Çoğu insan gibi ben de kızarmış kestane hastasıyım.
Kalori malori hiç takmam yerim.
Geçenlerde Beyoğlu’nda gezerken hayatımın ve damak tadımın bu büyük keyfiyle ilgili bir ülke gerçeğini öğrendim.
Kestane fiyatları uçmuş gitmiş…
Bu ülkede kestaneye havyar muamelesi yapılacağını rüyamda görsem inanmazdım.
Ondan kısa süre sonra da kestaneyle ilgili bir başka gerçeğin farkına vardım.
Dikkat edin öğrendim demiyorum, farkına vardım…
Meğer kestanenin mutfağımızda ne zengin yeri varmış.
Bunu da Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in geçen hafta verdiği “Bursa gastronomisi” yemeğinde öğrendim.
Bence gastronomi davetini bu işe en uygun mekanda verdi.
Vadi İstanbul’daki “Seraf” Restoranda…
Ve tabii hayatı yerel tadları aramak ve keşfetmekle geçen bir şefle…
Sinem Özler’le yani…
O akşam başkanın isteği üzerine bize Bursa ürünlerinden oluşan harika bir menü hazırlamıştı.
Araya imza yemeği olan içli köfteyi de koymuştu tabii.
Eskiden beri Ankara Çubuk turşusu bağımlısıyım.
O akşam Bursa’nın “Gedelek turşusunu” da keşfettim.
Bursa deyince aklımıza daha çok “İskender Kebab” geliyor.
Haklıyız da, çünkü mükemmel bir tad.
Ama Sinem Özler bakın bize nasıl bir “Bursa kestane menüsü” hazırlamış.
(*) Yaşasın, Kalecik Karası Methode Traditionelle
Vinkara, Kalecik, Ankara, İç Anadolu
(*) Bursa Üzüm Şırası
Üzüm, elma ve armut sularının doğal karışımıyla hazırlanan katkısız meyve suyu
(*) Gedelek Turşusu
Taze sebzelerin zengin mineraller barındıran özel kaynak suyuyla fermente edilmesiyle hazırlanıyor.
(*) Gemlik Zeytinleri
İnce kabuğu, etli ve kendine özgü aromasıyla
(*) Kestaneli Pazı Kavurma
Kavrulmuş pazı, al ve yeşil biber, Bursa kestanesi, soğan ve sızma zeytinyağı
(*) Ekşili Pırasa
Havuç, kereviz sapı, pirinç, sarımsak ve portakalla harmanlanan pırasaların üstüne domates sos koyarak odun ateşinde zeytinyağlı pişiriyoruz.
(*) Kestaneli Lahana Dolması / Sarma
Kuzu kaburga parçaları üzerinde odun ateşinde pişmiş, kuzu döşten hazırlanan el çekmesi kıyma, pirinç, Bursa kestanesi, baharatlar ve domates soslu lahana sarması, yanında süzme yoğurt
(*) Kuzu kaburga, but ve döş etinden zırhla çekilerek hazırlanmış içli köfte, Seraf’a özel iç harcı ve ince bulgurla hazırlanmış dış hamuru haşlanarak, kendi yaptığımız süzme yoğurt üzerinde ve pul biberli sosla servis ediyoruz ve
(*) Taş Fırında Mantı
Odun ateşinde üstü kızarmış, baharatlarla harmanlanmış, bol kıymalı, hafif et suyu üzerinde elle açtığımız incecik hamurlu mantı. Yanında süzme yoğurt ve baharatlar
(*) Tandır ile Kestaneli Pilav
Taş fırında odun ateşinde pişmiş Konya usulü kuzu tandır ve kestaneli iç pilav
(*) Altı Ezmeli Lüle Kebabı
Zırhta çekilmiş kuzu etiyle hazırlanmış kebabın acısız ve sarımsaksız hali, altında yaz mevsiminde kendi hazırladığımız domates sos ve taze yeşil biber. Yanında odun fırınından incecik taze lavaş ekmeği
(*) Kış “Bostanası”
Kırmızı lahana, salatalık, köy biberi, taze nane, maydanoz, ceviz, nar ekşisi ve zeytinyağıyla hazırlanmış ince kıyım kaşık salatası
(*) Kestaneli irmik helvası, kabak tatlısı, sütlaç
(*) Kahve, Bursa kestane şekeri eşliğinde…
Bu yazdıklarım bir menüde yediğimiz kestane yemekleri…
Tabii geride çok daha fazla yemek var ama o konuyu aynı masadaki Mehmet Yaşin’e bırakıyorum.
Mevcut rejimin aksine bizde liyakat esastır.
Konu Anadolu yemekleri olunca yorumu üstadı azam Mehmet Yaşin’e bırakıyorum.
Cem Yılmaz da her gösterisinde konu gastronomiye gelince hep Mehmet Yaşin’e gönderme yapıyor.
Şansıma masada Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanına oturdum.
Adını ilk defa Nilüfer Belediye Başkanı iken özellikle kültür alanındaki çalışmalarından biliyordum.
Ama o akşam tanıştık.
Sanki belediye başkanı olmak için doğmuş bir insan.
Bursa’da özel bir “belediye ofis otobüsü” yaptırmış.
Her hafta şehrin bir noktasına otobüsü park edip orada vatandaşın sorunlarını, dileklerini dinliyormuş.
Yani vatandaş belediyenin ayağına değil belediye vatandaşın ayağına geliyor.
Bence bütün büyükşehir belediye başkanları için çok iyi bir çalışma modeli olabilir.
Bursa’yı da anlattı biraz.
Merkezdeki Kültür Parkı’yla ilgili çok pratik bir düşüncesi varmış.
Parkın sadece belli noktalardan girişi var.
Onu Londra’nın parkları gibi her yerden girilecek hale getirmek istiyormuş..
Yine de “Vatandaşa soracağım” diyor.
Bursa’ya son gittiğimde şunu görmüştüm..
Şehrin parkları belki Türkiye’nin en iyilerinden…
Ancak özellikle öğleden sonraları parklarda ağır bir Suriyeli yoğunluğu var.
O konuda bazı şikayetler dinledim.
Bursa’da kaç göçmen var diye sordum.
Resmi olarak 170 bin civarındaymış.
“Ama gayrı resmi 300 binin üzerinde” diyor.
Yani şehir nüfusunun yüzde 10’u Suriyeli göçmen olmuş.
Başkanın konuşmalarında bir şey dikkatimi çekti.
Hükümetle belediye ilişkilerinin iyi olmasına çok dikkat ediyor.
Bir proje anlatırken işbirliği yaptığı hükümet üyelerinden hep “Sayın bakanımız” diye söz ediyor.
Bu arada şehirde iş dünyasıyla partiler üstü bir beraberlik kurduğunu da her defasında söylüyor.
Bunun en güzel sonucunu da Bursaspor konusunda almışlar.
Bursa dördüncü ligde oynuyor.
Buna rağmen iki büyük desteğini hiç kaybetmiyor..
Birincisi taraftarı.
Her hafta 40 bine yakın taraftar şehrin takımı için stadı dolduruyormuş..
Bir de iş dünyası.
Parti ve görüş ayırımı yapmadan Bursaspor’a destek vermek için bir araya gelmişler.
14 Aralık’ta Bursa-Karşıyaka maçı var.
Benim şehrim İzmir’in Karşıyaka’sı hem futbol hem basketbol takımında tarihinin en büyük sorunlarından birini yaşıyor, yazık ki İzmir iş insanları Bursa gibi bir araya gelip destek veremiyor.
Kemdi kendime soruyorum.
Acaba İzmirli patronlar daha mı cimri…
Yoksa vizyonları mı daha dar…
Önceki gün Kahire’de bir imza töreni vardı.
Çoğu kişi belki farkına bile varmadı bu törenin.
İmzayı atan kişilerden biri Horizon Egypt Developement Başkanı Seyh Dr. Majid bin Saeed bin Rashid Al Nuaimi idi.
Karşısında ise bir Türk işadamı vardı.
Mutfak Sanatları Akademisi’nin kurucusu Mehmet Aksel.
Bu imzayla Kahire civarında yapılacak çok büyük yatırım içinde bir Mutfak Sanatları Okulu kurulacak.
MSA (Mutfak Sanatları Akademisi )20’nci yılını kutluyor.
Şimdi bu akademinin çok daha büyük ve küresel çapta bir benzeri Kahire’de kuruluyor.
Kurulacak akademinin dış ve iç tasarımını dünyadaki en önemli mimarlardan Lázaro Rosa-Violan’ın yapması için de görüşmeler sürüyor.
Mehmet Aksel daha önce Lizbon ve Moskova’da da benzer mutfak sanatları okullarının kurulması için çalışmalarını epey ileri bir aşamaya getirdi.
Cordon Bleu gibi dünyaca ünlü mutfak okulları birçok ülkede patentli okullar açıyor.
Şimdi bunların arasına ilk defa bir Türk okulu katılıyor.
MSA benim kurulduğu yıldan beri ilgiyle izlediğim bir okul.
Gidip ziyaret ettim.
Ayrıca Sakıp Sabancı Müzesi içinde açtıkları restorana defalarca gittim.
Bu okuldan çok sayıda aşçı çıktı ve sadece Türkiye değil başka ülkelerde de çok iyi yerlere geldiler.
Mehmet Aksel gastronomi eğitimi konusundaki bu girişimini şimdi öteki meslek alanlarına da genişletmeye çalışıyor.
Önümüzdeki yıllarda özellikle bir kıyı bölgemizde Bebek Bakımı, Çocuk Bakımı ve Yetişkin Bakımıyla ilgili bir okul projesi üzerinde çalışıyorlar.
İç Ege bölgesinde Sencer Solakoğlu (Feyz Çiftliği) ile birlikte bir Tarım, Hayvancılık, Gastronomi ve Pazarlama okulu projesi üstünde çalıştıklarını da biliyorum.
Ama tabii önceki gün Kahire’de imzalanan anlaşma bu işi bambaşka bir boyuta çıkarıyor.
4 Aralık 2024 - Yılın en güzel filminin en güzel sahnesini anlatıyorum
3 Aralık 2024 - Dün gece Türkiye’nin en prestijli ödülü tarihimizin en büyük başarısızlığına verildi
1 Aralık 2024 - Cumhurbaşkanı nerede konuşacak? Caminin avlusunda mı, minberde mi?
30 Kasım 2024 - Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
29 Kasım 2024 - Master Chef sorusu: Bir Michelin şefinin tam teşekküllü kestane menüsü nasıldır?