Papa İkinci Jean Paul’un öldüğünün açıklandığı 2 Nisan 2005 akşamı Berlin’deydim.
Bir restoranda Aydın Doğan, ben ve Bild Gazetesinin o dönemdeki Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann birlikteydik.
Kai hemen masadan kalkıp gazeteye döndü.
Ertesi sabah Bild’in yazı işleri toplantısına beni de davet etti.
O günlerde ben de Hürriyet’in genel yayın yönetmeniydim.
Öğleden sonra Papa’nın katafalktaki fotoğrafları gelmeye başladı.
İki genel yayın yönetmeni olarak birlikte birinci sayfaya konacak fotoğrafları seçtik.
Ben Papanın katafalkta biraz uzaktan çekilmiş fotoğrafını seçtim.
Çünkü okurun böyle bir cenazede genel çerçeveyi görmek isteyeceğini düşündüm.
Duvardaki haçlar, katafalkın bulunduğu Sen Peter Bazilikasının dekoru da kadraja girsin istedim.

Kai Diekman ise çok farklı bir fotoğraf seçti.
Ölü papanın sadece göğüs ve yüz kısmını gösteren tam sayfa bir fotoğraf yayınladı.
“Neden böyle bir fotoğraf seçtin” diye sorduğumda şu cevabı verdi:
“İnsanlar ölü Papanın yüzünü yakından görmek ister. Papanın naaşı kilisede yüzü açık yatıyor ve girenler görüyor. Bild okurlarının da o kiliseye girmiş gibi papanın açık yüzünü görmesini istedim.”
Hıristiyan bir ülkenin popüler gazetesinin yönetmeniyle müslüman bir ülkenin popüler gazetesinin yönetmeninin farkıydı bu.
Sonra düşündüm.
Ben rahmetli anne ve babam öldükten sonra da yüzlerini görmedim.
Onları hep bana karşı şefkat ve sevgi dolu bakışlarıyla hatırlamayı istedim.

2010 yılında genel yayın yönetmenliğinden ayrıldıktan sonra Tempo dergisi benden Papaların gömülü olduğu Vatikan’ın altındaki Grotto denen yerle ilgili bir röportaj istedi.
Dönemin Vatikan Büyükelçimiz buraya girmek için özel izin aldı ve gazetecilik hayatımın en ilginç yazılarından birini yazdım.
Orada Sen Peter’in kemiklerinin bulunduğu yere girmeme de izin verdiler.
Grotto’da çok dikkatimi çeken bir şey vardı.
Bütün Papaların lahitleri çok görkemli ve süslüydü.
Buna karşılık Papa İkinci Jean Paul’un lahti çok mütevazı ve dümdüzdü.
O günden sonra Vatikan’ın iç dünyası çok ilgimi çekti ve epey şey öğrendim, yazılar yazdım.

Tarihin belki en mütevazı Papası dün ölen Papa Francis’ti.
Ölümünden önce Vatikan’a gömülmek istemediğini açıklamıştı.
Gömülmek istediği yer Roma civarındaki Santa Maria Maggiore kilisesiydi.
Papalık görev sırasında bu kiliseye 100 kere gitmiş ve kucağında İsa ile Meryem Ana’yı tasvir eden heykelin önünde dua etmiş.
Beşinci Yüzyıldan kalma bir kilise burası ve Roma’nın en çok ziyaret edilen kilisesi özelliğine sahip.

Papa ölümünden önce sadece gömüleceği yer konusundaki geleneği değiştirmedi.
Daha mütevazı bir tören istiyor.
Onun için Papaların cenaze geleneğindeki üç tabut uygulamasını da istememiş.
Geleneksel olarak bir Papanın naaşı iç içe geçen üç ayrı tabuta konuyor.
En altta meşe ağacından bir tabut var.
Bu herkese “Memento mori” deyişini, yani bizim Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde de yazan “Bir gün her fani ölümü tadacak” gerçeğini hatırlatıyor.
İkincisi kurşun tabut.
Bu da koruyucu olan. Bir Papanın kalıcılığını temsil ediyor.
En üstteki üçüncü ise karaağaçtan yapılan tabut.
Bu da evrenselliğini.
Papa Francis bu geleneği değiştirdi.
Bundan böyle papalar tek bir meşe tabut içinde gömülecek.
Papaların cenaze ve gömme törenine hazırlanışı çok sembollerle yüklü aşamalardan oluşuyor.
İlk aşamada Camerlengo (Papa’nın mali ve tören işlerinden sorumlu yüksek rütbeli yetkili) nezaretinde tıp görevlileri standart ölüm kontrollerini yapar.
Sonunda Camerlengo bu kararı onaylar.
Cenaze çıktıktan sonra bu oda mühürlenirdi.
Nedeni Papanın eşyalarının kutsal emanet olarak yağmalanmasını önlemek.
Ölüm kararı doktorlar tarafından belirlenip Camerlengo tarafından onaylandıktan sonra ikinci adım “Ölümün kamuoyuna açıklanması” oluyor.
Şimdiye kadar resmi açıklama Papanın öldüğü odadan yapılıyordu.
Papa Francis bunu da değiştirmiş ve ölüm ilanının Sen Peter Bazilikasında yapılmasını istemişti.
Dün araştırdım ama açıklamanın nerede yapıldığını belirten bir haber bulamadım.
Geliyorum en ilgimi çeken bölüme.
Papaların naaşının mumyalanması.
İşte bu gerçek bir gelenek.
Son dört nesildir papaları embalsame eden Signoracci ailesi Roma’nın saygın bir cenaze evi hanedanı.
Geleneksel olarak Papa John XXIII, VI. Paul ve I. Jean Paul’u bu aile hazırlamıştı.
Ancak bazı durumlarda Signoracci ailesinden önce adli tıp uzmanları çağrılabiliyor. Mesela 2005’te John Paul II öldüğünde Dr. Giovanni Arcudi adlı bir uzman davet edilmişti.
Nedeni 1978 yılında yaşanan ve hala konuşulan bir olaydı.
28 Eylül 1978 sabahı Vatikan şok bir haberle uyanmıştı.
Birinci Jean Paul papalığa seçildikten sadece 33 gün sonra yatağında ölü bulunmuştu.
Vatikan bürokrasisi bu ölümden sonra herkesin dikkatini çeken şeyler yapmıştı. Dönemin Camerlengo’su anında Signoracci ailesini çağırarak mumyalama işini yaptırmıştı. Yani otopsiye izin verilmemişti.
Yıllar sonra Vatikan’ın bankacısı Roberto Calvi Londra’da Blackfriers köprüsünde asılı bulununca 1978’deki olay yine gündeme gelmişti.
Çünkü Calvi’nin cesedi Vatikan’ın tarihindeki en büyük finansal skandalın patlamasına ve Propaganda 2 Mason locasının çökertilmesine giden gelişmeleri tetiklemişti.
33 günlük Papayı bu Vatikan mafyasının öldürttüğü hala konuşuluyor.
O günden sonra en küçük şüphede mumyacılardan önce adli tabip çağrıldı.
Buna “embalmasyon (vücut koruma) prosedürü” deniyor.
Şöyle yapılıyor:
(*) Önce damarın içine kan ve diğer sıvıların yerine bazı sıvılar enjekte ediliyor. Bunlar “Formaldehit” ağırlıklı koruyucu solüsyonlar oluyor.
(*) İkinci aşama vücut boşluklarının temizlenmesi ve dolgu oluyor. Organlar alınıyor, boş kalan göğüs ve karın boşlukları koruyucu maddeyle dolduruluyor (Bazı papaların organlarının daha sonra kutsal emanet olarak ayrıldığı yolunda bilgiler de var).
(*) Üçüncü aşama, dış bakım ve kozmetik: Cilt antiseptiklerle siliniyor. Güzel görünmesi için hafif makyaj ve balmumu uygulamaları yapılıyor.
(*) Dördüncü aşama ise kıyafet ve sunum oluyor:
Papa’nın geleneksel beyaz papalık cübbesi giydiriliyor, başına tiara ya da şapka yerleştiriliyor ve naaşı St. Peter Bazilikası’nda katafalka (cenaze sunum kürsüsü) üzerine konuyor.
Bununla birlikte bazı farklı uygulamalar da var.
(*) Mesela John Paul II’nin (2005) ölümü sonrası tam embalmasyon yerine sadece “görüntüye hazırlık” tedbirleri uygulandı.
Tam damar içi işlem yapılmadı.
(*) Pius XII (1958)’nin embalmasyonunu üstlenen Dr. Riccardo Galeazzi Lisi yağ, reçine ve bitkisel karışımlarla farklı bir yöntem denedi; sonuçta koku ve görünüm sorunları yaşanınca eleştirildi ve görevden alındı.
Papa Francis çok değişik bir Vatikan mensubuydu. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en demokrat ve halka yakın Papa olarak biliniyordu.
Onun LGBT bireyler hakkında ne düşündüğü sorulduğunda söylediği şu söz şimdiden tarihe kaldı:
“Ben kimim ki Tanrının yarattığı bir canlıyı yargılayacağım…”
Bu sözü başta Trump olmak üzere Evanjelist Amerikalıları çileden çıkarmıştı.
Francis Vatikan’da Papalara ayrılan özel dairede değil, Casa Santa Maria denen daha mütevazı bir misafirhane odasında yaşıyordu.
Vatikan Papa’nın dün sabah o misafirhanenin ikinci katındaki odasında öldüğünü açıkladı.
Cenazesinin de basit olmasını vasiyet etmişti.
Bazı kaynaklar naaşının mumyalanmasını istemediğini, basit bir katafalk hazırlığı yapılmasını arzu ettiğini belirtiyor.
Dün gece ölüm odasında neler oldu henüz tam bilmiyoruz.
Ama bu dünyadan giderken Vatikan’ın tarihi duvarlarının küçümsenmeyecek bir bölümünde derin çatlaklar bıraktığı kesin.
5 Aralık 2025 - 19 Mart Silivri’sinden ilk kitap: En gözde iki şair kim?
4 Aralık 2025 - Silivri’ye giden ‘Cumhurbaşkanlığı’ antetli sürpriz ‘Üzgünüm’ mektubu
3 Aralık 2025 - İki başkanın yan yana sevinç sahnesi ve Fener stadında bir açılış devrimi
2 Aralık 2025 - Bugünlerde gece yolda dev bir tavşana rastlarsanız bilin ki gemi su alıyor
30 Kasım 2025 - Beş işaret: Bu yılbaşı İzmir ve Ege’de ilginç bir şeyler oluyor