Hakan Fidan’dan SDG’ye: Silahla yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun

Dışişleri Bakanı'nın SDG'ye yönelik sert mesajları devam ediyor. SDG'nin İsrail'den destek aldığını belirten Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, örgüte yönelik "İdeolojik bir mücadelen varsa gelip siyaset yapacaksın. Silahla yoluna devam edersen karşında silah bulursun" dedi.

Dünya 14 Aralık 2025

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Suriye’deki SDG’ye sert mesajlar vermeye devam ediyor. SDG’nin İsrail’den destek aldığını belirten Dışişleri Bakanı Fidan, “İdeolojik bir mücadelen varsa gelip siyaset yapacaksın. Silahla yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun.” dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TVNET canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve geniş bir ufuk turu yaptı.

Fidan, ABD Başkanı Donald Trump’ın iktidara gelmesinin etkilerinin de dünya genelinde görüldüğünü kaydederek, “Avrupa-Amerika transatlantik ilişkilerinin artık seyrinin eskisi gibi olmayacağını biz sürekli söylüyorduk. Trump, artık ilk döneminde dillendirdiği konuları bu ikinci döneminde kurumsallaştırma ve pratiğe geçirme gibi bir aşamada. Buna yönelik ciddi adımlar attığını görüyoruz.” dedi.

Fidan, 2026’nın da heyecanlı, oldukça yoğun, risklere açık ama aynı zamanda fırsatlar sunan bir yıl olacağını söyleyerek, Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail-Filistin meselesi, İsrail’in Suriye’yi de kapsayan yayılmacılığı gibi konuların 2025’ten 2026’ya devredeceğini belirtti.

Suriye yaptırımları

Bakan Fidan, Suriye’de 8 Aralık 2024’ten itibaren başlayan süreçte atılan çok adım olduğunu fakat bunun görülemediğine işaret ederek, şunları söyledi:

“Problem alanı o kadar fazla ki giderilmesi gereken. Sırf ülkedeki yıkımı düzeltmeye başlamak için uluslararası takılmış birçok kelepçeyi söküp atmanız gerekiyor. Daha iki, üç gün önce Amerika’daki Sezar Yasası yeni kalktı. Sezar Yasası’yla Suriye’ye yapılan yatırımlara yasak getirilmişti Esed döneminde. İlk önce Amerika başkanlık kararnamesi çıkarttı, daha sonra bunu kendi kongresinde yasalaştırdı. Bu fevkalade önemliydi.” ifadelerini kullandı.

Suriye’de gerek bölge ülkelerinin gerek Avrupalı ve ABD’li ortakların yaptığı müşterek çalışmanın önemine işaret eden Fidan, “Suriye’de yatırımların ağır ağır hayata geçmeye başladığını görüyoruz. Ama yıkım dediğim gibi çok büyük. Geri dönüşler var. Geri dönenlerin tabii istifade edeceği, yaşamını ve temel hizmetleri sağlayacağı bir altyapıya ihtiyaç var.” diye konuştu.

Bütün silahlı gruplar tek çatıda toplanmalı

Fidan, Suriye’de silahlı grupların bir komuta altında toplanması, ulusal orduya bağlanması konusunda en büyük fedakarlığı ve yardımı Türkiye’nin yaptığına işaret ederek, “Türkiye’nin sürekli destek verdiği muhalif güçleri ulusal orduya katılmaya doğru teşvik etmesi ve bunun hemen gerçekleşmesi, ülkedeki Esed’e karşı direniş gösteren çok farklı silahlı grupları bir komuta altında bir araya getirdi. Bu belki çok fazla takdiri yapılmamış çok önemli bir konu.” ifadelerini kullandı.

Bakan Fidan, silahlı grupların ulusal orduya bağlanmasına ilişkin, “Bu daha büyük maslahatı ve iyiliği gözeterek insanların sahip oldukları güç alanlarından, küçük menfaat alanlarından vazgeçmesidir. Türkiye’nin bu noktadaki hem ortaya koyduğu stratejik vizyon, çerçeve hem yapıcı rol oynaması, tavsiyeleri önemli.” dedi.

Yönetim Suriye’ye büyük ölçüde hakim

Avrupa ve ABD’de zaman zaman ortaya çıkan “mevcut yönetim Suriye’nin tamamına hakim değil” eleştirisine ilişkin olarak Fidan, şunları kaydetti:

“(Suriye’nin) Bunu büyük ölçüde tamamladığını biz düşünüyoruz. SDG’nin kontrol ettiği bölgelerde şu anda sorun alanı var. Onun çözülmesi gerekiyor 10 Mart mutabakatı çerçevesinde. Bir de Güney’de, özellikle Güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güney’deki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil. O da yönetilebilir bir konu. İsrail’in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir. Bu da çok yakından takip ettiğimiz bir konu.”

İsrail müdahale ediyor

Fidan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ekibinin ortaya koyduğu politika çerçevesinde İsrail’in bölgeyi şekillendirme arayışında olduğunu vurgulayarak, bunun emarelerinin Lübnan, Suriye, Gazze, Batı Şeria, İran ve Katar’a yapılan saldırılarda görüldüğünü söyledi.

İsrail’in, kendi güvenlik algısını başkalarının güvensizliği üzerinden oluşturduğu bir politikaya sahip olduğunu yineleyen Fidan, İsrail’in bu politika çerçevesinde komşu ülkelerine müdahalesinin devam edeceğini ve bu konuda uluslararası aktörlerle atılması gereken adımlar olduğunu dile getirdi.

Fidan, “Amerika’nın burada son derece önemli bir rol oynaması gerekiyor çünkü (ABD Başkanı Donald) Trump yönetimi şöyle bir şey yaptı. Hem Gazze’de hem Suriye’de iki konuyu üstlendi. Gazze’deki barış anlaşmasının üstleniciliğini yaptı bizimle beraber ve Suriye’deki sürece destek verdi.” diyerek, Trump’ın Suriye’deki süreçte Türkiye’yi öncelediğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a defalarca teşekkür ettiğini ve övdüğünü hatırlattı.

SDG İsrail’den kesinlikle cesaret alıyor

“SDG, İsrail’den cesaret alıyor mu? Kesinlikle alıyor.” ifadesini kullanan Fidan, bunun yeni bir durum olmadığını belirtti.

Fidan, “SDG hiçbir zaman için muhalefetle beraber Esed’e karşı hareket etmedi. Esed’in gitmemesi konusu sadece Rusların ve İranlıların istediği bir konu değildi. İsrailliler de gitmesini istemiyordu” diyerek, geçmiş yıllarda İsrail’in etkisi altındaki ABD’li politikacıların da aynı noktaya geldiğini ve muhaliflerden desteğini çektiğini dile getirdi.

ABD siyasetinin ve Trump yönetiminin artık Suriye’nin geleceğiyle ilgili farklı bir görüşünün bulunduğuna işaret eden Fidan, “Şimdi burada SDG’nin durduğu yerden aslında vazgeçerek bir an önce Şam’daki yönetimle anlaşması ve 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde tarafların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor.” dedi.

Fidan, bunun sadece Suriye’nin istikrarı için değil, aynı zamanda Türkiye, Irak ve Ürdün gibi milli güvenlik tehdit algısı olan ülkeler için de önemli olduğuna değinerek, Suriye yönetimi ve SDG arasındaki sürecin diyalog, barış ve güven ortamı içinde çözülmesini teşvik ettiklerini, gerekli yönlendirmeleri yapmaya devam edeceklerini aktardı.

DEAŞ çok küçüldü, son saldırı provokasyon

Fidan, terör örgütü DEAŞ’ın çok küçülmüş bir vaka olduğuna ve sistemik bir tehdit oluşturacak durumda olmadığına dikkati çekerek, bölge aktörlerinin bir araya gelerek bu meselenin üstesinden gelebileceğine işaret etti.

DEAŞ’ı mücadele edilmesi gereken bir tehdit olarak gördüklerini fakat örgüt bahanesiyle daha farklı politik ve bölgesel projelerin hayata geçirilmesinin problemli olduğunu kaydeden Fidan, “Ama savaşan bir millet olarak, askeri kabiliyetleri, istihbari kabiliyetleri çok yüksek bir millet olarak şunu da biliyoruz ki DEAŞ’a gösterilen reaksiyonun orantısı tehdidin kendisiyle mütenasip değil. Orada başka hedefleri hayata geçirmeyle alakalı konu var.” ifadelerine yer verdi.

Fidan, “SDG’nin bu noktada gerek DEAŞ bahanesi, gerek başka bahanelerle artık süreci uzatmaması gerekiyor. Çünkü burada tekrar tekrar altını çiziyorum, burada sadece Suriye’nin güvenliği ile ilgili bir konu yok, bu Türkiye ile ilgili bir konu. Bunlar PKK’nın oradaki uzantısı ve PKK’nın şu anda Türkiye’yle yürüttüğü bir süreç var. Kendini fesih kararı var. Bu kararın etkilerini sadece sınırlarımızın içerisinde değil, sınırlarımızın ötesinde de görmek istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Fidan, örgütün hem Türkiye içinde hem de sınır dışında silahlı eylemlerini sonlandırması gerektiğini anlattı.

“Bütün sorun zaten son 7-8 yıldır Türkiye’de olan herhangi bir konudan dolayı değil, sınırın ötesinde olan sorundan dolayı başlıyor bizim için.” diyen Fidan, sınır içindeki konunun büyük ölçüde zaten halledildiğine ancak sınırın ötesinde sorunun sürdüğüne işaret etti.

Fidan, “Sınırın ötesinde silahlı kontrolsüz unsurlar, terör unsurları varlığını devam ettirdiği sürece, herhangi bir yere cevap vermeyen, bu DEAŞ olur, PKK olur, DHKP/C olur, diğer sol gruplar var Suriye’de şu anda silahlı olarak örgütlenmiş durumda, bunlar olur, bunların hepsinin varlığı, silahlı varlığı bizim için bir güvenlik sorunudur.” diyerek, yasal çerçevede siyaset yoluyla fikirlerin dile getirilmesinin başka bir konu olduğunu belirtti.

Siyasal ideolojilerle değil, siyasal metodolojilerle problem yaşadıklarına değinen Fidan, “Siz kendi gündeminizi silah yoluyla ilerletmeye çalıştığınız zaman bu artık bir demokrasi ve fikir özgürlüğü sorunu olmuyor.” dedi.

Fidan, Suriye’de bir DEAŞ militanının düzenlediği silahlı saldırıda 2 ABD askeri ve 1 ABD vatandaşının öldürmesinin bir provokasyon olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusunu “Tabii.” yanıtını verdi.

Türkiye tartışıyor PKK tartışmıyor

“Terörsüz Türkiye” sürecinin Türkiye’nin üzerine düşen ödevler açısından fevkalade şeffaf ve iyi ilerlediğinin altını çizen Fidan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin daveti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın irade koymasıyla başlayan sürecin toplumsal barış adına önemli bir fırsat sunduğunu belirtti.

Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi olgunlukla bu süreçte bir iyilik aramasının önemini vurgulayarak, TBMM ve halkın sürece destek verdiğine işaret etti.

Süreci televizyon kanallarında ve meclis komisyonunda tartıştıklarına değinen Fidan, “Şimdi burada tabii bir eşitsizlik var, karşı tarafın bu türden bir tartışması yok. Örgüt bu konuda ne düşünüyor, ne yapacak, ne edecek… Herkes Türkiye’den beklenen adımları ifade ediyor da örgütün kendi adımlarına ilişkin, ne yapacağına ilişkin bir cümle biz duymuyoruz. Bir defa bu şeffaf olmayan durumun giderilmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

Fidan, TBMM çatısı altında sivil toplum örgütleri ve kanaat önderlerinin de süreç hakkındaki görüşlerinin dinlendiğine ve ortak akıl arandığına dikkati çekerek, “Örgütün bu olgunluğu çok ciddiye alması gerekiyor.” dedi.

Örgütün ne olması gerektiğini çok iyi bildiğini söyleyen Fidan, “Sen silahlarından vazgeçeceksin ve hayatına bundan sonra meşru siyasi sınırlar içerisinde, eğer varsa ideolojik bir kavgan, katılmıyorum ama senin ideolojik bir kavgan olabilir, oradan siyasetten yoluna devam edeceksin. Siyasetle değil, silahla sen yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun. Bunun cevabı budur.” diye konuştu.

Kürtlerin yaşadığı en demokratik ülke

Fidan, AK Parti’nin iktidara geldiğinden beri vesayetleri kırmak için inanılmaz bir mücadele verdiğini dile getirerek, partinin, halkın bütün kesimlerinin meclis çatısı altında rahatça siyaset yapmasını ve taleplerini yansıtmasını istediğini söyledi.

“Böyle bir ortam Türkiye’de varken, bölgenin en demokratik ülkesiyken, bölgedeki Kürtlerin yaşadığı en demokratik ülke Türkiye ama silahlı mücadelenin de verildiği tek ülke Türkiye. Bunun bir şey söylüyor olması lazım. Sen bunu Irak’a karşı vermiyorsun, İran’a karşı vermiyorsun, Suriye’ye karşı vermiyorsun Esed rejimine karşı. Hiçbir demokratik olmayan sistemle işin yok ama bu mücadeleyi kendi içinde başlatmış, bitirmiş, bedelini ödemiş bir ülkeye, ülkenin halkına, ordusuna, meclisine silah çekmekte de hiçbir sıkıntı görmüyorsun.” diyen Fidan, örgütün kendi iradesiyle değil, bölgesel ve küresel ittifaklarla iş yürüttüğü için bunun yaşandığına işaret etti.

Fidan, “Örgütün lideri hapishanede bu gerçeği görmüştü zaten. O gerçeği çok önceden görmüştü. 2013 yılında bu çağrıyı yapmıştı. Ama o zaman Suriye’yi bahane ederek başka bölgesel ülkelerin, dağ kadrolarındaki yöneticilerin zihnine girerek o süreci o dönem bitirdiler.” dedi.

Örgüt liderinin açıklamalarına rağmen çatlak sesler çıkmasının bir iç çekişmeyi gösterip göstermediği hakkındaki soruyu cevaplayan Fidan, “Benim gördüğüm, o dönemden de benim tecrübem… Tabii işleyen bir süreç var. Örgüt kadroları yüzde 100 kendi görüşleriyle örtüştüğü zaman, yönetici kadro, onu ciddiye alıyorlar. Örtüşmediği zaman başka gerekçeler ve tefsirler, yorumlar var.” ifadelerini kullandı.

Putin sahici manada ateşkese istekli

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başından beri durduğu yerin hep belli olduğunu, bunu yalnız kaldıkları dönemlerde de deklare ettiklerini ve şimdi herkesin Suriye meselesinde olduğu gibi kendileriyle aynı çizgiye geldiğini söyledi.

Fidan, “Cumhurbaşkanımız bu sefer bu konuyu biraz daha detaylı sordu. Yürüyen süreçler var, bizim de müdahale olduğumuz, sürekli temas halinde olduğumuz, kendisini de sürekli bilgilendiriyoruz. Kendisi bizatihi Putin’den bir takım konuları dinlemek istedi. Sayın Putin’in izahatları oldu bu konuyla alakalı. Güzel olan şey şu, Sayın Putin sahici manada ateşkes konusunda ciddi, istekli. Belli şartlar var, bu şartları müzakere etmede çok net.” ifadelerini kullandı.

Rusya-Ukrayna Savaşı’na yönelik yaratıcı çözümler üretmek zorunda olduklarını belirten Fidan, her iki tarafında kendi içinde bulunduğu bir gerçekliğin olduğunu ve bu gerçekliğin izin verdiği manevra alanları olduğunu vurguladı.

Fidan, yayın öncesi ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’la telefonda görüştüğünü, Gazze ve Ukrayna konusunda görüşmeler yaptığını aktardı.

Ukrayna’nın Donbas bölgesinde geri kalan toprak konusunun bu görüşmelerdeki temel alanlardan olduğunu vurgulayan Fidan, Rusların ve Ukraynalıların buraya ilişkin farklı tezleri dillendirdiğini söyledi.

Fidan, “Öyle görünüyor ki konu belli oranda Ukrayna’da seçimlerle ve referandumla sonuçlanacak. Özellikle belli konular, bu anlaşmanın içerisindeki belli konular referandumla ancak hayata geçebilir. Siyasi liderin tek başına altına imza atmak istemeyeceği bir durum olabilir” ifadelerini kullandı.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.