Dr. Vicdan’dan mektup var: Tutuklanmamı isteyen savcı beni görmedi bile

Hakkında 46 yıla kadar hapis cezası isteyen iddianamenin kabulünden hemen sonra Silivri cezaevinde tutuklu Prof. Dr. Ayten Erdoğan'dan mektup geldi. Erdoğan mektubu gönderirken iddianamenin hazırlandığından haberdar değildi. 

Gündem 28 Aralık 2025

“Hekimlikten Silivri’ye uzanan bilinmezlik: Mahkemeye çıkabilirsem haklarımı savunabileceğim, ancak tutuklanmamı talep eden savcı beni hiç görmedi, bir soru bile sormadı. İmza: Prof. Dr. Ayten Erdoğan – Tutuklu Psikiyatrist

“Kayseri Pazarören kasabasında bir babanın 7 çocuğundan biri olarak doğdum. Eski köy enstitülerinden olan Pazarören Öğretmen Lisesi’nde sınıf birincisi olarak okudum. 1979 yılında lisenin tarihinde ilk olarak 16 yaşındayken ÖSYM sınavından çok yüksek bir puan alarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandım. Tıp fakültesini 6 yılda başarı ile bitirdim. Annem ve babam tüm kazandıklarını 7 çocuğunun eğitimine harcadı. Fedakârlıklarına minnettarız.

Bizden bütün istekleri doğru, dürüst olmamız, vatana ve millete hizmet etmemizdi. Annem “Doğrudan hiç şaşmayın. Yanlış yapanlar başta kazanıyor gibi görünse de doğrunun peşinde gidenler hep sonuçta mükâfatını görür” derdi. Ayrıca annem “Hastalarına bir kez bile bağırır, onları üzersen sana sütümü helal etmem” derdi.

Ardından Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerinin acil servisinde 24 saat görevli şekilde 5 yıl çalıştım. O yıllarda doğum izni 40 gün olduğu için bebeğim 40 günlükken göreve döndüm. Sütüm akarak 24 saat nöbetlerime devam ettim. 1999 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yurtdışına eğitim için gönderilen kişilerden biri olarak 6 ay süreyle Amerika’ya gönderildim.

İhtisasa başlamak için kızımın büyümesini bekledim, Amerika’daki eğitimimde de TUS sınavını kazanacak bilgilere sahip oldum ve 2000 yılında TUS sınavında en yüksek puanla girilen, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nü kazandım. 2004 yılında uzmanlığımı aldım ve

Sağlık Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığı İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na kurumun ilk Çocuk Psikiyatristi olarak atandım. 1 yıl orada uzman raportör olarak çalıştıktan sonra akademisyen olarak hayatıma devam etmek istediğim için Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak girdim. 2 yıl sonra psikiyatri doçenti unvanını aldım.

***

Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu, çocuk ruh sağlığı konularına da bakıyordu. Ancak 10 yıl önce çıkan kanunla, kurulda mutlaka bir çocuk psikiyatristi bulundurma zorunluluğu olmasına karşın bu uygulamamıştı. O zaman Akit gazetesi başyazarı olan Hüseyin Üzmez’in 13 yaşındaki bir kız çocuğunu cinsel istismara maruz bıraktığı ortaya çıkmıştı. Üzmez, çocuk psikiyatristi olan bir ekip eğer çocuğun istismar sonucu ruh sağlığının bozulduğuna dair bir rapor düzenlerse 15 yıldan az ceza alamayacaktı. Uludağ Üniversitesi çocuk psikiyatristi, “Çocuğun ruh sağlığı bozulmuştur” raporu vermişti. Adli Tıp Kurumu ise –ben orada görevlendirilmeden ve ayrıca başka çocuk psikiyatristi olmadan- “İstismar sonucu çocuğun ruh sağlığı bozulmamıştır” şeklinde rapor vermiş ve Hüseyin Üzmez serbest bırakılmıştı.

Basında, “Cinsel istismara maruz bırakılan çocuğun ruh sağlığı nasıl bozulmaz?” ve “Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu’nda olması gereken çocuk psikiyatristi niye yok?” sorularıyla konu uzun uzun yazılmıştı.

İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda tecrübesi olan tek çocuk psikiyatristi olmam ve bir çocuk psikiyatristi üye zorunluluğu nedeniyle üçlü kararname (cumhurbaşkanı, başbakan ve adalet bakanı) imzasıyla 6. İhtisas Kurulu’na üye olarak atandım. 8-9 ay bu görevi sürdürdüm. O sırada Hüseyin Üzmez’in davasında çocuğun ruh sağlığının durumuna ilişkin iki çelişkili rapor bulunması üzerine çocuğun Adli Tıp Kurumu Üst Kurul’a gönderilmesine karar verildi. Kurumda bu konudaki tek uzman ben olduğum için muayene sonucum ve kararım önemli bir duruma gelmişti.

Dava dosyasındaki ifadeler, olayın oluşu ve Uludağ Üniversitesi’ndeki ruh sağlığı muayenesini incelediğimde çocuğun ruh sağlığının bozulmamış olması imkânsızdı. Kanaatim cinsel istismar sonrası çocuğun ruh sağlığının bozulacağı şeklinde oluştu, çocuğu muayene ettiğimde de bu bulguları göz önüne alacağımı belirttiğim için ertesi gün kurulda karşıt görüşte olanlar tarafından psikolojik baskıya maruz kalacağımı hissettim. Bu nedenle ertesi gün yapılacak genel kurulda “Çocuğun ruh sağlığı bozulmamıştır” raporunun çıkmasını önlemek için görevimden istifa ettim. Çünkü kurumda çocuk psikiyatristi olmadan karar çıkamayacaktı. Psikolojik baskı hissettiren kurumun yöneticilerinin çoğu Fetullah Gülen ile ilişkileri nedeniyle darbe sonrası hapse girdi.

***

Bu olayın ardından Çocuk Psikiyatri Kliniği henüz kurulmamış olan ve kurulmasına katkıda bulunmak için kendi isteğimle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne geçtim. İlk iki ay içinde Çocuk ve Ergen Psikiyatri Eğitim Kliniği kuruldu. Tek doçent öğretim üyesi bendim. Bakanlık, kliniğin kurulmasına katkı için mecburi hizmetle 8 yeni mezun uzman ve iki tecrübeli uzman atadı. 4 yıl çalıştığım ve klinik şefi olarak görev yaptığım bu hastanede, yaptığımız bilimsel araştırmalar sonucu bu 10 uzmanda önce doçent sonra profesör oldu. Şu anda ülkenin çeşitli illerinde çocuk ve ergen psikiyatri kliniklerinde öğretim üyesi olarak yeni uzmanlar yetiştiriyorlar.

2014 yılında profesörlük kadrosu sadece üniversitelerden alınabildiği ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi henüz kurulmadığı için Düzce Üniversitesi’nde profesör olarak göreve başladım. Torunumun doğduğu ay onun büyüdüğü süreçte yanında olabilmek için 2016 yılında devletten emekli oldum. Toplam 30 yıllık devlet kadrosunda çalışmış biri olarak maaşım dışında hiçbir gelirim olmadı ve en ufak bir disiplin suçu ya da soruşturmasına maruz kalmadım. 5 yaşında ilkokula başladığım andan itibaren 53 yıl boyunca tüm hayatım çalışmak ve ülkeme katkıda bulunmakla geçti.

2016 yılında Düzce Üniversitesi’nde çalışırken çocuk esirgeme kurumundan 10 yaşındaki bir kız çocuğunu koruyucu aile olarak yanıma aldım. Şimdi 21 yaşında. Üniversite okuttum, bir ay önce işe başladı. 1+1 evimde onunla birlikte yaşıyordum. Dünyalar iyisi, ahlaklı, terbiyeli ve mutlu bir kadın oldu.

21 Kasım günü bu kızımla evimizde uyurken polisler geldi ve beni gözaltına aldı. Zaten çocukluğunda büyük travmalar yaşayan birine annelik yapan, güven dolu bir ortam sağlayan kişinin polisler tarafından gözünün önünde alınması, güven duygusunu tekrar zedelenmesi ve önceden sevdiklerini kaybeden çocuğuma sevdiği birini tekrar kaybetme duygusunun yaşatılmasına çok üzüldüm. Bu yaşadığım olayda beni en çok yaralayan bu oldu.

2016-2022 yıllarında ilk özel hastanede çalışma tecrübemde muhtaç ve ilaç raporu olan bazı hastaların muayene ücreti ödememesi ve hastane yönetiminin mesnetsiz iddiaları nedeniyle bir soruşturmaya maruz kaldım. (Hastane avukatının TV kanallarına verdiği demeçte bazı hastaların muayene ücretini yatırmadığını, hastanenin para alamadığı için çeşitli iddialar ekleyip beni şikâyet ettiğini dinledim.) Hâlbuki muayene ücretinin yatırılıp yatırılmadığının kontrolü benim görev tanımıma girmiyor. Muayene ücretinin yatmaması, o ücretin yarısının bana ödenmemesi anlamında olduğu için bana mali zarar veren bir durumdur. Ayrıca 2016-2022 yılları arası İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde YÖK’te tam zamanlı kadrolu öğretim üyeliğimi sürdürdüğüm hiç dikkate alınmamış.

***

Halen iddianame çıkmadığı için nelerle suçlandığımı bile bilmiyorum. Allah katında ve kanun karşısında alnım açıktır. Mahkemeye çıkabilirsem haklarımı savunabileceğim. Benim tutuklanmamı talep eden savcı beni hiç görmedi, bir soru bile sormadı. Mesleğimi şerefle yaptığım için tabip odası tarafından ‘Meslekte 40 Yıl’ plaketi aldığım bu yıl; 20 yıl boyunca sayılarca uzman doktor ve klinik psikolog yetiştiren, 60 yaşında insüline bağlı diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı gibi kronik hastalıkları olan birinin savcı tarafından görülmeye, ifadesi alınmaya layık görülmemesi çok ağırıma gitmiştir. Bu olayda beni en çok yaralan ikinci şey budur.

21 Kasım’da evimden alındıktan sonra İstanbul’daki Vatan Emniyet’te 4 gün gözaltında tutuldum. Bu sürede sadece su ve bozuk olduğu için yemedim sandviç yerine kuru ekmek alarak hayatta kalmaya çalıştım. İnsülin kullanan bir diyabet hastası için gerekli olan beslenmeye ulaşamadığım gibi evden yanımda getirdiğim -buzdolabında muhafaza edilmesi şart olan- insülinin buzdolabına konmasını sağlamak ise 30-40 saati geçmiştir. İnsülinin bozuk olması çok muhtemel olup beslenme de ayarlanmadığı için 4 gün hayati tehlike içinde yaşadım. Bu olay yaşadığım en acı üçüncü şeydir.

Şu anda tutuklu kadınlar koğuşundayım. İlk geldiğim gece o kadar stres yapmışım ki gece dişlerimi sıkmaktan çene kaslarıma kan oturmuş. Birkaç gün yutamaz, konuşamaz oldum. O gün ambulansla acile götürüldüm, gerekenler yapıldı. Revir doktorunun muayenesi ve ilaçlarımı tam ayarlaması sayesinde tedavime kavuştum. Cezaevinin doluluğu nedeniyle bazı aksamalar olsa da müdür, idare görevlileri ile mesleklerinin başlarında olan çok genç infaz memurlarının yoğun ve zorlu çalışmalarına tanık oluyorum.

Hayatım boyunca halkın her sosyokültürel düzeyindeki kişilerle iç içe olduğum için burayı mesleğim için de geçici bir deneyim olarak görerek kendimi avutmaya çalışıyorum. Boş durmayı hiç sevmeyen, devamlı aktif biri olduğum için hem kendimi bir şeylerle oyalamak hem de kuruma katkı sağlamak için kaldığım 48 kişilik koğuşun yerlerindeki boya kalıntılarını kazıyarak temizledim. Bu başıma gelen büyük acıyla baş etme mekanizması olarak kullandığım bilinçli bir yöntem. İlik kanseri olan ve yataktan kalkmakta zorlanan bir avukat hanımın da -odamda kalmak için dilekçe vermişti- benimle kalmasına onay vererek odaya aldım. Ona hem manevi destek veriyor hem de bakım gereken -kendisinin yapamayacağı- işlerde yardımcı oluyorum.

Beni burada en çok üzen iki kızımı ve üç torunumu görememem, sevememem ve özlememdir. Diğer çok üzüldüğüm konu dünyanın birçok ülkesinde yaşayan Türk vatandaşları ve tedavi ettiğim hastalarımı görememek, tedavilerinin aksamasıdır. Bakırköy’de çok ağır, kimsenin iyileştiremediği hastaları iyileştirme tecrübemden dolayı çok sayıda ağır hastam vardı. Onları özlüyor ve merak ediyorum.”

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.