Arkadaşım sordu: Bu fotoğraf sana bir şeyi hatırlatıyor mu?

21 Ekim 2025

Önümde iki fotoğraf duruyor.

İkisini de arkadaşlarım göndermiş.

İkisi de Pazar günü tarihi bir seçim yapan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden…

Bir ‘Class of 88’ fotoğrafında ortadaki mavi kazaklı çocuk

Birisi, Lefkoşa’daki bir okuldan.

Arkadaşım yanına “Class of 88” yazmış.

Lefkoşa’daki  “Türk Maarif Koleji” 1988 mezunlarının çektirdiği bir fotoğraf. 

Kız erkek karışık cıvıl cıvıl bir okul fotoğrafı bu.

Bakınca insanın içi açılıyor.

Fotoğrafta en ön sırada yerde oturanların arasında, tam ortada bir çocuk var.

Adı Tufan Erhürman.

Ortadaki o çocuk şimdi ‘Yavru vatan’ın kaptanı

Pazar günü KKTC’nin açık oy farkı ile Cumhurbaşkanı seçilen çocuk o.

O yıl “Okul Başkanı” seçilmiş.

Ancak Kıbrıs’ta okul başkanlarına “Kaptan” deniyor.

Şimdi KKTC’nin kaptanı oldu.

İngilizce eğitim yapan çok iyi bir okul Maarif Koleji.

O sınıfın görmediğimiz öteki iki parlak çocuğu

O yıl aynı okuldan mezun olup bu karede göremediğim iki kişi var.

İkisini de tanıyorum.

Biri, İstanbul’da bana da harika elbiseler diken Milimetric’in sahibi Kağan Gökalp.

Öteki ise bugün İngiltere’nin  en önemli tasarım sanatçılarından kabul edilen Hüseyin Çağlayan…

Biri Ankara Hukuk, öteki 19 Mayıs

Tufan Erhürman 1970’de, yani Kıbrıs Barış Harekatından 4 yıl önce doğmuş.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu.

Eşi Nilden Bektaş Erhürman ise 1979 doğumlu.

O da Lefkoşa’da doğmuş ilk ve orta eğitimini orada yapmış.

19 Mayıs Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünden mezun. 

İkincisi bana başka bir kareyi hatırlatıyor

Arkadaşımın gönderdiği ikinci fotoğraf ise geçen hafta çekilmiş.

Yeni Cumhurbaşkanı ve eşi birlikte görülüyor.

Fotoğrafı gönderen arkadaşım altına şu notu yazmış:

“Bu kare sana bir şeyi hatırlattı mı…”

Evet daha ilk bakışta İstanbul’un Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı  Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek Kaya İmamoğlu çiftinin  sanki kopyası gibi bir fotoğraf.

Zaten dördü de  aynı yaştalar. 70’li yıllarda doğmuşlar.

Yani siyasetin yeni ve genç kuşağını temsil ediyorlar.

Türk Ocağı takımının duvarındaki fotoğraf

Bir ortak yanları daha var. Ekrem İmamoğlu’nun da bir Kıbrıs geçmişi var.

Bunun en anlamlı belgesi ise bugün Limasol’daki “Türk Ocağı Futbol takımının” duvarında asılı.

Ekrem İmamoğlu 1980’li yıllarda Kıbrıs’ta öğrenci iken bu takımda kaleci olarak oynamış.

Bugün kulübün duvarında asılı olarak duran bir fotoğrafı var ve üzerine de şunu yazmış:

“Girne’ye, 1988-90 yıllarında futbol oynadığım Türk Ocağı Limasol’a , Maunacılara selam olsun.”

Volkan Konak’ın Mağusa Limanı’nın ‘Maunacılar’ı

Tabii “Maunacı” kelimesini okuyunca aklıma “Mağusa Limanı” şarkısı geliyor.

Limanda yük indiren ve yükleyen emekçilere  veriler isimdi Maunacı…

O güzel şehrin adı da Gazimağusa’dır artık.

“Kuzey’in Oğlu” Volkan Konak’ı, işte orada 25 Mart 2025 günü sahnede kaybettik.

“Mağusa Limanı” türküsünü söyledikten kısa süre sonra ayrıldı aramızdan.

Seçimden önce Mağusa Limanında söylenen şarkılar

O Gazimağusa, Pazar günü yapılan seçimden önce  iki adayın da mitinglerini yaptıkları yerdi…

O mitingler, seçime giren iki adayın kimlikleri, partilerinin dünya görüşleri ve onlara oy veren insanların sosyolojilerini çok güzel anlatıyordu.

Sedat Ergin, seçimden önce Kuzey Kıbrıs’a gidip, gözlemlerini Oksijen gazetesinde yazdı.

Seçimden iki gün önce bana “Tufan Erhürman seçimi kazanırsa benim için hiç şaşırtıcı olmaz” demişti.

Ama aldığı oyun yüksekliği onun için bile şaşırtıcıydı.

Bir mitingde devlet destekli şarkıcılar

Ergin her iki adayın mitinglerde söylenen şarkıları da yazdı.

Ersin Tatar’ın mitinginde “Türkiye devleti destekli” sanatçılar katılmış.

Demet Akalın çıkmış sahneye. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iftar ve davetlerinde sık sık gördüğümüz bir sanatçı.

Ergin’in yazdığına göre, sahnede “Son derece kıvrak ritmli” bir şarkı söylemiş.

Kaybeden adayın mitinginde devlet destekli sanatçılar

Şarkının  aklında kalan nakaratı ise şu olmuş:

“Bir o yana, bir bu yana çalkala, çalkala…”

Ortalık bir hayli ısındıktan sonra ise konserine şu sözlerle devam etmiş:

“Kudurmaya hazır mıyız?”

Yine Sedat Ergin’in yazısına göre Tatar’ın seçim kampanyasına destek veren bir müzisyen de Işın Karaca olmuş.

Bu arada Tatar’ın düzenlediği bir seçim kampanyası gecesinde sahne alan sanatçılardan biri de Yavuz Bingöl’dü. 

Son gece Lefkoşa’da ise sahneye Mustafa Ceceli çıkmış Ersin Tatar için.

Demet Akalın’ın sahne kaşesi 2 milyon TL

Bu sanatçılar miting konserleri için para aldılar mı bilmiyorum.

Ama ChatGPT’ye göre Demet Akalın’ın sahne ve konser kaşesi 2 milyon TL civarındaymış.

Ayrıca anlatılanlara göre sahne sahnenin ses düzenleri, ekran görüntü sistemleri hep Türkiye’den gitmiş. 

Eğer bedava çıkmadılarsa, bu paranın hangi kaynaktan ödendiği konusunda da herhangi bir bilgi bulamadım.

Ama anladığım kadarı ile Ankara epey cömert davranmış devletin kesesinden.

Kazanan adayın mitinglerinde Bella Ciao ve ey Özgürlük

Seçimi yüzde 63 oyla kazanan Tufan Erhürman’ın mitinglerinde ise sahnede Türkiye’den giden bir isime rastlamadım.

Mitinglerde en çok çalınan şarkı, İtalya’da faşizme karşı direnenlerin şarkısı olarak çıkan, ama bugün bütün dünyada yükselen itirazın şarkısı haline gelen Bella Ciao imiş.

Yani bütün dünyada genç nesillerin küresel marşı.

En çok çalınan öteki iki  şarkı ise Zülfü Livaneli’nin “Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor” ve “Ey Özgürlük” olmuş.

Biri AKP’nin öteki CHP’nin kardeş partisi

Şarkılar ve sahnedeki sanatçılar iki adayın dünyaya bakışlarını da çok iyi anlatıyor.

Biri AKP’nin öteki CHP’nin “Kardeş partileri…”

Tufan Erhüman akıllı, makul, gerçekçi ve vatansever bir insan.

Hem seçim kampanyası sırasında, hem de seçildikten sonra verdiği demeçlerde “Türkiye ile birlikte yürüyeceğini” açık ve net ifadelerle söyledi.

Ama özgürlükler, insan hakları, liyakat, adalet gibi konularda farklı bir politika izleyeceği açık.

Ayrıca Kıbrıs Türk halkı ona verdiği yüzde 63 gibi ezici çoğunlukla, daha şimdiden, Türkiye’deki kutuplaşmanın adaya girmesine izin vermeyeceğini gösterdi. 

Bu seçim 2028 Türkiye seçiminin provası mı?

Pazar gecesinden beri benim çevremde şu soru soruluyor:

“KKTC’deki bu seçim Türkiye’de 2028’de yapılacak seçimin bir provası olarak görülebilir mi?”

Bence görülemez.

İki toplumun sosyolojik, kültürel özellikleri farklı.

Prova değil ama AKP’nin çıkaracağı ders var

Ama benim görüşüme göre AKP’nin bu seçimden çıkaracağı çok önemli dersler var.

Bir kere AKP’nin araştırma kuruluşları artık halkı iyi okuyamıyor…

Son ana kadar seçimi Ankara’nın desteklediği adayın kazanacağını söylüyorlardı ve AKP’ye bu bilgiyi verdiler.

Neredeyse 30 puan yanıldılar.

İktidarın adalet, ahlak, özgürlük, eğitim, diyanet politikası halkta nasıl görülüyor?

İkincisi Türkiye’de yargının, düşünce özgürlüğünün, bazı özerk olması gereken kurumların artık alenen  “Ahlak bekçiliğine” başlamasının, Diyanetin ve Milli Eğitim Bakanlığının uygulamalarının artık halkta ciddi endişeler yaratmaya başladığını da gösteriyor.

Türkiye’de anketlerin 19 Mart’tan beri çok net biçimde gösterdiği bu durumun ilk ispatıydı bu sonuç.

Pazar akşamı KKTC, pazartesi sabahı Silivri

Bu farklılaşmanın  ilk sonucunu da Pazar gecesi ve Pazartesi sabahı gördük.

Pazar gecesi Kıbrıs Türk halkı yeni, genç ve özgürlükçü bir siyasetçinin açık farkla Cumhurbaşkanı seçilmesini kutlarken,

Ertesi sabah Türkiye ise,  İstanbul’un 15 milyon vatandaşının yüzde 52 oyuyla seçilmiş belediye başkanının savunma imkanı bile elinden alınarak, jandarma zoruyla mahkemeye getirilmesini izliyordu.

Pazar gecesi Ankara’dan gelen olumlu bir işaret

AKP bu tabloyu nasıl okur?

Pazar gecesi Ankara’dan bende iyimserliğe yol açan bir işaret geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç gecikmeden,  bu sonucu olgunlukla karşıladığını gösteren bir açıklama yaptı.

Güzel ve umut verici bir açıklamaydı.

Aynı saatlerde AKP’nin bazı temsilcileri ve Şamil Tayyar gibi medyada öne çıkan isimleri de benzer tavırlar aldı.

Bunları işitince umutlandım…

“İnşallah bu 2028 veya 2027 erken seçimleri için de sevindirici bir anlayışın ifadesidir” diye düşündüm.

İnşallah bu tavırlar samimidir ve kalıcıdır.

AKP bu sonucu nasıl okuyup nasıl değerlendirecek?

Son sözüm şu olacak.

AKP, 31 Mart seçiminden sonra düştüğü hatayı tekrar etmeyerek, KKTC’de ortaya çıkan bu tabloyu iyi okur, iyi değerlendirirse, 2028’de çıkacak benzer bir tabloyu değiştirecek yolu açabilir.

Tekrar edeyim:

Bu adalet, bu yargı yoluyla siyaset mühendisliği, bu korku ve sindirme politikası, özgürlükleri baskı altına alma, kayırmacılık, eski başkanın Diyanet uygulaması, bu Milli Eğitim politikası, bu “Ahlakçı baskı”, bu çoğunlukçu otoriterlik sistemi toplum nezdinde çökmüştür.

Bir sosyolog olarak benim gördüğüm şu:

Bu politikada ısrar AKP’ye yeni bir seçim hezimetinden başka hiçbir gelecek vadetmiyor.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.