Trump’ın kulağına fısıldayan adam: Yeni dönemde TikTok’un sonu ne olacak?
Seçim günlüğüne hoş geldiniz. Bugün gündemimizde Trump'ın göçmenler içinde en çok suçladığı etnik gruplar ve Harris'in Trumplaşan göçmen politikası var. Ekim ayı seçimlere nasıl sürprizler getirebilir onu da merceğimize aldık.
Amerikalıların sandığa gitmesine, seçim günlüğünün de sona ermesine bir aydan az kaldı. Ofiste her gün duyduğum soru aynı: Yarışı kim kazanacak? Anketler o kadar yakın gidiyor ki bu soruya cevap verirken bir tık duraksıyorum. Demokratların adayı Kamala Harris önde olsa bile bu liderlik bir ya da iki puanın ötesine gidemiyor. Hem anketlere çok da bel bağlamamak gerekiyor, sonucun tam tersi çıktığına çok kez şahit olduk.
🗺️Kim nerede: Az kalsın suikasta kurban gideceği Pensilvanya’nın Butler bölgesine olaydan sonra ikinci kez giden Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, dün de yollardaydı. Wisconsin’de miting düzenledi. Butler’daki mitingde neler olduğunu takip edemediyseniz söyleyelim: Başta kasvetli bir tonda başlayan konuşması çok geçmeden abartılarla ve Harris’e sert çıkışıyla sonlandı. Harris ise cumartesi günü Kuzey Carolina’daydı. Bu hafta da bizi söyleşi yağmuruna tutacak. Normalde kampanyası başladığından beri medya konusunda ketum davranan aday, CBS kanalında prime-time yayınlanacak “60 Minutes” seçim özel programında tek başına kendini parlatmaya çalışacak.
Geçen ay en çok konuştuğumuz konu Haitili göçmenler ve onların sözde yediği köpek ve kedi etleriydi. Oysa Trump’ın en çok hedef aldığı göçmenlerin başında Venezuelalı ve Kongolular geliyor. Eski başkan geçen yıl eylül ayından bu yana en çok bu etnik kökenden kişileri suçlu olarak itham etmiş.
🖼️Büyük resim: Trump’ın göçmenlerle ilgili son 13 ayda öne çıkan sözler şöyle: “Haşereler, evcil hayvanları yiyorlar, sabıkaları var, kanımızı kirletiyorlar, Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatabilirler.” Bunların hepsi tabii ki asılsız iddialar, Trump Üçüncü Dünya Savaşı’nı görmek istiyorsa ufkunu biraz daha öbür kıtalara çevirmeli. Ama tabii Trump Afrika, Asya, Ortadoğu ve Latin Amerika’dan gelen göçmenlerle ilgili ortaya attığı bu asılsız iddialarla esasen toplu sınır dışı etme planını aklamaya çalışıyor.
📊Biraz da veriler konuşsun: Bu verileri Axios Trump’ın 1 Eylül 2023’ten 2 Ekim 2024’e kadar yaptığı 109 konuşmasından derlemiş. Buna göre 70 kez Venezuelalı göçmenlerden, 29 kez Kongolulardan suçlu diye bahsetmiş. Listenin devamında suçlu olarak itham edilenler arasında El Salvadorlular (22 kez), Honduraslılar (20 kez), Meksikalılar (13 kez) ve Guatemalılar (10 kez) var. Listede hiç Avrupa ülkesi yok ama Amerika’nın iç işlerine karıştığı tüm ülkeler mevcut.
👀Açıklaması var mı: Trump kampanyasının basın sekreteri Karoline Leavitt, Trump’ın çeşitli ülkelerden gelen göçmenlerden neden suçlu olarak bahsettiğine doğrudan yanıt vermiyor. Ama Biden yönetiminde Trump’ın göçmen politikasının tam tersi bir yön izlediğini savunuyor ve bunun güney sınırında ulusal güvenlik krizini doğurduğunu söylüyor.
📝Trump’ın politikası ne: Sabıka kaydı olan kayıtsız ya da geçici koruma statüsüne sahip göçmenlerle ilgili yorumları genelde aynı: Toplu sınırdışı etme. Haitililerin ülkedeki varlığı yasal olmasına rağmen yasal olmadığını iddia ederek hepsinin göçmen statüsünü iptal etme sözü verdi mesela. Bir diğer vaadi de göçmenlerin Amerika’da doğan çocuklarının doğuştan vatandaşlık hakkını sonlandırmak.
🧐Uzaklaşalım: UMass Amherst sosyoloji profesörü Donald Tomaskovic-Devey bu tür söylemlerin onlarca yıldır kullanılan bir strateji olduğunu söylüyor. 2016’da bu “Önce Meksikalılar sonra da Ortadoğu’dan gelen teröristler gidecek”ti. 1950’lere kadar gidecek olursak da güneydeki seçmenleri harekete geçirmek için “Siyah işçi tehdidiyle Rus tehdidi” kullanılıyordu. Şimdikinin farkı ise Batı Avrupa ve ABD dışında dünyanın neresinden giderseniz gidin “suçlu göçmen” olmanız.
Trump her ne kadar spekülasyon üstadı olsa da bir gerçek var ki o da göçmen meselesi konusunda Amerikalıların gözünde çok daha güvenilir bir isim. Harris de bu durumu kabul etmiş olacak ki söylemlerini biraz daha sertleştirmeye başladı.
💭Neden öyle düşünüyoruz: Harris son zamanlarda vaatlerini sayarken göçmen meselesinde alacağı önlemlerin ciddiyetini artırdı. Seçilirse kimlerin sığınma talebinde bulunabileceği konusunda kısıtlamalar getireceğini ve yasadışı sınır geçişleri için ağır yaptırımlarda bulunacağını söylüyor. Daha birkaç gün önce Nevada’daki konuşmasında “Ulusumuzun egemenliğini koruyacağım. Sınırımızı güvence altına alacağım ve bozuk göç sistemini düzeltmeye çalışacağım” dedi. Kampanyası için yayınlanan bir reklam videosunda da “Sınırdaki sorunları düzeltecek gerçek bir planı olan lidere ihtiyacımız var. O da Kamala Harris’tir” denmişti.
🔎Yakınlaşalım: Aslında bu politika değişimini sadece Harris’e yıkmamak gerekiyor. ABD Başkanı Joe Biden da adaylığını çekmeden önce göçmen politikasını sertleştireceğinin işaretlerini vermişti. Göç meselesi üstüne çalışan eski Beyaz Saray yetkilisi Andrea Flores, Biden’ın ekibinin sığınma kısıtlamalarını sertleştirmeye çalıştığını ancak Cumhuriyetçilerin bu sefer de dikkatleri, göçmenlerin ülkede yasal olarak kalmasına olanak tanıyan geçici koruma statüsüne çektiğini söylüyor.
🪞Aynanın diğer yüzü: Cumhuriyetçiler geçici koruma statüsü gibi programlara laf etse de Harris ve Biden bu programlar sayesinde göç sorunuyla daha etkili bir şekilde mücadele edebildiklerini söylüyor. Bu sayede ülkeye girmeye çalışan göçmenlerin kaçak kalmaması, kayıt altına alınması sağlanıyor. Ancak bu programlar göçmenlere ABD’de kalıcı olarak kalabileceklerinin bir garantisini vermiyor. Zaten Biden yönetimi Venezuelalılar, Nikaragualılar, Kübalılar ve Haitililere verilen statüyü uzatmama kararı aldı. Bu da yüz binlerce insanın hukuki belirsizliğin ortasında kalakaldığı anlamına geliyor.
🪄Politika değişikliği: Oysa Harris 2019’da yasadışı sınır geçişlerini suç olmaktan çıkarmak istediğini defalarca söylemişti. O zamanlar şimdikinin tam tersi olarak yasadışı geçişlere ağır cezalar verilmesinin önüne geçeceğini de vurgulamıştı. 2019 yılında “Sığınacak yer arayan bu aileler genelde şiddetten kaçıyor. Geldiklerinde neyle karşılaşıyorlar? Trump ‘Geldiğiniz yere dönün’ diyor” diyerek Trump yönetimini eleştirmişti.
Amerika’yı ilgilendiren iki büyük tehlike var ve her ikisi de adayların elinde olmadan gelişen sorunlar: Helene Kasırgası ve İsrail’in İran’da petrol tesisi vurması. İlki zaten gerçekleşti ve 21’inci yüzyılın üçüncü büyük kasırgası oldu, ikincisi daha gerçekleşmedi ama Biden yönetimini diken üstünde oturtmaya yetiyor.
🌪️227 ölü, etkileri 15 yıl sürecek bir felaket: Bugün uzun uzun yazdık. Helene Kasırgası 227 kişinin ölümüne neden oldu ama önümüzdeki süreçte aksayan sağlık sistemi, su sorunun getireceği hastalıklar ve yeniden yapılanma nedeniyle harcanacak birikimlerin getireceği sıkıntılı yaşam şartları, kasırgadan etkilenen Kuzey ve Güney Carolina ile Georgia bölgelerini 15 yıl daha zorlayacak.
😵💫Salıncak eyaletler: Hem Kuzey Carolina hem de Georgia adaylar için kritik önemi olan eyaletler. Trump’ın seçimi kazanabilmesi için iki eyaleti de mutlaka garantilemesi gerekiyor. Anketler ise başa baş bir duruma işaret ediyor.
🫠Komplolar komplolar: Kasırganın üstüne Trump ile en büyük destekçilerinden ABD’li milyarder Elon Musk “Yardım paraları çalınıyor” türküsü tutturunca ortalık iyice karıştı. İkilinin iddiasına göre Biden yönetimi toplanan paralara elkoyuyor, sonra da göçmenler için harcıyordu. Federal Acil Durum Yönetim Kurumu ise böyle komplo teorilerinin yardım etmeyi planlayan insanların hevesini kıracağını söyleyerek, afetzedelere daha çok zarar verdiğini söyledi. Ayrıca afet bölgesine şimdiye kadar 110 milyon dolar harcandığı da not düşüldü.
😶Ortadoğu’da var bir gerginlik: Amerika’nın felaketle sarsılan güneydoğusundan binlerce kilometre uzakta başka bir felaket söz konusu. Ama bu seferkine doğanın eli değil İsrail’in eli değiyor. İran geçen hafta Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah’ın ölümüne misilleme olarak İsrail’e balistik füze fırlatmıştı. Şimdi İsrail’in buna nasıl karşılık vereceğini bekliyoruz. Olası hedefler arasında İran’ın petrol tesisi de var.
🛢️Aman petrol canım petrol: İran geçmişte bu tür bir saldırıda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan petrol altyapısını vurarak misilleme yapacağının sinyallerini vermişti. Brent petrolün varil fiyatı pazartesi günü 70 dolarken cuma günü 78 dolara yükseldi. Yeni saldırılar bu fiyatı 100 dolara çıkarabilir. Gazeteciler de Biden’a bunu sordu. Aldıkları cevapsa şaibeliydi: “Bence bu biraz… neyse.”
🙉Netanyahu dinlemiyor: Fiyatlarda olası bir artış zaten ekonomi konusunda Biden yönetimine hiç güvenmeyen seçmenleri daha çok Trump’a itebilir. Biden sözünü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya zaten geçiremiyordu, şimdi hiç geçiremeyecek durumda.