Cinayet davasında metreli savunma beraat getirdi
Kaynağı Uludağ'da olan Nilüfer çayı, orada içilebilir temizlikte. Ama Bursa'nın her türlü sanayisi atığını bu çaya boşalttığı için Mudanya'dan denize döküldüğü noktada kokudan ve pislikten yanına yaklaşmaya bile imkan yok. Yıllardır çözülemiyor.
Bursa, bir yandan Türkiye’nin dev bir sanayi şehri ama bir yandan da biliyorsunuz bu şehrin eskiden beri lakabı ‘Yeşil Bursa.’
İşte o yeşilliğin ve doğa güzelliğinin parçalarından biri de, Uludağ eteklerinde Aras Şelalesinden başlayan ünlü Nilüfer Çayı.
Bu güzel akarsu, şehrin içinden geçiyor, sonra adını verdiği Nilüfer ilçesini kat ediyor ve son olarak Mudanya’dan Marmara Denizi’ne dökülüyor.
Kaynağına baktığınızda Nilüfer Çayı içilebilir berraklıkta ve temizlikte. Ama aynı Nilüfer çayı kaynaktan biraz uzaklaştıktan itibaren tanınmaz hale geliyor. O kadar ki, Nilüfer Çayı artık Marmara Denizi’ndeki kirliliğin en büyük kaynağı olan üç akarsudan biri durumunda.
Neden bu kadar kirli Nilüfer? Cevabı Bursa’sın son 40-50 yıldaki gelişiminde ve zenginleşmesinde gizli. Şehirde kurulan fabrikalar, özellikle de tekstil fabrikaları bugün dahil kimyasal atıklarını bu güzelim dereye döküyorlar. Sadece tekstil de değil, şehirdeki ve çevresindeki plastik fabrikalarından oto yan sanayiine kadar pek çok işletme, pek çok evin evsel atığı dereye akıyor.
Marmara Denizinin karşı yakasındaki büyük kirlilik kaynağı Ergene ile kıyaslandığında aslında çok kısa bir çay Nilüfer çayı. Denetlenmek ve kirlilik gerçekten engellenmek istense, denetlemesi kolay yani. Ama Nilüfer Çayını kurtarmak için yıllardır nutuklar atılmasına, bilimsel toplantılar düzenlenmesine karşın tek bir adım atılmış değil.
İşte daha yeni Bursa Teknik Üniversitesi’nden bir ekip Nilüfer Çayını kaynağından alıp denize döküldüğü yere kadar inceledi, onlarca su örneği aldı. Nilüfer Çayı’ndaki koku ve renk değişiminin nedenlerinin araştırılması için kaynağından ve kent merkezindeki farklı noktalardan alınan numuneler Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) laboratuvarlarında analiz edildi.
Çayın sanayi ve evsel atıklara yakınlığı nedeniyle yapılan testlerde farklı parametrelerde dikkati çekici oranlarda değişimler tespit edildi.
Tekstilde sıklıkla kullanılan kostik gibi bazik çözeltilerin etkisiyle ölçümlerde kaynak suyu ve kirli su karşılaştırıldığında parametrelerin ortalama yüzde 65-70 arttığı görüldü. Artan sodyum miktarı çeşitli sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
BTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Ünlü yapılan test sonuçlarını değerlendirdi.
Test sonuçlarının numunelerin alındığı bölgelere göre değişkenlik gösterdiğini belirten Ünlü “Kaynağından çıkan suyu analiz ettiğimizde parametrelerin hepsi maksimum değerlerin altında olduğu için iletkenlik ve pH açısından oldukça temiz, içilebilir hatta sulamalarda uygulanabilir olduğunu gördük ancak farklı bölgelerden kirli suyu aldığımız zaman bu suların ne tarımsal sulamada kullanabileceğini ne de içilebilir olduğunu analiz ettik” dedi.
Nilüfer Çayı’nın tarımsal sulamada kullanılabilmesinin ancak suyun ön arıtmadan geçmesiyle mümkün olduğunu vurgulayan Ünlü kirliliğin sanayi ve evsel atıklardan kaynaklandığını ifade etti:
“Tekstil sektörü ağırlıklı bir bölgeden su örneği aldığımızda boyar maddelerin yoğun olduğunu görüyoruz. Kimyasalların daha yoğun olduğu bölgeler var. Ağır metallerin de suyun içine karıştığını analizlerin sonucunda görüyoruz. Organik malzemeler de benzer şekilde suyun içinde bulunuyor. Tekstil endüstrisinin atık suları boya, krom, nişasta, kostik (NaOH) ve asidik atık kimyasallar içerdiğinden çevreye zararlıdır. Kullanılan suyun büyük bir miktarı ön terbiye proseslerinde harcanır. Kumaşların ön terbiye işlemlerinde de bazı yıkamalarda, pH dengelemede, kasar ve merserizasyon proseslerinde kostik kullanılır. Suyun eski haline dönüp kaynağındaki gibi temiz akabilmesi için sanayi sektörünün arıtma tesisi kurması ve bunu geliştirmesi gerekiyor. Önlem alınırsa kaynağında oldukça temiz bu suyun içilebileceğini ve tekrar kullanılabileceğini söyleyebiliriz. Tarımsal sulamada da kullanabiliriz. Şu anki durumda sulamada kullanmaya kalktığımızda bu ekolojik döngü içinde tarımsal kaynakları tüketeceğimiz için insan sağlığına da zarar verecektir.”
Mudanya ilçesi sakinleri de durumdan şikayetçi. Mudanya ilçesi kırsal Çayönü Mahallesi’nde yaşayan 74 yaşındaki Mehmet Güleç gençlik yıllarında bu suda yüzdüklerini, hatta suyu içebildiklerini söyledi.
Çay suyunu hayvanlarına balık tutmaktan bulgur kaynatmaya kadar kullanan Güleç çayın durumuna üzüldüklerini dile getirdi:
“Dere boyuna gelip ağlamamız gerekiyor ama gelemiyoruz çünkü çok kötü kokuyor. Şu anda kullanılacak bir vaziyeti yok. Çocukluğumuz, gençliğimiz buralarda geçti. Geçen sene barajımızda su bitti, tek sefere mahsus buradan sulama yaptık. Oğlum iki saat sonra zehirlenip Tıp Fakültesi Hastanesine gitti. Biz bu suyu içiyorduk, böyle temiz suyu vardı. Mis gibi kokardı. Yetkililerden buna bir çare istiyoruz.”
Mahallenin bir diğer sakini olan 67 yaşındaki Rüştü Bozkurt ise çayın çevresinde nefes dahi alamadıklarını söyledi.
“Özellikle hafta sonları daha kötü kokuyor. Ziftten öte bir şey. Köyün en üst kısmında oturuyorum. Orada bile bu koku nefesimi kesiyor” diyen Bozkurt kokunun mahalleye kadar geldiğini vurguladı.