AB üyelik kapısını biraz daha kapattı: Aralık daralıyor
Avrupa'nın korkularının başında göçmen krizi geliyor. Nasıl bir göçmen politikasının izleneceğini belirlemek için düzenli aralıklarla görüşen 27 üye, her seferinde zorlu tartışmalar yapıyor. Dünkü tartışmada da bir sonuç elde edilemedi ama en azından Yunanistan'ın yüzü Türkiye konusunda güldü.
Avrupa, 2015’te Suriye’den Avrupa’ya doğru başlayan mülteci akınında yaşanan krizi bir daha yaşamamak için yeni bir göç planı üzerinde çalışıyor. Bu göç planı ilk olarak 2020 yılında ortaya atılmıştı. Komisyon göçmen krizi durumunda Avrupa ülkelerinin göç ve sığınma taleplerini nasıl ele alacaklarına dair bir düzenleme önermişti.
Hak örgütleri ve bazı Avrupalı siyasetçiler, sığınmacıların haklarını ihlal edebileceği ve iltica hukukunu göz ardı etmek için yol sağlayabileceği gerekçesiyle planla ilgili endişelerini dile getirmişti. 27 üyeli blok, bu yılın başlarında göçmenlerin Avrupa genelinde yerleştirilmesi ya da sınır dışı edilmesi gibi konularda birtakım kararlar aldı.
Bu kararlardan biri, kendi payına düşen göçmenleri almayı reddeden ülkelerin kişi başına 20 bin euro para cezası ödemesiydi. Bir diğer kural ise üye ülkelerin kendilerine sığınan mülteciyi üçüncü bir güvenli ülkeyle bağdaştırması halinde sınır dışı edebilecek olmasıydı. Üstelik mülteci ile üçüncü ülke arasındaki bağlantıların ne olacağına dair bir sınırlama da getirilmemiş, karar her ülkenin kendi inisiyatifine bırakılmıştı.
Dün 27 ülke Brüksel’de bir kez daha İçişleri Bakanları Zirvesi’nde bir araya geldi. Yine göçmen meselesini konuştular ama bu seferki konu göçmenler Avrupa Birliği’nin (AB) dış sınırına ulaştığında uygulanacak kurallarla ilgiliydi. Lampedusa’ya sadece iki gün içinde 8 bin 500 göçmenin gelmesinden iki hafta sonra gerçekleşen zirvede, Tunus’tan İtalya’ya gelenlerin sayısındaki artışın yanı sıra Yunanistan’ın Sisam ve Midilli adalarına gelen göçmenlerin sayısının da yükselmesi de ele alındı.
Aslında zirve iyimser bir tonda başladı, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz bir anlaşmanın imzalanmasına karşı olmadığını söyledi. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas da üye devletlerin bir an önce bir anlaşmada karar kılıp ortak hareket etmesinin yükselen popülist dalgaya karşı mücadelede etkili olacağını söyledi.
Ne var ki ilerleyen saatlerde bu iyimserlik ortadan kayboldu. İtalya, revize edilmiş göç metnini destekleyemeyeceklerini söyledi, dolayısıyla yasa taslağı oylamaya sunulmadı. Belirtilene göre anlaşmazlık iki husus üzerinde yoğunlaştı. The Guardian’ın kaynaklarına dayandırdığı haberinde bu konulardan biri, Almanya’nın gözaltı merkezlerindeki asgari standartların istisnai durumlarda ihlal edilmesine izin verecek yeni bir maddeye itiraz etmesi oldu. İtalya’nın ise bu maddeyi desteklediği belirtiliyor.
İtiraz edilen bir diğer husus ise İtalya’nın sivil toplum kuruluşları aracılığıyla AB ülkelerine getirilen göçmenlerle ilgili maddeye karşı çıkması oldu. Bu noktada da Almanya maddenin destekçisi oldu. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni hafta başında Scholz’a hitaben, Almanya’nın Akdeniz’deki insanları kurtarmak için hayır kurumlarını fonladığı haberleri karşısında ‘şaşkınlık duyduğunu’ dile getirmişti.
Olumsuzluklara rağmen üyeler arasında iyimserliğini korumaya devam edenler var. Mesela İspanya İçişleri Bakanı Fernando Grande-Marlaska, aksiliklere rağmen üye devletlerin anlaşmaya varmaya ‘çok yakın’ olduğunu söyledi. The Guardian’ın kaynakları da gelecek hafta İspanya’da yapılacak AB Liderler Zirvesi’nden önce bir anlaşmaya varılabileceğini doğruluyor. Grande-Marlaska, “İnce eleyip sık dokumamız gereken bazı ayrıntılar olduğu doğru. Ancak önümüzdeki birkaç gün içinde kriz yönetmeliğiyle ilgili genel bir yaklaşım elde edeceğimizi umuyoruz” dedi.
AB tarafında kara bulutlar dolaşırken, Yunanistan’ı mutlu edecek bir göç anlaşmasına varıldı. Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Dimitris Kairidis, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile iki ülkenin paylaştığı kara sınırından yasa dışı insan akışını durdurmak üzere resmiyette olmasa da bir anlaşmaya vardı.
Türk güvenlik yetkililerinin sığınmacıları Avrupa sınırını geçmeden durduracağı anlaşmaya, Yunan basınında çıkan haberlere göre bir WhatsApp ‘grubu’ üzerinden varıldı. Yerlikaya zaten bu hafta başında kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada bir WhatsApp grubunun varlığını doğrulamış ve Kairidis ile işbirliklerinin ‘güçlü’ olduğunu söylemişti.
Yerlikaya, Yunan ve Türk sahil güvenlik birimlerinin Ege Denizi’ndeki akınları durduracak bir anlaşma yapmak üzere görüşmelerde bulunduğunu söylemiş, “Kara sınırları kapatıldığında mülteci ve göçmenlerin denize yöneldiğini düşünüyoruz. Bu nedenle işbirliğine devam edeceğiz” demişti.
İki gün önce Yunan gazetesi Kathimerini’ye dayandırdığımız haberimizde Yunanistan’ın Türkiye’den üç şey istediğini vurgulamıştık. Bunlar Türkiye’nin sınırlarını gözetim altında tutması, kaçakçı suç şebekeleriyle mücadele etmesi ve Yunanistan’dan sınır dışı edilenleri kabul etmesiydi.
Brüksel’de düzenlenen toplantılara katılan Kairidis, Türkiye’nin kasıtlı ya da kasıtsız fark etmez, Akdeniz’deki en büyük düzensiz göç kaynağı haline geldiğini söyledi. Bakan, AB’nin 2016 yılında Ankara ile imzaladığı göç anlaşmasını güncellemesinin hayati önem taşıdığını söyledi. Zira o sözleşmede bir milyona yakın Suriyelinin Yunanistan’ın Ege adalarından geçerek bloğa geçiş yapmasının önü alınmaya çalışmıştı.
İki ülke arasındaki bu tutum, normalleşmede ne kadar yol kat edildiğini de gözler önüne seriyor. Türk hükümeti Suriye’nin İdlin kentindeki bir hava saldırısında onlarca Türk askerinin hayatını kaybetmesine tepki olarak Avrupa’ya giden mülteci ve göçmenlere sınır kapılarını açtığını duyurmuştu. Atina da bunun üzerine teyakkuza geçerek sınır muhafızı ve polis takviyesinde bulunmuştu.