Advertisement

10’ca bilim arasından: Haftada kaç kere tuvalete gidiyorsanız sağlıklısınız?

İnsanın bağırsaklarının çalışma düzeniyle sağlığı arasında bir bağ var mı? Son yapılan bir araştırmaya göre evet, tuvalete gitme sıklığınız ile vücudunuzun uzun vadeli sağlığı arasında bire bir bir ilişki var. Peki haftada kaç kere gitmeli?

Bilim Teknoloji 21 Temmuz 2024
Bu haber 2 ay önce yayınlandı
Fotoğraf: Shutterstock

21 Temmuz’dan merhaba. Eski ABD Başkanı Donald Trump’a düzenlenen suikast girişimiyle başlayan haftamız TBMM’de görüşülen hayvan hakları yasası için devam eden tartışmalarla devam etti. Bilim dünyası da bu hafta dünya ve Türkiye gündeminin karanlığına katıldı. Mesela NASA 450 milyon dolara yaptığı VIPER keşif aracını maliyet sorunları nedeniyle Ay’a gönderemeyecek. Ayrıca cuma günü bir küçük yazılım güncellemesi tüm dünyayı felce uğrattı.

Ama güzel şeyler daha fazlaydı. Mesela tam 52 bin yıllık dondurulup kurutulmuş bir mamutun parçalanmamış DNA’sına ulaştı bilim insanları. Bu, araştırmacıların mamutları daha eksiksiz bir şekilde hayata döndürmesi demek! Ayrıca Ay’da yeraltı mağarası bulundu. Yani bir gün astronotları kalıcı olarak Ay’a gönderirsek Ay’daki hava şartlarından doğal bir korumaları olabilecek. 

Çok pahalı satışlar da yapıldı. Mesela 2022 yılında Colorado’da keşfedilen Apex adı verilen dinozor fosili, 44 milyon 600 bin dolara satılarak şimdiye kadarki en pahalı dinozor fosili oldu.

Peki bugün menümüzde neler var?

New York’ta görülen meteordan yola çıkarak NASA ve Türkiye Uzay Ajansı’nın (TUA) birbirinden çok farklı açıklamalarına göz atıyoruz. Ardından sizi önce yaşamın habercisi olan yeni gazların bulunduğu Venüs’e, sonra da 2029’da dünyanın yanından geçecek göktaşını incelemek için yola çıkacak uzay aracına götürüyoruz.

Özellikle İstanbul’da bir evde uzun süre yaşayabilmek artık çok daha zor. Peki bunun çocuklar üstündeki etkisi ne olacak? Ev demişken 27 milyon dolara satın aldığı lüks evinden memnun olmayan OpenAI CEO’su Sam Altman’ın dertlerine de göz atacağız. Eminiz size “Ne dertler var, bizimki de dert mi?” dedirtecektir…

Günde ne kadar sık büyük tuvalete çıktığınız sağlığınızı etkiliyor. Peki doğru sayı ve miktar ne olmalı, bunu da tartışacağız.

Öyleyse yolculuk başlasın!

O bir kuş, hayır o bir uçak! Hayır hayır o bir meteor!

Hani Hollywood filmlerini izleyip “Bunlar da hep Amerika’nın başına mı gelir kardeşim!” diyoruz ya, New York bu çıkışı hak edecek bir takım olaylar yaşadı. Deprem oldu, tam güneş tutulmasını izleyebildiler ve kayıtlara geçen en sıcak yazı dünyanın geri kalanıyla paylaşıyorlar. Bunlara bir de salı günü gökyüzünde beliren meteor eklendi. Uzayda uzun bir yolculuk yapıp Özgürlük Heykeli’ni solladı, New York Limanı’nda turistlere selam çaktı, Midtown Manhattan’ın üstünden geçti…

Gökyüzüne bakacak zamanı bulamayan New Yorklular bu manzarayı fark edemedi. Bir ses duymuşlarsa da dikkat kesilmeyi düşünmediler. Mesela NBC News kanalında sunuculuk yapan Patt Battle, seyircilerine şaşkın bir ses tonuyla “Sesini duydum ama yukarı bakmak hiç aklıma gelmedi” dedi. Yine de bazı New Jersey’liler sabah saatlerinde yüksek bir patlama sesi duyduklarından şikayet etti, kimisi de gökyüzünde ateş topu gördüğünü belirtti.

NASA’nın meteorlarla ilgili çalışmalarını yöneten biriminden William J. Cooke, meteorun New York üstünde önce 82 km yüksekteyken görünür hale geldiğini ve şehrin 16 km batısındaki Mountainside’da parçalandığını açıkladı. Cooke, bu tür gök cisimlerinin çoğunun sadece geceleri görülebildiğini belirtmekle birlikte salı günkü meteorun “gündüz vakti görülebilecek kadar enerjik olduğunu” söyledi. “Gün ışığında görülen ateş toplarıyla kıyaslayınca oldukça sıradan bir olaydı” diyen Cooke, “Mevcut ilginin yoğun nüfuslu bir bölgede yaşanmasından kaynaklanmış olması mümkün” dedi.

Ajanstan yapılan bir diğer açıklama da meteorun küçük olduğu için kimseye tehlike oluşturmamasıydı. Hatta ajans bu küçüklüğü sebebiyle dikkatlerini çekmediğini de belirtti: “Aslında bu kadar küçük gök cisimleri takip etmiyoruz (daha doğrusu edemiyoruz). Bu yüzden onlardan ancak atmosfere çarptıklarında ya da ateş topu oluşturduklarında haberdar oluyoruz.”

Benim bu açıklamayı uzun uzun vermemin bir diğer sebebi Türkiye-Hollanda maçının hemen bir gece öncesinde İstanbul ve diğer bazı kentlerden görülebilen meteora TUA’nın verdiği cevapla kıyaslama yapmak.

NASA’nın mesajında meteorun hangi noktada görülmeye başladığı, ne zaman hızlanıp ne zaman parçalandığı, tehlikeli olup olmadığı gibi soruların hepsinin cevabı var. Oysa TUA’nın iki hafta önceki meteor (ki meteor olup olmadığı da henüz belli değil, uzay çöpü de olabilir) olayına yaptığı açıklama şöyle:

Bize meteorlarla ilgili çok genel bilgiler verdiği için TUA’ya teşekkür ederiz. Yoksa bu bilgilere nereden ulaşacaktık, Google’daki herhangi bir bilim sayfasında bu bilgiler olacak değil ya!

Çocuk yaşta evden eve taşınmak depresyon riskini artırıyor

Fotoğraf: Shutterstock

Diğer kentleri bilmiyorum ancak İstanbul’da kiracı olmak artık bir işkence. Doğdu doğalı Kadıköy’de çok eski bir binada ailesiyle birlikte yaşayan arkadaşımın ev sahibi yaklaşık 10 bin olan kirayı 55 bine yükseltmek istedi. Başka bir arkadaşım tek başına yaşıyor ve ev sahibi kirayı 20 bine yükseltti. Bu arkadaşımın aldığı maaş öyle 50-60 bin civarında değil. Bir an önce ev arkadaşı bulamazsa aldığı maaşın büyük kısmı ev kirasına gidecek yani. Ya da taşınacak. Bunlar sadece benim çevremdeki ev sorunu yaşayan kişiler. Sözde yerleşik hayattayız ama göçebeler gibi bir evden diğer eve taşınmak zorunda bırakılıyoruz. En azından bazılarımız. Peki bunun psikolojik bir karşılığı hiç mi yok?

Plymouth Üniversitesi’ndeki araştırmacılara göre 15 yaşından önce “birçok kez” taşınmak depresyon riskini artırıyor! JAMA Network’te yayınlanan çalışmaya göre 1981-2001 yılları arasında Danimarka’da doğan bir milyondan fazla kişinin yaşadığı yerler analiz edildi. Sonuçlara göre 10-15 yaşları arasında bir kez taşınan çocuklara depresyon teşhisi konma olasılığı hiç taşınmayanlara göre yüzde 41 daha fazla. Aynı yaşlardaki bir çocuk birçok kez taşınmak zorunda kalmışsa risk yüzde 61’e yükseliyor. Ayrıca çocukluk döneminde daha fakir mahallelerde yaşayan bireylerin yetişkinlikte depresyona sahip olma olasılığının yüzde 10 daha yüksek olduğu görülüyor.

Plymouth Üniversitesi’nden çalışmanın başyazarı olan Prof. Clive Sabel, “Elde ettiğimiz verilerin buzdağının görünen yüzü olabileceğine inanıyoruz. Çocuklar büyürken okul, spor kulüpleri ve diğer etkinlikler aracılığıyla sosyal bağlarını oluşturuyor. Yeni bir şeye adapte olmak zorunda bırakıldıkları her an onlar için yıkıcı olabiliyor” diyor.

Büyük tuvalete çıkış sıklığınız da sağlık durumunuzu belirliyor

Fotoğraf: Shutterstock

Hoşumuza gitse de gitmese de hepimiz büyük tuvaletimizi yapıyoruz. Ancak herkesin dışkısı kendinedir. Kimileri daha sık tuvalete çıkarken kimisi de daha az çıkar. Cell Reports Medicine dergisinde yayınlanan çalışma bağırsağımızın çalışma sıklığının uzun vadede sağlığımızı nasıl etkilediğini ortaya çıkardı. Şimdi araştırmacılar sağlıklı olup olmadığımızı anlamak için yapmamız gereken büyük tuvalet miktarını bildiklerini iddia ediyorlar. Araştırmanın arkasındaki bilim insanları ABD’deki Biyolojik Sistem Enstitüsü’nden ve büyük tuvalete çıkma sıklıklarını şöyle kategorize ettiler:

📍Kabız (Haftada 1-2)
📍Az ve normal (Haftada 1-3)
📍Çok ve normal (Haftada 3-6)

Arivale Scientific Wellness programına kayıtlı sağlıklı 1425 katılımcının büyük tuvalet sıklığını, kan değerlerini, demografik özelliklerini ve genetiklerini inceleyen araştırmacılar şu sonuçlara ulaştı:

👉Gençlerin, düşük vücut kitle endeksine sahip kişilerin ve kadınların bağırsak hareketlerinin sıklığı daha düşük.

👉Bağırsaktaki lifleri işleyen bakteriler daha çok günde 1-2 kez büyük tuvalete çıkan kişilerde görülüyor. Bu kişiler ayrıca lif açısından zengin yiyeceklerle beslenen, düzenli egzersiz yapan ve yeterli oranda su tüketen kişiler oluyor. Lifleri işleyen bakterilerin bağırsak mikrobiyomunun dengeli kalmasına yardım ederek zararlı bakterilerin çoğalmasını önlediğini de not düşelim.

👉Proteinleri zararlı yan ürünlere dönüştüren bakterilerse kabız ya da ishal olan kişilerde daha sık görülüyor.

👉Kabız olan kişilerde böbreklere zarar veren maddeler daha yüksekken, ishal olan kişilerde karaciğere zarar veren kimyasalların görülmesi daha yüksek.

Yani her şeyde olduğu gibi büyük tuvaleti yaparken de ölçüyü tutturmak önemli. Ayrıca lifli besinler tüketmeyi unutmayın!

📌Gözümüzden kaçmadı

👉Metali eritebilecek kadar sıcak, atmosferiyse boğucu ve zehirli olan Venüs, Güneş Sistemi içinde belki de gidilecek en son yerlerden biri. Ancak gökbilimciler Venüs’teki bulutlara gizlenmiş iki gaz tespit etti ve bu gazlar yaşam formlarının varlığına işaret ediyor. Keşfin ayrıntıları çarşamba günü Hull’da düzenlenen ulusal astronomi toplantısında anlatıldı. Bu gazlardan biri, Venüs’te olup olmadığına hep şüpheyle yaklaşılan bir gaz olan fosfin. Fosfin gazı dünyada porsuk bağırsağı ve penguen dışkısı gibi oksijensiz ortamlarda bakterilerin üretmesiyle ortaya çıkıyor. Diğeri ise dünyada biyolojik faaliyetlerle ve endüstriyel süreçlerde ortaya çıkan amonyak. Yaşam formlarının varlığına işaret eden bu gazlar “Evet Venüs’te kesinlikle yaşam var” diyebilmemizi sağlamak için yeterli değil. Ancak bu keşif sayesinde Venüs’e ilgi daha da artabilir. Hem Venüs atmosferi incelip de Güneş’in radyoaktif ışınları gezegenin içinden geçene kadar dünya gibi bir yerdi. Yani ılıman bir iklime sahip olduğu zamanlar ortaya yaşam formu çıkmış, hatta gelişmiş bile olabilir.

🔴Bu arada NASA bu hafta Venüs’e uzaylı yaşam formları duyar belki diye Missy Elliot’un “The Rain” şarkısını sadece 14 dakika içinde ulaştırdı. Biz de 10Haber olarak gelecek şarkı seçimleri için NASA’ya birkaç tavsiye yaptık. O haberi de buradan okuyabilirsiniz.

👉2029 yılında dünyanın yanından Eyfel Kulesi’nden çok daha büyük 99942 Apofis adındaki bir asteroit geçecek. Bilim insanları en azından önümüzdeki 100 yıl içinde bir asteroidin dünyaya çarpma ihtimalinin düşük olduğunu söylüyor ancak bu demek değil ki uzay ajansları işini şansa bırakacak. Daha önce tehlikeli asteroitlerin yörüngesini değiştirmek için Dart misyonuyla bir test yapılmıştı, şimdi sırada Apofis’in inceleneceği yeni bir görev var. Misyonun adı Güvenlik ve Emniyet için Hızlı Apofis Misyonu (Ramses). Misyona destek verdiğini açıklayan Avrupa Uzay Ajansı, söz konusu asteroide uzay aracı göndererek göktaşının boyutunu, şeklini, kütlesini ve nasıl hareket ettiğini öğrenmeyi amaçladıklarını belirtti. Görev ayrıca Apofis’in yörüngesine de ışık tutacak. Yani Ramses, 13 Nisan 2029 Cuma günü geldiğinde dünyanın 32 bin kilometre yakınından geçerken asteroitte ne gibi değişiklikler olacağını da gözlemleyecek.

Ramses misyonu. Fotoğraf: NASA

👉Bilim insanları Arjantin’de Reconquista Nehri kıyısında megafauna türüne ait kemik fosilleri çıkardıklarında kemiklerdeki kesik izlerinin başka hayvanlar tarafından değil taş aletlerle yapıldığını gördüler. Bu onlar için çok değerli bir buluştu çünkü insanların Amerika’daki varlığını beş bin yıl geriye taşıyarak 21 bin yıl önce ortaya çıktığını gösteriyor. Aşağıya antik insanların ölü megafaunalar üstünde nasıl çalıştığını görebilirsiniz:

👀Biraz da magazin

👉Yapay zeka şirketi OpenAI’ın CEO’su Sam Altman, San Francisco’daki meşhur Lombard Caddesi’nde 27 milyon dolara satın aldığı malikaneden şikayetçi. 9500 metrekare olan bu mülkün manzarası körfez, devasa bir havuza ve garaja sahip. Ancak Altman malikanenin inşasıyla ilgili birtakım sorunlar olduğunu ve satış işlemleri sırasında aldatıldığını düşünüyor. Davaya göre mülkün şu anda dört milyon dolar değerinde acil onarıma ihtiyacı var. Havuz sızdırıyor, hatta geçen yıl büyük bir su baskını da yaşanmış. Mülkün inşasından sorumlu Troon Pacific ve CEO’su Greg Malin daha önce de benzer davalarla karşı karşıya kalmış. Evin fiyatı 2018’de 45 milyon dolarken pandemi nedeniyle 2020 sonunda 27 milyon dolara düşmüş. Altman gibi bir milyarderin böyle pahalı bir evi almadan önce uzmanların kapsamlı incelemesinden geçirmemesi de dikkat çekici. Merak edenlere evi şöyle gezdirelim:

📚Yeni çıkanlar

Duygular, insan yaşamının merkezinde yer alır ve hem bireysel hem de toplumsal düzeyde derin etkiler yaratır. Duyguların beynimizde nasıl oluştuğunu, nasıl işlendiğini ve nasıl yönetildiğini anlamak, sadece kendi iç dünyamızı daha iyi tanımamızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda başkalarıyla daha sağlıklı ve derin ilişkiler kurmamıza da yardımcı olur. “Duygular Nasıl Oluşur: Beynin Gizli Yaşamı” adlı bu kitap, duygusal deneyimlerin nörobiyolojik ve psikolojik temellerine dair kapsamlı bir keşfe davet ediyor.

Bu kitapta, duyguların evrimsel kökenlerinden başlayarak, beynin duygusal merkezlerine ve bu süreçlerde rol oynayan nörotransmitterlere kadar geniş bir yelpazede bilgi bulacaksınız. Limbik sistemin karmaşık yapısı, amigdala ve hipokampus gibi yapıların duygular üzerindeki etkisi detaylı bir şekilde ele alınacak. Ayrıca, duygusal bellek, geçmiş deneyimlerin beyin üzerindeki kalıcı izleri ve bu izlerin günlük yaşamımızdaki yansımaları incelenecek.

👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.

BİN YILDAN UZUN SÜRE HÜKÜM SÜREN BİR İMPARATORLUK NASIL AYAKTA KALDI?

532 yılında, Bizans İmparatoru Iustinianus, Nika İsyanı’nın patlak verdiğinde büyük bir tehditle karşı karşıya kaldı. Hipodrom’da toplanan isyancılar, imparatorluk sarayına saldırdılar ve Constantinopolis’in büyük bir kısmı alevlere teslim oldu. Iustinianus, ünlü general Belisarius’un liderliğinde isyanı bastırdı. İsyanın ardından, Iustinianus şehri yeniden inşa etmek için büyük bir fırsat yakaladı ve Ayasofya’nın muazzam inşa süreci başladı.

Roma İmparatorluğu neden ve nasıl ikiye bölündü? Bizans nasıl çöktü ve imparatorluğun mirası günümüzde nasıl yaşıyor? Veba salgınları, düşman saldırıları ve iç karışıklıklar karşısında Bizans nasıl direndi? Bizans sanatının ve mimarisinin benzersiz özellikleri nelerdi? İmparatorluğun sınırları nasıl genişledi ve korundu? Malazgirt Savaşı’nın imparatorluk üzerindeki etkileri nelerdi? Bizans İmparatorları, Türk tehdidine karşı nasıl stratejiler geliştirdi?

Warren Treadgold Bizans İmparatorluğu’nun başlangıcından çöküşüne kadar olan süreçte, imparatorluğun askeri, politik, kültürel ve ekonomik yapılarını ayrıntılı bir şekilde analiz ediyor. Diocletianus’un imparatorluğu ikiye bölmesinden Constantinopolis’in kuruluşuna, Iustinianus’un büyük fetihlerinden ikonoklazm dönemine kadar birçok kırılma noktasını okuyucuya aktarıyor. Treadgold’un usta kalemiyle bu kitapta Bizans’ın Batı Roma İmparatorluğu’ndan ayrıldığı tarihten, parçalarına ayrılmış imparatorluktan geriye kalan son devletin Türkler tarafından ortadan kaldırıldığı 1461 yılına kadar geçen zamana kadar bir genel tarih okuyacaksınız.

👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.

Herkes yargılanmaktan endişe duyar. Aptalca bir tweet harika bir kariyeri yok edebilir, dikkatsiz bir görüntü sarsılmaz sanılan itibarı mahvedebilir. Yine de yargılanma kaçınılmazdır; yargılamadan ve yargılanmadan sosyal varlıklar olamayız. Bu nedenle yargılanmaktan kaçmak hayalden başka bir şey değildir. Hiç yargılamadan/yargılanmadan anlamlı bir hayat nasıl sürdürülebilir?

Zaman zaman acı verse de başkalarının bizi yargılaması, aslında önemli olduğumuzun bir göstergesidir ve bazen de haklı olduğumuzun onaylanması için gerekli bir yoldur. Ancak diğer yandan; yanlış değerlendirmeler, arzular ve sosyal alandaki yanlış adımların hepsi bir yanlış anlaşılma ağı örüp günlük hayatlarımız içinde bizleri gölgeleyerek izole eder. Ortak düşünce ve beklentiler yolunda parmak uçlarımıza basarak ilerlerken kötü şekilde yargılanma tehdidi başımıza bela olur ve pek çok
sosyal acı yaşamamıza yol açar. Garip biri olarak algılanacağımızla ilgili endişeler, utanç ve suçluluk duygusu ve buna eşlik eden diğer faktörler bunlarla baş etmek için kendimizi gizlememize sebep olur. Konuşmalarımızı ya da davranışlarımızı örteriz.

Ziyad Marar, Beni Yargıla/ma: Yanlış Anlaşılmanın Değeri‘nde sıra dışı örneklerle bu ilginç konuyu ele alıyor ve etkileyici bir okuma deneyimi sunuyor. Psikoloji, felsefe, sahne sanatları, şiir ve edebiyattan sıkça referanslar sunan Marar, ulaşma ve bağ kurma ihtiyacımızı ciddiye alan ve geçici de olsa umudun yeşerebileceği bir dünya ortaya koyuyor.

👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.

🤭Sanalda Güldürenler

Bu haftaya damga vuran olay kuşkusuz siber güvenlik teknolojisi şirketi CrowdStrike’ın yaptığı ufacık bir güncellemeyle başta Windows işletim sistemiyle çalışan bilgisayarların mavi ekrana düşmesine neden oldu. Bu ufacık hata bankacılık uygulamalarını felç etti, uçuşlar yapılamadı, hastanelerde bilgisayara bağlı işlem yapılamaz oldu. Hata fark edildikten sonra şirket önce yama yaparak Windows sistemlerinin acil durum modunda çalışmasını sağladı, sonra da esas düzeltmeyi yaparak sorunu kısmen çözdü. Çöküntünün yarattığı etkiyi tamamen düzeltmek ise günler sürecek. Zaten Microsoft’un açıklamasına göre çöküntüden etkilenen cihaz sayısı 8,5 milyonmuş! Ancak yaşanan kriz nedeniyle kıyamet senaryoları yazmak için klavye başına oturanlar olduğu gibi, piyasalar da darbe gördü.

Durumla dalga geçenler de yok değildi. Örneğin Vincent Flibustier adındaki bu X kullanıcısı “Crowdstrike’taki ilk günüm, biraz güncelleme yapıp öğle sonunu tatil ilan ettim” diye yazdı. Bu tweetinden iki saat sonra da “Kovuldum” diye yazdı. Bu kişi tabii ki dalga amaçlı bunu yazdı ama tweete inanıp tepki gösterenler de olmadı değil.

Bu arada cuma günkü yazılım hatası güncellemeden kaynaklansa da CrowdStrike hackerların saldırısına da uğrayabilirdi. O zaman şirketin durumu düzeltebilmesi için çok daha fazla uğraşması gerekecekti. Ayrıca bu güncellemenin tüm bilgisayarlara gönderilmeden önce test edilmesi de gerekiyordu ama yaşanan çöküntüden böyle bir şeye tenezzül etmediklerini anlıyoruz. Hayatımızın her alanında bilişim sistemlerine bağımlı haldeyiz ve ileride daha büyük sorunlarla karşılaştığımızda ne yapacağımız meçhul. İyi tarafından bakalım, düzenleyici kurumlar bunu bir uyanış çağrısı olarak görerek ne yapabileceklerini ele almaya başladı bile. CrowdStrike konusundaki detaylı haberimize de buradan ulaşabilirsiniz bu arada. Şirketin geçmişi de yine haberin içinde.

10'ca bilim arasından: Bilim, insanın tarihini yeniden yazıyor10’ca bilim arasından: Bilim, insanın tarihini yeniden yazıyor

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.