Kısıtlamadan sonra İsrail’le ticaret yüzde 99 geriledi
Hamas ve diğer Filistinli direniş gruplarının elindeki rehinelerin aileleri Hamas'tan şikayetçi olmak için Lahey'e doğru yola çıktı. Onlar yolculuklarına başlarken İsrail ordusu Gazze'de faaliyetteki son hastanelerden Nasır'ın boşaltılmasını istedi.
Hamas ve diğer Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim’deki sürpriz saldırıda esir aldığı 240’tan fazla rehinenin bir kısmı kasımdaki bir haftalık ateşkeste serbest bırakılmıştı. Ama Gazze’de hâlâ 136 rehine olduğu tahmin ediliyor. Esirlerin en az 29’unun hayatını kaybettiği tahmin ediliyor, ama rehine aileleri ölü ya da diri sevdiklerini getirtebilmek için hükümete baskı uyguluyor. Hükümete yönelik bu öfke şimdi tüm şiddetiyle Hamas’a çevrildi. Rehine ailelerinden oluşan bir heyet dün sabah Ben Gurion Havaalanı’ndan Hollanda’nın Lahey kentine doğru yola çıktı.
Heyette kasımdaki ateşkeste serbest bırakılan iki rehine dahil 100 kişi var. Niyetleri Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Hamas liderlerini “savaş suçu işledikleri” gerekçesiyle şikayet etmek.
Ofri Bibas’ın kız kardeşi Yarden Bibas eşi ve iki çocuğuyla Kibbutz Nir Oz’da 7 Ekim’de Hamas tarafından rehin alınmış. Ofri şimdi Lahey’e giden heyette ve uçağının kalkışından hemen önce havaalanında yaptığı konuşmada Hamas’ın “Nazilerin halefi” olduğunu ve “terör örgütünün işlediği suçların hesabını vermesi gerektiğini” söyledi. Bibas sözlerine “Bize ve ailemizin üyelerine zarar veren canavar insanlar; yaptıklarından hesap sorulan Hitler, Eichmann ve Goebbels’in halefleridir. Şimdi bunu tekrar yapmanın zamanı geldi. Bu sadece bizim hikayemiz değil. Durdurmazsak yarın tüm dünyanın hikayesi böyle olacak” dedi.
İsrail ve Filistin arasındaki anlaşmazlığın kökeni 7 Ekim’den ziyade İsrail’in Filistin topraklarında kurulduğu ve birçok Filistinli’nin topraklarından edildiği 1948 yılına dayanıyor. Bu zamana kadar Filistin’in topraklarından geriye yalnızca kuşatma altındaki Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria kaldı. 7 Ekim’de başlayan savaşta 1400 İsrailli ölürken 28 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Bu 28 binden en az 12 bini çocuklardan oluşuyor.
Rehine ailelerinden oluşan heyet Hamas’ın işlediği suçlara dair bin sayfalık görgü tanığı ifadesi ve kanıt içeren yasal başvurusunu UCM’ye sunmayı planlıyor. Heyetin şikayet dilekçesinde “adam kaçırma, cinsel şiddet suçları, işkence” gibi ciddi iddialar var. UCM Başsavcısı Karim Khan Hamas’ın işlediği iddia edilen savaş suçlarıyla ilgili soruşturma başlattığını açıklamıştı, aileler verecekleri şikayet dilekçesinin soruşturmanın hızlanmasını sağlayacağını umuyor. İsrail UCM’nin kurucu anlaşması Roma Statüsü’nü kabul etmediği için mahkemenin yargı yetkisine tabi değil.
UCM’ye taraf ülkeler bir kişi ya da grup hakkında alınan tutuklama kararını uygulamakla yükümlü. UCM kararları Interpol’ün aranan kişilerin yerini tespit ederek tutuklaması için dünya genelinde kolluk kuvvetlerinden yardım istenmesine yardımcı oluyor. Tabii karar her zaman uygulanıyor denemez. UCM geçen yıl Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı çıkardı, ama Rus yetkililer Rusya’nın UCM’ye taraf olmadığını söyleyerek suçlamaları kabul etmedi. Rusya’nın bu tavrı mahkemeye taraf ülkelerin de böyle davranacağı anlamına gelmiyor. Mesela geçen yıl Güney Afrika’da yapılan BRICS toplantısına tartışmalar sonucunda Putin değil Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov katıldı, çünkü Güney Afrika UCM’ye taraf.
UCM’ye taraf olmadığı için mahkemenin aldığı kararları İsrail de tanımıyor. Karim Khan yalnızca Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarını değil, İsrail’in Gazze’ye bu zamana kadarki saldırılarını da soruşturduklarını belirtiyor. Özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun geçen hafta duyurduğu Refah’a tanklarla girme planı UCM Başsavcısı Karim Khan’ı da harekete geçirdi. Khan Refah’a saldırılmasından “derin endişe” duyduğunu söyleyerek İsrail’in savaş suçlarından yargılanabileceğini ima etti. Sosyal medya üzerinden açıklamasında Khan “Tüm savaşların bir kuralı vardır ve silahlı çatışmalar için geçerli yasalar içi boş ve anlamdan yoksun hale getirilecek şekilde yorumlanamaz” dedi.
Rehine aileleri UCM’ye doğru yola çıkarken Gazze’nin güneyindeki Han Yunus’ta hareketli saatler yaşandı. İsrailli keskin nişancılar Gazze’de faaliyetteki birkaç hastaneden biri olan Nasır Hastanesi’ne ulaşmaya çalışan yerinden edilmiş sivillere ateş açarak en az 21 Filistinli’yi öldürdü. El Cezire’nin Refah’tan haber yapan muhabiri Hani Mahmud keskin nişancıların hastaneyi kuşattığını ve hareket eden her şeye ateş ettiklerini söylemişti. İsrail ordusu Nasır Hastanesi’ne sığınmış Filistinlilerden hastaneyi boşaltmalarını istedi.
İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari Hamas’ın rehineleri hastanenin içinde tuttuğuna dair ellerinde istihbarat olduğunu ve hâlâ içeride rehine olabileceğini söyledi. Hagari askerlerin orada “sınırlı” operasyon yürüttüğünü ve sağlık çalışanlarını ya da hastaları zorla tahliye etmeyeceklerini söyledi. Gazze Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref El Kudra ise İsrail’in saldırıların çok şiddetli ve pek çok kişinin yaralanmasına yol açtığını söyledi. Ayrıca El Kudra tüm hastaların tedavisi için yeterli ekipmana sahip olmayan daha eski bir binaya taşınmaya zorlandıklarını da anlattı.
Hak mücadelesi grupları İsrail ordusunun sağlık kurumlarına, doktorlara, hemşirelere ve ambulanslara saldırılarının savaş suçu kapsamında soruşturulması gerektiğini söylüyor. Savaş başında 20’den fazla hastane faaliyetteyken geriye yalnızca birkaç hastane kaldı. Nasır Hastanesi’nin içinde yaklaşık 8 bin insan var ve bunların bir kısmı çok ağır yaralanmış kişiler.
İsrail ise Hamas’ın hastanede faaliyet gösterdiğini iddia ederek hastaneleri kuşatıp baskın düzenlemesini meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak hem Hamas, hem de sağlık görevlileri örgütün hastanelerde faaliyet gösterdiği iddialarını yalanlıyor.
Hollanda yargısının silah ihracatı için verdiği ilk kararı ile temyiz kararı arasında Güney Afrika İsrail’e karşı Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım davası açmıştı. BM’nin en üst mahkemesi olan ve devletler arasındaki anlaşmazlıklara karar veren Uluslararası Adalet Divanı ara kararında İsrail’in Gazze’de soykırım işleyip işemediğine karar verme yetkisi olduğunu söyleyip İsrail’den “Gazze’deki soykırım eylemlerini önlemek için mümkün olan her şeyi yapmasını” istemişti. Güney Afrika, İsrail’in Refah planını göstererek Uluslararası Adalet Divanı’ndan bunun da soykırım hareketi olarak değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
Nasır’a düzenlenen saldırıdan kısa süre sonra Hamas lideri İsmail Haniye, Kahire’de devam eden esir takası müzakerelerindeki üç ana koşulunu yeniden vurguladı. Hamas’ın medya kanallarında Haniye adına yayınlanan bildiride “ateşkes, İsrail ordusunun Gazze’den tamamen çekilmesi ve ciddi takas anlaşmasının sağlanması” olduğunu söyledi.
Paris’teki görüşmelerde ABD, İsrail, Katar ve Mısır esir takası anlaşmasının çerçevesi belirlenmişti ama bu görüşmelere katılmayan Hamas anlaşmayı inceledikten sonra ince ayar çekti ve üç aşamalı bir anlaşma önerdi. Bu anlaşmaya göre her biri 45 gün sürecek ateşkesler ilan edilecekti. Bu süreçte İsrailli rehinelere karşılık İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumların serbest bırakılması amaçlanıyordu. Ne var ki Netanyahu Hamas’ın teklifini “hayal ürünü” diyerek geçiştirdi.