Temmuz hakkını vermiş: Dünyanın yüzde 81’i temmuz ayında en az bir gün aşırı sıcağa maruz kaldı
Sanayi çağı başladı başlayalı insanlık dünyayı bugün en yaygın kabul gören tahminlerin de ötesinde ısıttı. Bu çıkarımı Karayiplerde yaşayan deniz süngerlerinden dünyanın geçmişte ikliminin nasıl olduğuna dair bilgi toplayan bilim insanları yapıyor.
Kar yağacak dendiğinde güneşin açtığı Türkiye’de hava durumu tahminlerine inanç azalmış olsa da son on yılda bilim insanlarının artan sıcaklıkları isabetli ölçmesinde uyduların ve sensörlerin etkisi büyük oldu. Ne var ki küresel ısınmayı tüm boyutlarıyla değerlendirmede bunlar yetersiz kalıyor. Zira bilim insanları bu verileri çoğunlukla 19’uncu yüzyıldan kalma ve genelde kesin olmayan termometre ölçümleriyle birleştiriyor.
Bu noktada bilim insanlarının yardımına süngerler koşuyor. Araştırmacılar süngerlerin yüzyıllardır hiç durmadan oluşturduğu iskeletlerinin kimyasal yapısını inceleyerek küresel ısınmanın ilk zamanlarına dair ufkumuzu genişletecek bir çalışma yaptı. Sonuç ilginç: İnsanlar küresel ısınmayı hiç öyle 1.2 santigrat derece değil, yaklaşık 1.7 santigrat derece artırmış. Bilim insanları bu bulgunun “uyanış çağrısı” olduğunu söylüyor.
Bu daha sıcak bir dünya, şimdikinden bile sıcak hava dalgaları, daha şiddetli fırtınalar, daha yıkıcı orman yangınları demek. İklimbilimciler dünyanın dayanılamaz sıcaklıklara ne zaman ulaşacağını tahmin etmek için insanlığın şimdiye kadar gezegende yarattığı toplam ısı miktarını göz önünde bulunduruyor. Bilim insanları ve hükümetler bu kayıtların mükemmel olmadığını bilse de herkesin az çok üstünde anlaşabileceği bir kıstas olduğu için eski kayıtları referans alıyor.
Eğer atalarımız dünyayı sandığımızdan çok daha fazla ısıttıysa iklim değişikliği tehlikesi çanları düşünülenden çok daha erken çalmaya başlamış olabilir. Pazartesi günü Nature Climate Change dergisinde yayınlanan araştırma insanlığın gezegeni 19’uncu yüzyıl kayıtlarına yansıyandan daha erken ısıtmaya başladığını gösteren diğer kanıtlara katkı yapıyor.
Çalışmanın kahramanları olan deniz süngerleri yaşam süresi epey uzun sclerospongeler. Aşağı yukarı greyfurt büyüklüğünde olan bu süngerler derin denizin loş alanlarında yaşamayı tercih ediyor. Son derece yavaş büyüdükleri için çevrelerindeki suyun sıcaklığı kimyasal yapılarına parmak izini bırakıyor. Araştırmacılar Porto Riko ve Virgin Adaları’ndan topladıkları canlı altı Sclerosponge’den alınan örnekleri inceledi. Altı örnek çok fazla değil tabii, ama çok derinde yaşadıklarından onlara ulaşmak için işinin ehli dalgıçlar bulmak gerekiyor ki bu maliyeti bir şey.
Araştırmacıların ilk işi süngerlerin iskeletlerine yansıyan son değişiklikleri son 60 yılın küresel deniz suyu sıcaklığı ölçümleriyle karşılaştırdı. Sonra da sünger verilerinin kalanı üstünde çalışarak 1700 yılına kadar uzanan bir okyanus ısınma tarihi ortaya çıkardılar. Okyanus sıcaklıkları 1790 yılına kadar çoğunlukla sabit kalmış. Sonra volkanik patlamalar nedeniyle sular biraz soğumuş, 1860’ların ortalarında ise ısınmaya başlamış. 20’nci yüzyılın ortalarına gelindiğinde hem deniz hem de karadaki ısınma bilim insanlarının şu an tahmin ettiğinden yaklaşık yarım derece daha fazlaymış. Veriler farkın bugüne kadar devam ettiğini gösteriyor.
Malum hükümetler 2015 Paris Anlaşması’nda küresel ısınmayı iki derece ve hatta mümkünse 1.5 derece ile sınırlandırmayı taahhüt etmişti. Şimdi bu bulgular yetkililerin bu işte başarılı olup olmayacağı konusunda var olan endişeleri iyice artırdı.
Bununla birlikte araştırmada yer almayan Imperial College London’dan iklimbilimci Joeri Rogelj çalışmanın Paris Anlaşması hedeflerini etkilemeyeceğini belirtti. NYT’ye konuşan Rogelj hedeflerin küresel ısınmanın etkilerinin sanayi öncesi dönemdeki koşullarla değil 1986 ve 2005 arasındaki koşullarla kıyaslandığında ne kadar kötüleşeceğine dair tahminlere dayandığını söyledi. Dolayısıyla Rogelj’e göre 19’uncu yüzyıla dair bilgilerimiz revize edilse bile Paris Anlaşması’nda alınan kararlar üzerinde etkisi olmayacak.