Bakanlıktan Fazıl Say’a: Kapımız size her zaman açık
Atatürk Kültür Merkezi yeniden açıldığı 29 Ekim 2021'den bu yana yüzlerce sanat etkinliğine ev sahipliği yaptı. Şehrin bu simge yapısının sanat yönetmeni Remzi Buharalı'dan AKM'nin üç yılını dinledik: İstanbullu AKM'yi bağrına bastı.
İstanbul hem dünyanın en kadim kentlerinden biri hem de dev bir metropol. Bu çok kimlikli yapısı ona hem zengin kılıyor, hem de yük bindiriyor. Benzer özelliklere sahip dünya kentlerindeki nitelikli sanat merkezlerinden bir süre mahrumdu İstanbul. 2007’den sonra adeta bir hayalet eve dönen Atatürk Kültür Merkezi (AKM) dış cephesi aslına uygun bir biçimde yeniden inşa edildi. 29 Ekim 2021’de de görkemli bir açılışla İstanbul’un sanat yaşamına yeniden “merhaba” dedi. Aradan üç yıl geçti. AKM her gün birden fazla etkinliğin düzenlendiği neredeyse 24 saat yaşayan bir merkez olma özelliği yıllar süren boşluğu dolduruyor.
Yeni binası üçüncü yılını kutlayan AKM’yi Sanat Yönetmeni Remzi Buharalı ile konuşmak üzere merkeze geldiğimde bilet gişesinde Picasso sergisi ve ‘Profesyonel’ oyunu için bilet almaya çalışan yoğun bir kalabalığa, Türk-Japon diplomatik ilişkileri kapsamında açılan sergiyi ziyaret eden sanatseverlere ve şehre gelen yabancı ziyaretçilerin de mutlaka uğradığı kütüphanesinde kitap okuyan insanlara denk geldim. Bu hareketliliğin AKM içindeki cafe ve restoranlarda da yaşandığını söylemek mümkün. Merkezin yönetim katına çıktığımda Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nun provaları devam ediyordu. Bir yandan da İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahneye taşıyacağı Verdi’nin başyapıtı ‘Messa da Requiem’ için tatlı bir koşturma vardı.
Tüm bu hareketliliğe tanıklık ettikten sonra Remzi Buharalı’nın odasına ulaşabildim; ve karşımda dünyanın en güzel manzarası İstanbul Boğazı. Biz sohbete başlamadan çaylar geldi bile. Odanın dört bir yanında opera kitapları ilgimi cezbederken dikkatimi daha fazla kaybetmeden sorularımı sormaya başladım.
-AKM ‘Sinan’ operasıyla açılalı üç yıl oldu. Bu üç yılda AKM’de nelere tanıklık ettik? İstanbulluların hayatında neleri değiştirdi?
Atatürk Kültür Merkezi İstanbulluların can damarı. Çünkü sanat insanların gündelik yaşantıları içinde nefes almak için en çok ihtiyaç duydukları alan. AKM’de bu ihtiyacın sadece bir alanına dönük işler yapılmıyor. AKM tüm yönleriyle sanatseverlere bu hizmeti sunuyor. Dünyanın önde gelen diğer kentlerine baktığımızda bu tip yapıların sadece “Opera Evi,” ‘Sinema Salonu,” “Kütüphane,” “Sanat Galerisi” ya da “Tiyatro Salonu” olarak nitelendirildiğini görürsünüz ve siz de sadece o amaca yönelik faaliyetler için oraya gidersiniz. Oysaki Atatürk Kültür Merkezi’ne gelmek için o kadar neden oluşturmuş durumda ki; kent belleğinde çok önemli bir yere sahip bu merkez, bu kez farklı disiplinleri içinde barındıran unsurlarla karşımızda. Üstelik buna sadece İstanbullular değil kente ziyarete gelen herkes de ulaşabiliyor.
-AKM’nin geçmişten gelen müdavim bir kitlesi vardı. Bu insanlar yeni programın açıklanmasını sabırsızlıkla bekler, bilet için kuyruğa girerdi. O kitlesini de yeniden buldu diyebilir miyiz?
Atatürk Kültür Merkezi kapılarını açtığı 1970’ten 2007 yılına kadar çok önemli hizmetlerde bulundu. Elbette ki geçen süre zarfında insanların yaş döngüleri de değişti. Bu insanlar burada eşleriyle dostlarıyla sadece sanat faaliyetlerine katılmadı, ayrıca hayatı paylaştı. Çocuklarını sanatla ilk kez burada tanıştırdılar. Opera, bale ve klasik müzik konserleriyle bu sürede kemik bir kitle oluşmuştu. İstanbullu sanatseverler 2007’de bu etkinliklere veda etti. 29 Ekim 2021’de Atatürk Kültür Merkezi yeniden açılmasıyla adeta kuruyan bir nehrin yeniden suya kavuştu ve insanlar bu sudan kana kana içmeye başladı. Geçen üç yılda burayı çok özleyen bu kitlenin Atatürk Kültür Merkezi’ni hiç yalnız bırakmadığını gördük. Bu ilgiyi de etkinliklere yoğun katılımlarıyla gösterdiler.
-Bugün AKM’ye gelenler farklı mekânlarda çok sayıda etkinliğe tanıklık edebiliyor. Üstelik bu durum haftanın her günü için geçerli. Programlama açısından bu nasıl bir stratejinin ürünü?
Böylesi büyüklükteki bir merkez için programlama çok dikkatle yapılması gereken bir unsur. Bu tip merkezlere opera evi gibi isimlendirmeler yapılır. Evin insan yaşamındaki anlamı malum. Bu bağlamda bir program yapılırken etkinlikleri gelişigüzel tarihlere dağıtamazsınız. Tiyatronun operayla, operanın baleyle, balenin galeriyle, galerinin kütüphaneyle bir kombinasyonu olması gerekir. Yani bir nevi bir ressamın tablosuna renkleri dağıtması gibi; ve bunların hepsi farklı farklı renkler. Dolayısıyla biz de programlamayı yaparken haftanın ve ayın günlerine bakarak bir yerleştirme yapıyoruz.
Bu noktada Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü, İstanbul Devlet Tiyatroları Müdürlüğü ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı sekiz koro topluluk programda öncelikle yer alıyor. Sonrasında da kalan diğer günler için dışarıdan gelen tiyatro, konser ve benzeri etkinlik taleplerine yer veriyoruz. En sonda da biz AKM olarak programa eklemek istediğimiz etkinlikleri listeye ekliyoruz. Etkinlik çeşitliği bakımından opera, bale, klasik müzik gibi dalların yanı sıra bizim geleneksel sanatlarımıza da merkezimizde yer veriyoruz. Bu da bizi sadece Türkiye’de değil, dünyada da ayrıcalıklı bir konuma taşıyor.
-Peki bu noktada AKM’nin doluluk rakamlarını öğrenebilir miyiz? Sanatseverlerin etkinlikleri ilgisi hangi düzeyde?
Son iki ayın rakamlarını hemen paylaşabilirim. Atatürk Kültür Merkezi’ndeki etkinliklere son iki ayda 184 bin 300 biletli seyirci geldi. Burası bir yanıyla da bir kültür sokağı. Yani İstanbul’un sokaklarından birine de ev sahipliği yapıyoruz. 24 saat açık olan bu sokağa iki ayda 778 bin 378 kişi gelmiş. İstanbul Kültür Yolu kapsamında açılan şu anda da ziyaretçilerini ağırlamaya devam eden Picasso sergisini 46 bin 868 kişi, Andy Warhol sergisini 25 bin kişi sanatsever gezdi. Netice itibarıyla burası yaşayan bir bina. Diğer bir deyişle burada bir ilçe yaşıyor.
-Türkiye deniz-kum-güneş konseptli tatil anlayışını geride bıraktı. Kültürel faaliyetler de artık bu turizm pastasında önemli bir yere sahip. Gelen son verilere göre İstanbul dünyanın en çok turist ağırlayan kenti konumunda. Görünüşe göre bu böyle olmaya da devam edecek. AKM’yi bu bağlamda nasıl bir yere konumlandırıyorsunuz? Yabancıların ilgisini cezbediyor mu?
Dünya üzerindeki örneklerine baktığımız zaman kadim kentlerin diğerlerinden daha farklı özellikleri var. Dolayısıyla bu yönleri de insanları cezbediyor. Bu köklü tarihi yansıtabiliyorsanız insanlar buna tanıklık etmek için sizi tercih ediyor. Diğer türlü baktığınızda insanların sosyalleşebileceği modern kentler de zaten var. İstanbul köklü geçmişiyle yabancıların uzaktan çok merak ettikleri içine girdiklerinde de vazgeçemedikleri bir şehir.
Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul gibi bir şehirde gerçekten olması gereken bir mekân. Bu merkez dünyanın hangi coğrafyasından gelirse gelsin her insanın olağanüstü duygularla ayıldığı bir yer. Örneğin bazı yabancı ziyaretçiler için opera Türkiye’ye uzak bir sanat dalıymış gibi gelebiliyor. Ama buraya gelip bir opera ya da bale temsilini üstelik Türk sanatçıların performansıyla izlediklerinde fikirleri değişiyor, önyargıları kırılıyor. Bu noktada Türk sanatçılarının uluslararası alanda da önemli bir seviyede oldukları düşüncesindeyim. Şunu görüyoruz ki İstanbul’a gelmeden önce turistler Atatürk Kültür Merkezi’nin internet sitesinde ziyaret tarihlerinde neler varmış diye bakıyorlar. Yabancılardan bilet konusunda sık sık sorular gelmekte. Bunlar kesinlikle bireysel talepler. Zira İstanbulluların dahi bilet bulmakta zorlandığı bir ortamda işin içine bir de tur operatörlerini dahil edersek durum işin içinden çıkılmaz bir hâl alır.
Dünyada uzun süredir sahnelenen bir müzikali artık Atatürk Kültür Merkezi’nde de yer almasını çok istiyorum. 10 ya da daha fazla temsille burada performe edilmesi arzusu taşıyorum. Geleceğe yönelik böyle bir hayalim var.