onun da ilk yaz transfer dönemi fazlasıyla el yaktı. Sonra fazlasıyla tartışılacak imzalara yenileri eklendi. Harry Maguire, Bruno Fernandes, Aaron wan Bissaka ve Daniel James gibi isimlere 230 milyon euro’dan fazla harcandı. Takım 66 puanla üçüncü sırada kalırken ezeli rakip Liverpool 99 puanla 30 yıllık şampiyonluk hasretini dindirdi. Donny van de Beek, Amad Diallo ve Alex Telles gibi isimlerin kadroya dahil edildiği 2020 yazında kulüp yine kadrosuna kattığı oyunculardan katma değer elde edip satış yapamadı. Kulüp sezonu Manchester City’nin 12 puan gerisinde ikinci bitirirken UEFA Avrupa Ligi finalinde Villarreal’e penaltılar sonucu 11-10 yenildi.
2021 yazı Manchester United için yönetimle taraftar arasında bağların koptuğu yaz oldu. Avrupa Süper Ligi projesine evet diyen Glazer ailesi, daha sonra geri adım atsa da başarısız geçen onca yılın üstüne bir de böyle bir projeye evet diyerek iyice gözden düştü. 2021-22 sezonu Jadon Sancho, Raphael Varane ve kulüp efsanelerinden Cristiano Ronaldo gibi oyunculara 140 milyon euro’ya yakın bonservis ödenerek başladı. Ancak sezona yapılan kötü başlangıcın ardından kasım ayında Solskjaer’le yollar ayrıldı. Michael Carrick’le geçen 12 maçın ardından Ralf Ragnick görevi devraldı. United’ın futbol aklı olarak görev alan Ragnick sezon sonunu gördü ancak 58 puanla altıncı sırada kalmasının ardından onun da görevine son verildi.
Louis van Gaal’in ardından yeniden direksiyonu Hollanda’ya kıran United, Ajax’la Avrupa futboluna damga vuran Erik ten Haag’a gitti. Yenilikçi bakış açısının Pep, Klopp ve Mikel Arteta gibi isimlere rakip olabileceğini düşündüler. Onun için de kesenin ağzını açtılar. Antony, Lisandro Martinez ve Casemiro gibi isimlere 200 milyon euro’dan fazla harcandı. Ancak beklenen sonuçlar gelmedi. Cristiano Ronaldo ile yaşanan krizin ardından Portekizli soluğu Suudi Arabistan’da aldı. Sancho sezon boyu bekleneni veremezken Antony de bir türlü istenen seviyeye çıkamadı. Sezon 75 puanla üçüncü sırada bitti. Bir sonraki sezon da farklı olmayacaktı. Antony meselesi büyürken Sancho gittiği Borussia Dortmund’la yeniden kariyer zirvesini görecekti. Casemiro, Varane gibi isimlerin performansları tartışıldı. Galatasaray, Kopenhag ve Bayern Münih’in olduğu Şampiyonlar Ligi grubunda sonuncu olundu. Rasmus Hojlund, Andre Onana ve Mason Mount’a 200 milyon euro’dan fazla harcandı. Ancak takım 60 puanla sekizinci sırada kaldı.
2024-25 sezonu başlangıcı da ten Hag’a yardımcı olmadı. Leny Yoro, Manuel Ugarte, Matthijs De Ligt, Joshua Zirkzee gibi isimlere yine ve yine 200 milyon euro’dan fazla harcandı. Ancak sezon başı beklenen sonuçlar gelmedi. Ligde dokuz hafta sonunda 11 puanda kalan ekip UEFA Avrupa Ligi’nde üç maçta üç beraberlik aldı. Erik ten Hag için işler iyice sarpa sararken dokuzuncu haftada West Ham United deplasmanında alınan 2-1’lik yenilgi bardağı taşıran damla oldu. Hollandalıyla da yollar henüz üç sezonu tamamlamadan ayrıldı. Böylelikle Ferguson sonrası geçiciler hariç altıncı antrenör de United’ın derdine derman olamadan evinin yolunu tuttu.
Glazer ailesine taraftar tarafından yıllardır yapılan “Kulübü satın” çağrısı kısmen karşılık buldu. Sir Jim Ratcliffe önderliğindeki INEOS markası hisselerin yüzde 25’ini alırken futbol operasyonlarının başına geçti. Futbolda kararları alacak bu oluşumun önünde teknik direktör tercihi gibi kritik bir dönemeç vardı. Bu dönemeçte takımın başına Sporting’i eski güzel günlerine kavuşturan 39 yaşındaki Ruben Amorim’i getirmeyi uygun gördüler. Amorim futbolcu olarak Belenenses, Benfica ve El Wakrah gibi takımlarda forma giydikten sonra henüz 33 yaşındayken Casa Pia’nın başına geçti. Buradan Braga B’ye geçen potansiyelli isim kısa sürede Braga takımında çalışmaya başladı. Sporting’in dikkatini çeken gelişimi sonrası Mart 2020’de Lizbon ekibinin teknik direktörü oldu. Amorim burada kurduğu başarılı yapıyla beraber takımı 2020-21 sezonunda tam 20 yıl sonra şampiyonluğa ulaştırdı.
İlerleyen sezonlarda zirve için iddialı takımlar kuran Amorim, en önemli oyuncularını Avrupa’nın devlerine kaptırsa da zirve yarışından kopmadı. Takım 2023-24 sezonunda tekrar şampiyon oldu. Bu süreçte Joao Palhinha 24.9 milyon euro’ya Fulham’a, Nuno Mendes 38 milyon euro’ya PSG’ye, Pedro Porro 40 milyon euro’ya Tottenham’a, Matheus Nunes 47.4 milyon euro’ya Wolverhampton’a ve Manuel Ugarte 60 milyon euro’ya PSG’ye gönderildi. Amorim’in benzer başarıları Manchester United’da tekrar etmesi umuluyor. Özellikle yazı boyunca vurgulandığı gibi transfere milyonlar hatta milyarlar akıtan Kırmızı Şeytanların artık bekledikleri zaferlere ulaşmak istediği açık. Portekizli görevine 11 Kasım’da başlayacak, 2027 Haziran’a kadar kesin kontratı olacak. Ondan sonrası için kulübün elinde Portekizliyle bir yıl daha devam etme opsiyonu var. Bu opsiyon kullanılacak mı? Yoksa Amorim de Ferguson döneminden sonra diğer menajerlerin yaşadığı kaderin aynısını mı yaşayacak? Bunu her zaman olduğu gibi zaman gösterecek.