Dizicinin Rehberi – Aile: Evimiz neresi?
‘Bahar’ın 59. bölümünde Evren her koldan sınandı! Naz’ın sakladıklarını ortaya çıkarmaya çalışırken hem Bahar’la ilişkisi karmaşıklaştı hem de travmalarına yenileri eklendi.
Herkesin kafasının bir dünya olduğu partinin sabahında Bahar ve Harun’u (Demet Evgâr, Mert Turak) aynı yatakta uyurken bırakmıştık. Sosyal medyayı birkaç farklı kutba bölen meselenin iç yüzü ikisinin de sızıp kalmasıymış ki tahminlerimiz arasında bu da vardı. Evren (Buğra Gülsoy) bunu duyunca, yine tahmin edildiği üzere, ikilinin arasında bir şey geçmediğini öğrenemeden çılgına döndü. Bu olay yaşayacaklarının yanında devede kulaktı, ama kendisinin bundan henüz haberi yoktu…
Naz’la (Esra Ruşan) yeniden yüzleşme teşebbüsü Evren’in burnundan geldi. Kasten hastalandığını ve sperm donasyonunu Naz’a bir türlü itiraf ettiremeyen Evren balataları hepten sıyırdı. Bir de asabiyeti yüzünden herkesin gözünde suçlu çıktı iyi mi! Neticede Evren her şeye rağmen bebeğe bağlandığını ve onu büyütmek istediğini fark ettiğinde bu kez Naz (sözde) gurur yaparak tartışmayı alevlendirdi ve olan oldu: Ayağı kayan Naz, geçmişte Evren’in hamile ablasının düşüp öldüğü merdivenlerden düştü. Naz yaşıyor, ama bebek artık yok…
Bu olay Evren’e, ablasını ve doğmamış yeğenini bir kez daha kaybetmiş gibi hissettirdi. Evren’in “Ali’yi ben öldürdüm” sözleri de birçok anlama geliyordu: Kendi (Evren’den önceki) adını verdiği Ali bebeğin ölmesiyle hem kendi çocukluğu hem de travmalarından iyileşme ihtimali ölmüş oldu. Evren, Ali’yi büyütürken kendini de yeniden büyütecekti. Özetle Ali bebek bir simgeydi ki son sahnede senaristler de yönetmen de bunu aktarmada oldukça iyi bir iş çıkarmış.
🔴 Şimdi soru (ve yeni kaygımız) şu: Evren, kendi çocukluğunu takip ettiği o sembolik morgdan hayata sarılarak mı çıkacak yoksa hayatını sonlandırmaya çalışarak mı? Ali’nin ölümüyle birlikte iyileşme ihtimalinin de öldüğü fikrine teslim mi olacak yoksa bu ölümü, ona ayak bağı olan çocukluk travmalarının da öldüğü şeklimde yorumlayıp özgürleşecek mi?
🔴 Evren karakteri için çok üzülsek de bölüm boyu Buğra Gülsoy’un yalnızca romantik komedide değil, dramda da ne kadar başarılı olduğunu kanıtlayan oyunculuğunu izlediğimiz için bu akstan şikâyet edemeyeceğiz.
🔴 Vazgeçtik, edeceğiz! Sezonlardır “Evren saksı değil, en çok onun hikâyesine gireceksiniz!” serzenişlerinde bulunuyorduk. Dileğimiz gerçekleşti, fakat olabilecek en depresif şekilde. Bundan sonra taleplerimizi detaylandıralım dostlar.
👉 Ama senaristlere bir çift sitemimiz var: Daha önce, Evren’in hikâyesine girmek için Naz aksının ne kadar gereksiz olduğunu yazmıştık, arkasındayız! Hadi Naz işine bulaştınız, sonunu bağlayabileceğiniz alternatifleri sunmamıza gerek var mı? Evren bebeğe bu kadar bağlanmayabilirdi, ama sadece baba olma ihtimali üzerinden geçmişiyle hesaplaşabilirdi. Oyunları ortaya çıkan Naz ve bebeği mutlu mesut, ama bizlerden uzakta yaşamaya devam edebilirdi. Şu haliyle dizinin “Senden hamileyim” numarası yapan kadınların yer aldığı günlük dizilerden farkı ne?
🔴 Tüm senarist değişikliklerine rağmen dizinin geldiği hali, farkında olmadan Bahar özetledi. Bahar geçirdiği bir günü “romantik komedi olarak başlayan, drama dönen, trajediyle devam eden” şeklinde tanımladı. Bize kalırsa bu tam olarak dizinin geçirdiği dönüşüm. Drama dönüşmesi yine kabul edilebilirdi, ancak şu haliyle dram değil de melodram izlediğimizi bize unutturan tek şey dizinin üzerimizde bıraktığı ilk intiba ve oyuncular.
🔴 Evren, Naz’ın kendisine oynadığı etik dışı oyunlara bir de manipülasyonun eklendiğini fark edince çılgına döndü dedik. Buna rağmen Naz’ı az kalsın tartaklayacak olmasının savunulacak bir yanı yok. Ancak Naz’ın, bu durumu, gerçekten şiddete uğrama ihtimali olduğu şeklinde yansıtması hayli problematik. Mağdurun beyanının dikkate alınması için yırtındığımız şu dönemde bunu kötüye kullanan karakterlere hiç gerek yok. Özellikle de ‘Bahar’ gibi bir dizide.
🔴Naz neyse ki polise sahte ihbarda bulunmadı, ancak bu sahte ihbarını pişkinlikte çığır açarak Bahar’a yaptı! Kendisine iyilikten başka bir tavırla yaklaşmamış olmasına rağmen arkasından iş çevirdiği, o kadar bağırıp çağırdığı Bahar’a, bire bin katarak Evren’i şikâyet etti.
👉 Peki Bahar ne yaptı? Naz’a evinin kapılarını açtı. Bunlar olurken Bahar’ı tam olarak Çağla (Elit Andaç Çam) gibi hayretle izledik. Düşman kadınlara dayanışma yazıldığında ne kadar sevindiğimizi, bazı Bahar-Rengin (Ecem Özkaya) sahnelerine yaptığımız yorumlardan bilen bilir… Ancak ne kadar zorlasak da Bahar’ın Naz’ı evine almasının bir kadın dayanışması örneği olduğuna da, fedakârlık olduğuna da kendimizi inandıramıyoruz. Bahar’a acilen sınır çizebilmek üzerine çalışması için bir terapist rica ediyoruz!
🔴 Bu konuda Çağla’nın hiç de fena olmadığını gördük: Harun bu bölümde Bahar’dan tamamen vazgeçti, bu kararını Bahar’a da açıkladı. Akabinde, birlikte uyanmalarını yanlış anlayabileceğini düşündüğü Çağla’ya da bir açıklama yapmak istedi. Nihayet Harun ve Çağla dönemi başlıyor dedik, ama avucumuzu yaladık! Çağla, Harun’un Bahar’a olan ilgisinin gölgesinde bir ilişkiye başlamak istemediğini üstü kapalı bir şekilde ifade etti. Harun Bahar’dan tamamen arındığında Çağla onunla sıfırdan, sağlıklı bir ilişkiye başlar mı, ne dersiniz?
🔴 “Olacaklar mı olmayacaklar mı?” ikilemindeki diğer karakterler ise malumunuz, birbirlerine asla sınır çizemeyen Aziz Uras ve Maral (Demirhan Demircioğlu, Hayal Köseoğlu). Dizi keşke dudak nemlendiricisi reklamı alaydı da her hafta bunları yakın çekimde dudak dudağa görme işkencemizin bir anlamı olaydı! N’olur artık vuslata ersinler de sözde cinsel gerilimlerine daha fazla maruz kalmayalım diye dövünüyorduk ki beklenen an geldi:
👉 Yeni bir ev tutmak isteyen Seren, asistan Yusuf’un (Nil Sude Albayrak, Can Kızıltuğ) yaşadığı mahalleyi görmek istedi. İkiliyi Yusuf’un apartmanının dibine kadar takip eden Aziz Uras da kıskançlık atağı geçirdi. (Evet Yusuf, kardeşinin sevgilisi olmasına rağmen!) Sınır çizmede bir dünya markası olan Seren ise Aziz Uras’a, hem eski eş hem de aldatan eski eş sıfatları gereği hesap soramayacağını hayli agresif bir şekilde hatırlattı.
👉 Kıskançlıktan ve yediği laflardan ötürü soluğu Maral’ın yanında alacağını düşündüğümüz Aziz Uras tam bir yürüyen klişe olduğu için bizi şaşırtmadı. Aziz Uras tarafından ekilen Maral evde ağlak ağlak otururken (hayret, Maral’ın hisleri mi varmış?) kapısında Aziz Uras’ı buldu ve ikiliyi öpüşürken (ve umuyoruz ki artık tamamına ermiş şekilde) bıraktık.
🔴 Bu bölümde kendisi ile ebeveynliği arasında sınır çizmeyi öğrenmiş bir Rengin gördük. Hastaneye gelen bir vaka üzerinden çocuklarını koşullu seven ve onlara kendi travmalarının izini dayatmaya çalışan ebeveynleri izledik. Rengin bundan ders çıkardı ve tıp kazanmasına rağmen gönlünün resimde olduğunu bildiği kızı Parla’yı (Sena Mia Kalıp) kariyerine yeniden yön vermesi için cesaretlendirdi.
🔴 Rengin’e ilham olan vakayı da es geçmeyelim: Güzellik standartlarını kendine dayattığı gibi kızına da dayatan bir anne yüzünden bir gencin merdiven altı mide ameliyatı geçirdiğine şahit olduk. Diyet “modasının” ve kendimizi görünüşümüzle tanımlamanın hepimizi ne hale getirdiğini işleyen pek güzel bir kamu spotuydu.
Künye
Yayın mecrası: Show TV
Yapım: MF Yapım
Yapımcı: Asena Bülbüloğlu
Yönetmen: Mehmet Can Bindal
Senaryo: Rana Mamatlıoğlu, Bekir Baran Sıtkı
Müzik: Aytekin Ataş
Oyuncular: Demet Evgâr, Buğra Gülsoy, Ecem Özkaya, Mert Turak, Elit Andaç Çam, Demirhan Demircioğlu, Nil Sude Albayrak, Alisa Sezen Sever, Hasan Şahintürk, Sena Mia Kalıp, Ege Erkal, Hayal Köseoğlu, Esra Ruşan, Can Kızıltuğ, Mert Öner, Dorukcan Sarıduman, Öykü Su Okur, Nazlıcan Galip, Füsun Demirel, Hatice Aslan. (Konuk) Anıl İlter, Perihan Ünlücan, Aden Duru Orak.