Geçen Cumartesi gününden aklımda kalan tek kare var…
Uzun yıllarca da kalacak sanırım.
Gazeteci arkadaşım Özlem Gürses’i iki kadın polis arasında elleri kelepçeli yürürken gösteren o video ve kare…
Dijital arşivime özenli yerleştirdim o fotoğraf karesini…
Tahmin ediyorum ileride bugünün tarihi yazılırken bir bölüme girecek o kelepçe…
Cumartesi günü o fotoğrafı gördüğümde 1990’lı yılların sonlarına döndüm.
O günlerde Türkiye’de bazı iş insanları gözaltına alınıyordu.
Polis bunları kelepçeleyip götürürken çekilen fotoğraflarını ve görüntülerini yayınlıyorduk.
İşte o günlerde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel aradı ve aynen şunu söyledi:
“Bu insanların elleri kelepçeli fotoğraflarını yayınlıyorsunuz. Kelepçe halkın gözünde suçluluk sembolüdür. Bu insanlar hakkında henüz ne iddianame ne de karar var. Polisin bu uygulaması doğru değil. Bunu meşrulaştırıyorsunuz…”
Demirel meşruiyetçi bir Cumhurbaşkanıydı.
O gün bana “Bu fotoğrafları yayınlamayın” demedi.
Sadece gördüğü bir yanlışlığı aktardı.
O günden sonra buna dikkat etmeye çalıştım.
Özlem’i o iki kadın emniyet görevlisi arasında yürürken görünce, nedense ondan çok o iki görevliyi düşündüm.
Özlem’in gocunacak hiçbir şeyi yok.
Bugün bağımsız yeni medyanın en başarılı insanlarından biri.
Her gün beni şaşırtacak biçimde hayranlık uyandıracak bir haber programı yapıyor YouTube kanalında.
Yerel seçim gecesi Fatih Altaylı ile birlikte bütün klasık haber programlarını dümdüz eden bir yayıncılık yaptılar ve Türkiye medya tarihine geçtiler.
Ellerindeki kelepçe onun alnına nokta kadar leke izi bırakma gücüne sahip değil.
Ama yanında yürüyen iki kadın polis memurun görünce üzüldüm.
Onlar adına da üzüldüm, hepimiz adına da..
Çünkü sanki o kelepçe onların eline takılmış gibi bir ifadeyle yürüyorlardı.
Kelepçe…
Sadece polis değil insanlık tarihin de ilginç sembollerinden biridir.
Sözlük anlamı şöyle:
“Bir bireyin bileklerini birbirine yakın tutmak için tasarlanmış kısıtlama cihazlarına verilen isim.”
Ellerin kelepçelenmesi çok daha eskilere, hatta Yunan mitolojisine kadar gidiyor.
Denizlerin ve nehirlerin tanrısı Proteus bazı şeyleri önceden bilme yeteneğine sahipti.
Bunu önlemek isteyenlere karşı kendini çeşitli biçimlere sokup kurtulma kabiliyeti vardı.
Onun bu kabiliyetini önlemek için yakalayıp elleri kelepçelemişlerdi.
Milattan Önce 4’ncü Yüzyılda Kartacalıların esir aldıkları Yunan askerlerinin eline kelepçe taktığı anlatılır.
Tarihte bilinen ilk kelepçe üreticisi firma “Hiatt Handcuff Company’dir..
İlk patentli kelepçe 1866’da Orson C. Phelps tarafından yapıldı.
Bugün de kullanılan modern kelepçe 1912 yılında Georges Carney adında bir Amerikalı tarafından bulundu ve bir dünya standardı haline geldi.
Polis bir insanın eline niye kelepçe takar?
Yakaladığı kişinin kaçmaması için, değil mi…
Özlem kaçacak mıydı?
Niye kaçsın ki…
Suçu ne?
Bazı iktidar yanlısı trol kafalılar gibi, “Silahlanıyoruz. Komşularımızın evlerini işaretliyoruz. Kafa kaldırmaya kalkarlarsa tepelerine bineceğiz” diyerek birini tehdit mi etti…
Atatürk havalimanını bombalayıp yüzlerce insan mı öldürdü…
Öyleyse niye…
Bunun cevabını beklerken geriye 10 yıl önceye döndüreyim sizi…
Kasım 2015…
Polis Manisa’da Gülen Örgütüne karşı operasyonlar yapıyor.
O günlerde Manisa’da başı örtülü bir kadın da FETÖ iddiasıyla yakalanıyor ve ellerine kelepçe takılarak götürülüyor.
Bu fotoğraflar sosyal medyada yayınlanmaya başladıktan sonra ne oldu biliyor musunuz?
Anlatayım da öğrenin…
(*) BİR: O gün Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğunda AKP’li Ahmet Davutoğlu oturuyordu.
AKP’li Başbakan Davutoğlu hemen o akşam başörtülü kadının ellerine kelepçe takanlar hakkında soruşturma başlattı.
(*) İKİ; Daha o gece Manisa Emniyet Müdürü Tayfur Erdal geçici olarak açığa alındı.
(*) ÜÇ; Daha o gece Manisa Valiliği şu açıklamayı yaptı:
“Hukuki süreçte suçluluğu sabit olmayan hiç kimsenin, hele de toplumda çok olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayanların, şartları oluşmadan böyle bir işleme tabi tutulmaları her kademede üzüntüyle karşılanmıştır.”
Açıklamadaki anahtar kelimelere dikkat:
“Hukuki süreçte suçluluğu sabit olmayan…”
“Toplumda olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayan…”
Özlem Gürses’in eli kelepçeli fotoğrafının yayınlanmasının üzerinden 72 saat geçti…
Hadi bugün Başbakanlık makamı yok…
İçişleri Bakanı, Adalet bakanı bir soruşturma açtı mı?
İstanbul Emniyet müdürü geçici alarak açığa alındı mı…
İstanbul valiliği böyle bir açıklama yaptı mı…
Demekki söz konusu olan başı açık bir kadınsa, “Şartlar hukuki şartlar oluşmamışsa” bile kelepçe takmanın bir mahsuru yokmuş.
İstanbul valisi Davut Gül’ün eşi Gülten Gül’ün bu konudaki görüşünü de merak ederdim…
Manisa’daki FETÖ olayının üzerinden 10 yıl geçti…
Türk polis ve adalet sistemi mi daha geri gitti…
Özlem Gürses’in dil sürçmesi FETÖ iddialarından daha mı tehlikeliydi…
Yoksa bu ülkenin iktidarı, polisi, yargısı, başı örtülü “Bayanların” iffetli; başı açık “Kadınların” ise iffetsiz olduğuna mı inanıyor…
Aradan 10 yıl geçti.
Bu 10 yıla bir 15 Temmuz darbe girişimi de girdi.
“Kelepçe” ve “Onur” ilişkisi hala aynı mı yani gözünüzde…
Öyle mi düşünüyorsunuz gerçekten…
Öyleyse Özlem Gürses’i elleri kelepçeli götürmek üzere niye başı açık iki görevli kadın polis memurunu görevlendirdiniz…
Hadi bizim gazeteci arkadaşlarımıza iyi gözle bakmıyorsunuz, o iki kadın görevlinizi korumak için açıklama yapsaydınız bari…
Fotoğrafta biraz sıkıntılı görünüyorlardı…
Başı açık iki kadın görevli olarak belki de 10 yıl önceki o “Elleri kelepçeli onurlu bayan” olayını hatırlamışlardır.
Eminim onlar da bir açıklama bekliyordur İstanbul valililiğinden…
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?