Müsilaj veya Türkçe adıyla deniz salyası ocak ayında olmamıza rağmen Mudanya’dan Heybeliada’ya, Tekirdağ’dan Büyükçekmece’ye Marmara Denizi yüzeyinde yeniden görülür hale geldi. Deniz suyu daha da ısındığında büyük bir felaket bizi bekliyor olabilir.
Marmara Denizi 1990’lardan beri yavaş yavaş ölüyor. Ölümün başlıca sebebi denize akıtılan azot ve fosfor. Bu iki madde tarımda kullanılan gübreden insan atıklarından oluşan kanalizasyona kadar her yerde var. Denizde bu iki maddenin aşırı artışıyla özel bir plankton hızla beslenip hakim tür oluyor ve o da “müsilaj” veya Türkçe adıyla deniz salyası oluşturuyor.
Sorun 1990’lardan beri yaşanıyor ama 2021 yılında Marmara yüzeyi pek çok yerde bembeyaz ve katı deniz salyasıyla kaplanınca yani görünür olunca ülke çapında bir telaşa neden oldu. Oysa o deniz salyasını bilim insanları yıllardır deniz yüzeyinin biraz altında gözlüyor ve kamuoyunu uyarmaya, hükümetleri de önlem alınması için harekete geçirmeye çalışıyorlardı.
2021 yılında deniz salyası o çirkin beyaz görünümüyle deniz yüzeyini kaplayınca Tayyip Erdoğan iktidarı da harekete geçti, bir yandan deniz yüzeyindeki salya toplandı, bir yandan da bir bilim kurulu oluşturulup salyayla mücadele edilmesine karar verildi. Ama son birkaç haftaya kadar bu mücadeleyle ilgili kamuoyu hiçbir şey duymamıştı. Şimdi yeni yeni Çevre Bakanlığı henüz tam arıtma tesislerini açmayan belediyelere ceza kesmeye başladı.
Müsilaj görüntüleri bugün çekildi. Felaket Marmara’da deniz yüzeyine ulaştı.
3 yıldır Marmara Denizi’nin kirletilmesini engellemek için gerekeni yapmayan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı hesap ver.
1- Bursa Gemlik
2- Bursa Mudanya
3- İstanbul Kınalıada #Müsilaj pic.twitter.com/evDEf94IJA— Bursa Su Kolektifi (@BKolektifi) January 12, 2025
Deniz salyası günlerdir minik minik haberlerle Marmara denizi kıyısında çeşitli balıkçı barınakları tarafından duyuruluyor, çünkü balıkçılar salyayı görüyorlar.
Dün de Mudanya’dan videolar yağdı, Tekirdağlı balıkçılar salyanın yoğunluğu yüzünden ağlarının yırtıldığını, denize çıkamaz hale geldiklerini söyledi. İstanbul Heybeliada’dan video ve fotoğraflar paylaşan bir grup da iskele civarındaki deniz salyası oluşumunu sergiledi.
Deniz salyası deniz suyunun ısınmasıyla yüzeye çıkan bir şey. Oysa şimdi ocak ayındayız ve deniz suyu geçmişe göre sıcak olsa bile serin aslında. Yaz aylarında bu su daha da ısınacak ve anlaşılan o ki bu yıl da Marmara Denizinin yüzeyini beyaz salya kaplamış olarak görme ihtimalimiz yüksek.
Salyanın ana sebebi denizdeki fosfor ve azot miktarının artması. Bu fosfor ve azotu Marmara’ya dökülen bazı akarsular özellikle taşıyorlar. Bunlardan biri on yıllardır kirlilik sorunu çözülemeyen Bursa’nın ünlü Nilüfer Çayı. Kaynağında içilebilecek berraklıkta olan bu çay çok kirlenmiş olarak denize kavuşuyor. Bugün o ırmağın denize döküldüğü noktada deniz salyasının yeniden yüzeye çıkacak kadar yoğunlaştığını görmek şaşırtıcı değil, çünkü Nilüfer’i temizlemek için hiçbir şey yapılmadı aradan geçen sürede.
2021’de Marmara Denizini dolduran #müsilaj geri geldi. Aylardır su altında çoğalıyordu, şimdi yüzeyde de yayılıyor. Fotoğraf bu sabah Heybeliada’dan.
Deniz ‘alıcı ortam’ değil. Atık su arıtılıp yeniden kullanılmalı. Kağıt üstünde değil gerçek denetim şart @csbgovtr @marmarabb https://t.co/4DEpgdgw9T pic.twitter.com/UckqkUISD9
— Heybeliada Mahalle Meclisi Girişimi (@HeybeliMahalle) January 13, 2025
Benzer bir durum aslında kirliliği dillere destan Ergene nehri için de geçerli. Marmara’nın kuzey kıyılarından denize dökülen bu nehir de bir başka deniz salyası besleyici.
Tabii tarımda kullanılan aşırı gübrenin içerdiği azot ve fosforu nihayetinde denize akıtan bu nehirler yegane sorun değil. Belki onlardan da büyüğü Marmara kıyısındaki İstanbul başta olmak üzere Bursa, Tekirdağ, Balıkesir gibi dev şehirlerin kanalizasyonlarının bu küçük iç denize akması.
Bu şehirlerin hiçbirinde biyolojik tam arıtma yıllardır konuşulmasına rağmen tamamlanmamış durumda. Bazı şehirlerde kısmen de olsa arıtma var, bazılarında ise hiç yok.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden (NKÜ) Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer “Müsilajı oluşturan en büyük sebeplerden biri de denize deşarjlarla bırakılan azot ve fosfor. Bu azot ve fosfor yükünü Marmara Denizi’nden çekmediğimiz sürece müsilaj problemleriyle zaman zaman uğraşmak zorunda kalacağız” diyor.
NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilaj sorunun bitmediğini söyledi. Müsilajın zaman zaman denizin derinliklerine indiğini, zaman zaman da yüzeye çıktığını belirten Tecer, “Bugünlerde de yine yapılan çalışmalarda denizin diplerinde, derinliklerinde olan müsilajın yüzeye doğru çıktığı anlaşılıyor. Biliyorsunuz; müsilajı oluşturan üç tane temel sebep vardı. Bunların üzerine durmak lazım. Bir tanesi; iklim değişikliğine bağlı olarak deniz suyu sıcaklığının artması, akıntının yavaşlaması ve üçüncü olarak da Marmara Denizi’ne yapılan deşarjlardı. Şimdi deniz suyu sıcaklığının artmasını sadece iklim değişikliğine bağlamak çok doğru değil. Çünkü baktığımız zaman bu bölgede, Marmara Denizi’nin özellikle son 50 yılda 2,5 santigrat derece deniz suyu sıcaklığının arttığını görüyoruz. 17,8 santigrat derece ortalama sıcaklıklar. Karadeniz’de bu 1 santigrat derece. Ege Denizi’nde 1,4 santigrat derece. Dolayısıyla Marmara Denizi’nin suyunun sıcaklığını sadece küresel ısınmaya bağlamak doğru değil. Bunun sebepleri var. Bunun sebepleri aslında diğer sebeple de ilişkili olan Marmara Denizi’ne yapılan deşarjlar” diye konuştu.
Prof. Dr. Tecer “Marmara Denizi’nin kıyısında yaklaşık 25 milyon insan yaşıyor. Birkaç tane büyük kent var ve günlük olarak da 8 milyon metreküp atık su, denize yarı arıtılarak ya da arıtılmadan deşarj ediliyor. Aynı zamanda Marmara Denizi’nin kıyısındaki sanayiden gelen soğutma suları da deniz suyunun sıcaklığının artmasına sebebiyet veriyor. Bunu bir kere kaydedelim ve bilelim. Müsilajı oluşturan en büyük sebeplerden biri de denize deşarjlarla bırakılan azot ve fosfor. Atık sularda azot ve fosforun giderilmesi ancak ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulmasıyla mümkün. Baktığımız zaman özellikle İstanbul ve çevre kentlerdeki kanalizasyonun ve endüstriyel atıkların arıtma yöntemlerinin pek çoğunun ileri biyolojik arıtma olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla bu azot ve fosfor yükünü Marmara Denizi’nden çekmediğimiz sürece, bu deşarjlara kalıcı bir çözüm bulmadığımız sürece müsilaj problemleriyle zaman zaman uğraşmak zorunda kalacağız” dedi.