19. yüzyıl Osmanlı'sında genç aydınlar, anayasaya dayalı meşruti bir monarşide demokrasi, kuvvetler ayrılığı ve hesap veren yönetim istiyordu. Onların önde gelenlerinden Namık Kemal, 1868-70 arası Londra'da sürgünde kaldı, buradan ünlü Hürriyet gazetesini yayınladı. Kemal'in Londra günleri nasıldı?
“Büyük büyük büyükbabam Namık Kemal, 1868 baharından 1870 yazına kadar Londra’da yaşadı. Haziran 1868’de Genç Osmanlı gazetesi Hürriyet’i yayınlamaya başladı.”
Osmanlı’nın modern devlet yapısına geçiş mücadelesinde kilit isimlerden biri olan gazeteci ve yazar Namık Kemal’in torununun torunu Osman Streater, Kemal’in Londra’da geçirdiği yılları bu şekilde yazıya döküyor.
2 Aralık 1888’de 48 yaşında hayatını kaybeden Kemal, ilk kez Londra’ya gittiğinde 20’li yaşlarının sonundaydı.
Londra’da geçirdiği zaman Kemal’in Batı dünyasını yakından gözlemlemesini sağladı.
BBC Türkçe’den Merve Kara Kaşka’nın haberine göre Namık Kemal Londra’da Hürriyet’in 63 nüshasını yayımladı ve Osmanlı’da muhalefet hareketlerini derinden etkiledi.
Bu nüshalar aracılar tarafından gizlice Osmanlı topraklarına sokulabildi.
Kemal, 48 yıllık yaşamının önemli bir bölümünü Osmanlı topraklarında “sürgünde” geçirdi.
Peki Kemal nasıl Londra’ya gitti ve buradaki zamanı onu, Osmanlı coğrafyasındaki muhalefet hareketlerini nasıl etkiledi?
1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Osmanlı’da merkezileşme ekseninde devlet yapısında reformlar hedeflenmişti.
Bu dönemde bürokrasiden askerliğe ve ekonomiye kritik reformlar öngörülse de 1860’ların ortalarına gelindiğinde bazı sorunların daha da derinleştiği görülüyordu.
BBC News Türkçe’ye konuşan tarihçi Alp Eren Topal, dönemin İstanbul’u için “kaynayan bir kazan” benzetmesi yapıyor.
Maaşların “bazen aylarca” geç ödendiği, muhalif seslerin kısmen sansürlendiği bu ortamın, Yeni Osmanlılar’ın muhalefetini tetiklendiğini belirtiyor.
1860’ların ortalarında ortaya çıkan Yeni Osmanlılar, imparatorluğun ilk organize, muhalif grubu olarak biliniyor.
Varlığı uzun süre gizlenen cemiyetin bugün en tanınmış entelektüelleri Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, dönemin çoklu krizlerini köklü değişikliklerle çözüleceğine inanıyorlardı.
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Banu Turnaoğlu da, bu grubun en başta maksatlarının “sistemi değiştirmek ve daha adil ve meşrutiyet esaslarına dayalı bir sistem ve rejim kurmak” olduğunu belirtiyor.
Grubun bunun için en önemli aracıysa kalemleriydi.
Şinasi, 1860’lardan itibaren çıkardığı Tasvir-i Efkâr gazetesinin yönetimini 1865’te Fransa’ya giderken Namık Kemal’e bıraktı.

Namık Kemal 1888’de öldüğünde sadece 48 yaşındaydı ama bugüne kadar devam eden derin etkiler bıraktı.
Hollanda’ki Utrecht Üniversitesi’nde tarih alanında Doç Dr. Ozan Özavcı, Kemal’in aynı dönemde İttifak-i Hakimiyet adlı gizli derneğin kurucuları arasına girdiğini belirtiyor:
“Derneğin amacı olan anayasa hazırlanmasının ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulmasının ateşli bir taraftarı oldu.”
Kemal’in bu görüşler doğrultusunda “şiddetli makaleler yazmasının ardından” gazetenin yayın hayatına son verildi.
Namık Kemal de Erzurum’a vali yardımcısı olarak atandı ancak buraya asla gitmedi.
BBC News Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ABD’deki Bard College’da tarihçi Ali Uğurlu, Kemal’in Mustafa Fazıl Paşa’nın desteğiyle, Kıbrıs ve Kastamonu’ya tayin edilen “diğer sivri fikirli yazarlar Ziya Bey ve Ali Suavi ile birlikte” önce Paris’e geçtiğini aktarıyor.
Mustafa Fazıl Paşa’nın Kemal’i desteklemesinde, bu dönemde Mısır valisi olarak tahta çıkma şansını kaybetmesinin etkili olduğunu belirtiyor.
Ancak o dönemde Sultan Abdülaziz’in Fransa ziyareti sırasında olası bir diplomatik krizi önlemek için muhalif isimler ülkeden uzaklaştırıldı.
Namık Kemal ve Ziya Bey de bu nedenle Paris yerine Londra’ya yerleşti.

Namık Kemal, Londra’da ünlü Regent Street’te bir evde yaşadı.
Ali Uğurlu, “Ebüzziya Tevfik’in aktarımıyla Kemal, Londra’da önce Suavi ve Agah Efendilerle buluşup 13 Regent Street’teki bir evin 1. ve 2. katlarını tuttu” diyor.
1819 yılında inşa edilen Londra’nın batısındaki Regent Street, geçmişten günümüze Londra’nın en seçkin mimari örneklerini barındırıyor.
Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından yayımlanan mektuplarına göre Kemal, 1870 yılında Paris’teki Beyzâde Reşad Bey’e gönderdiği mektubunda, bu adresten Fitzroy semtinde, Charlotte sokağındaki bir apartmana taşındığı söylüyordu.
Farklı kaynaklara göre bu adres Fitzroy Square’da yer alıyordu.
BBC News Türkçe’ye konuşan Dr. Banu Turnaoğlu, “Burası gelecekte İngiltere Başbakanı olacak Robert Cecil’in de yaşadığı bölge. Kemal, çeperde değil entelektüel ve siyasi hareketlerin merkezinde bulunuyordu” diyor.
Fransızca bilen Namık Kemal, Londra’daki zengin entelektüel birikimden mümkün oldukça çok faydalandı.
Turnaoğlu, burada hukuk ve iktisat dersleri almaya başladığını, Fransızcasını ilerlettiğini ve İngilizce öğrenmeye başladığını belirtiyor.
Ali Uğurlu da, “Kemal ve Ziya Beylerin British Museum Library’de vakit geçirdi ve bu kütüphanenin zengin el yazması eserler kataloğundan faydalandı” diyor.
British Museum kütüphanesinin o dönem dünyanın farklı yerlerinden düşünürlerin çalışma mekânı olduğunu vurguluyor.
“Özellikle başka bir sürgün figür, Karl Marx’ın da Kemal ve Ziya Beyler ile aynı dönemde bu kütüphanede eseri Kapital’in ciltleri üzerinde çalıştığını biliyoruz” diye ekliyor.
Alman filozof ve iktisatçı Karl Marx, Kapital adlı eserinde, kapitalist sistemin nasıl işlediğini ve Marx’a göre kendi kendini nasıl yok edeceğini anlatıyor.

Namık Kemal’in Londra’da yayınladığı, gizlice İstabul’a sokulan Hürriyet gazetesinin ilk nüshası.
Londra’daki ifade özgürlüğü ortamında Namık Kemal ve Ziya Bey, Hürriyet gazetesini çıkardılar.
29 Haziran 1868’de Hürriyet’in ilk nüshası “Yeni Osmanlı Cemiyeti’nin resmi yayın organı” kaydıyla yayımlandı.
Mustafa Fazıl Paşa’nın finanse ettiği, haftalık olarak çıkan gazetenin 6. sayısından 64. sayısına kadar editörlüğünü ve baş yazarlığını Namık Kemal yaptı.
Tarihçi Alp Eren Topal, 64 sayı boyunca “İmparatorluğun yüzyüze olduğu problemlerin arasında dokunulmadık bir tanesini bile bırakmadılar” diyor.
Bunlar arasında askerlik meselesinin yarattığı sıkıntılar, Osmanlı hükümetinin ekonomik sorunları, yolsuzlukları, mahkemelerdeki problemler, yabancı diplomatların nüfuzu yüzünden gerçekleşen adaletsizlikler, bağımsızlık meselesi, Osmanlıcılık meselesi, gayrimüslim-Müslüman eşitliği gibi konuları örnek veriyor.
Topal, Hürriyet gazetesinin Osmanlı topraklarına kapalı zarflar içinde veya ecnebi tüccarlar tarafından gizlice sokulduğunu aktarıyor.
“Girit’te, Kahire’de, İstanbul’da okunduğunu ve ciddi müdahale edildiğini anlıyoruz” diyor.
Banu Turnaoğlu, Hürriyet için, “Sadece muhalif bir dil kurmakla kalmayıp İstanbul ve Avrupa arasındaki siyasal düşüncenin dolaşıma sokulduğu bir entelektüel köprü haline geldi” diyor.

Namık Kemal çoğunlukla ünlü British Library’nin okuma salonunda çalışıyordu. Onunla aynı dönemde Karl Marx da oradaydı ve o da Kapital’i yazıyordu.
Daha önce Paris’te kısa zaman geçiren Namık Kemal’in Londra yılları, Batı dünyasını yakından tanımasını sağladı.
Hürriyet’te kaleme aldıkları başta olmak üzere bu dönemde yazdıkları kentte gördüklerinin etkisine ışık tutuyor.
BBC News Türkçe’ye konuşan Doç. Dr. Ozan Özavcı, Kemal’in bu dönemde gazeteleri, kamuoyunun nasıl oluştuğunu ve İngiltere’deki parlamenter düzenin işleyişini yakından izlediğini söylüyor.
İngiltere o dönemde, anayasal bir monarşiydi. Bugün olduğu gibi yazılı bir anayasası yoktu. Hükümet, dönemin kraliçesi ve parlamentonun iki kanadından oluşuyordu.
Tarihçi Banu Turnaoğlu, o dönem Londrasını toplumsal özgürlük, bireysel haklar, parlamenter sistem gibi konuların “son derece yoğun tartışıldığı, muhalefetin güç kazandığı bir entelektüel merkez” olarak tanımlıyor.
“Kemal’i de böyle bir iklimde görüyoruz. Dolayısıyla buradaki fikirlerden ve ortamdan etkilenmemesi zaten imkânsız” diyor.
Tarihçiler Kemal’in parlamento binasına dair gözlemlerinin önemine vurgu yapıyor.
Ozan Özavcı, “Ona göre bu bina, kamuoyunun iktidar karşısındaki sağlam duruşunun adeta cisimleşmiş hâliydi. Dışarıdan görülen düzenlilik ve sağlamlık içerideki çalışma disiplinine de yansıyordu” diyor.
“İngiltere gibi yüz milyonları aşan bir nüfusun yalnızca birkaç yüz milletvekiliyle temsil edilmesi ve bu vekillerin halkın beklentilerini ‘siyasete tercüman’ etmesi Namık Kemal’in özellikle dikkatini çekmişti” diye ekliyor.
Namık Kemal’in yazılarında, parlamentodaki parti toplantılarında “bırakın tartışma çıkmasını, neredeyse bir öksürük sesi bile duyulmadığını” anlattığını vurguluyor.
“Ona göre bu, siyasî olgunluğun bir göstergesiydi. İngiliz adaletinde ise bir zanlıya kötü davranmak şöyle dursun, ona ‘efendi’den aşağı bir hitapta bulunmak bile kabul edilemezdi. Namık Kemal, bu düzenin toplumsal ilerlemenin temel dayanaklarından biri olduğunu düşünmeye başladı” diye ekliyor.
Namık Kemal’in Hürriyet’te 1868–69 yıllarında “Usul-i Meşveret Hakkında Mektuplar” başlığıyla parlamenter ve anayasal düzen hakkında yazılar yayımladı.
Ozan Özavcı, bu metinlerin Kemal’in liberal düşünceye yönelişinin “en net metinleri” olduğunu belirtiyor.
Kemal’in bu yazılarında “hem parlamenter düzeni hem de şeriatla çelişmeyecek şekilde hazırlanacak bir anayasanın gerekliliğini” savunduğunu aktarıyor.
“Bireysel hakların korunmasını ve yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrılmasını Osmanlı toplumunun güçlenmesi için şart görüyordu” diyor.
Tarihçiler Kemal’in yazdıklarının o dönem geçiş çevrelere ulaşmasa da Osmanlı’da etkisinin Türkiye sınırları dışına uzandığını belirtiyor.
Özavcı görüşlerin, 1876’da anayasal düzen geçişte ve uzun vadede II. Meşrutiyet kuşağı üzerinde “belirgin bir entelektüel miras” bıraktığını söylüyor.
Banu Turnaoğlu da, “Namık Kemal’in siyasi hedefi sadece keyfi idarenin eleştirisi değil, meşrutiyet yani parlamentarizm ve anayasal düzenin kurulması yoluyla özgürlüğün kurumsal güvencelere kavuşturulmasıydı” diyor.
Yeni Osmanlılar’ın anayasacılık, özgürlük gibi birçok temel konuda, “sadece muhalefet yapıp ses çıkaran bir grup değil, toplumun düşünce dünyasında değişime neden olan bir entelektüel grup” olduğunu belirtiyor.
Tarihçi Ali Uğurlu ise Kemal’in yazdıklarının “sadece Türkiye özelinde değil, diğer Osmanlı düşünce geleneklerine de ilham verdiğini” belirtiyor.
“Bilhassa Arap düşününde ‘hür olanların prensi (emir al-ahrar)’ lakabı bile verilmiştir” diyor.
Namık Kemal’in Londra yılları Osmanlı’da patlak veren Mısır kriziyle birlikte sona erdi.
Ali Uğurlu’nun aktardığına göre, Ziya Bey Mısır’ı Osmanlı’dan koparmaya çalışan Hidiv İsmail’e yaklaşırken Namık Kemal bu krizde Babıali’yi haklı gördü ve Hürriyet gazetesi ile ilişkisini kesti.
Kemal 1870 yılının sonlarına doğru İstanbul’a döndü.
1872 ve 1877 arasında Osmanlı siyasetinin yakınında görevlerde bulundu.
1877’de Abdülhamid döneminde, Namık Kemal sırasıyla Girit, Midilli, Rodos ve en son Sakız adalarında farklı görevlere getirildi.
2 Aralık 1888’de Sakız Adası’nda hayatını kaybetti.