Filistinliler Ramazan’ı böyle karşıladı: Mescid-i Aksa’ya gidenler dövüldü, Gazze’de iki bebek açlıktan öldü
İngiliz gazetesi The Guardian, bir İsrail ve bir Filistin yayın organıyla işbirliği içinde müthiş bir araştırmacı gazeteciliğe imza attı. Araştırma, İsrail'in uzun yıllardır Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni nasıl yakın markaja aldığını ortaya çıkardı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, hem İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hem de Hamas liderleri Yahya Sinvar, Muhammed Deif ve İsmail Haniye hakkında tutuklama talebinde bulunduğunda imalı bir uyarı yaptı: “Mahkemenin yetkilerini engellemeye, sindirmeye ya da uygunsuz bir şekilde etkilemeye yönelik tüm girişimlerin durdurulmasını istiyorum.”
Han UCM’nin çalışmalarına nasıl bir müdahale yapılmak istendiği konusunda detaylı açıklama yapmadı ama mahkemenin kurucu anlaşması Roma Statüsü’ndeki 70’inci maddeye dikkat çekti. Bu yöndeki girişimler devam ederse ofisinin derhal harekete geçeceği konusunda uyardı. İngiliz gazetesi The Guardian’ın İsrail-Filistin dergisi +972 Magazine ile İbranice yayın yapan Local Call ile yaptığı araştırma Han’ın neden bu kadar temkinli konuştuğunu gözler önüne seriyor. Zira UCM dokuz yıldır İsrail istihbaratına karşı kapalı kapılar ardında büyük savaş veriyor.
Örneğin Han’dan önceki Başsavcı Fatou Bensouda, yıllarca dönemin Mossad Başkanı Yossi Cohen tarafından takip edildi, sevdikleriyle tehdit edildi, devlet başkanları bile araya sokuldu, Bensouda’ya vize yaptırımları uygulandı. Bu konuyla ilgili detaylı haberimizi buradan okuyabilirsiniz. Bu yazıda The Guardian’ın dikkat çektiği bazı müdahaleleri ele alacağız.
İsrail’in istihbarat faaliyetlerinden haberdar kaynaklara göre UCM yetkililerinin Filistinlilerle yaptığı telefon görüşmeleri rutin olarak dinleniyordu. İsrail UCM’nin işgal altındaki Doğu Kudüs, Gazze ve Batı Şeria’ya girmesini engellediği için araştırmaların çoğu telefon görüşmeleriyle yapılıyordu. Bu da UCM yetkililerinin izlenmesini kolaylaştırıyordu. Kaynaklar İsrail istihbaratının Filistin’in telekomünikasyon altyapısına erişimi olduğu için UCM yetkililerinin cihazlarına casus yazılım yüklemeden de aramaların kaydedilebileceğini söylüyor.
Bazı kaynaklara göre İsrailli yetkililer bu konuda hiç tereddüt etmedi. Hatta “Bensouda hem siyahi hem de Afrikalı. Kimin umurunda?” diye düşünüyorlardı. Bensouda gerçekten de Gambiya vatandaşı olarak Batılı ülkelerden gelen diğer meslektaşlarının sahip oldukları siyasi korumadan faydalanamıyordu. Bu da onu “savunmasız ve izole” bırakıyordu.
Bu arada İsrail bu yöntemle sadece UCM’yi değil, Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerini de dinliyordu. Mevcut ve eski istihbarat yetkililerine göre siber saldırı ekipleri ve ŞinBet, UCM ile bağlantı kuran Filistinli STK’ları ve Filistin Yönetimi çalışanlarını sistematik olarak izlemeye aldı. Bunu da NSO Group tarafından geliştirilen Pegasus casus yazılımını kullanarak yaptılar.
İsrailli yetkililer de bu yaptıklarının doğru olmadığını kabul ediyor. Şinbet’in Filistin tarafından UCM’ye yapılan başvuruları takip etmeyi görevi bilse de ordu yetkililerinden bazıları yabancı bir sivil kuruluşu gözetlemenin sınırı aştığından endişe ediyordu. The Guardian’a konuşan kaynaklardan biri “Bunun Hamas ya da Batı Şeria’nın istikrarıyla ilgisi yoktu. Kaynaklarımızı Bensouda hakkında casusluk yapmak için kullandık. Askeri istihbarat örgütü olarak bunu yapmamız meşru değildi” diyor.
Diğer haberde de buna değinmiştik. Cohen 2019’un sonları ile 2021’in başlarında Bensouda’yı soruşturmaya devam etmemesi için ikna etme çabalarını artırdı. Bensouda’yı sık sık arıyor, işinden etmekle ya da ailesinin güvenliğiyle tehdit ediyordu. İsrail istihbaratı bir yandan da Bensouda’nın ailesi hakkında bilgi topluyor, imajını zedeleyebilecek bilgileri Batılı diplomatlar arasında dolaştırıyordu. Ancak bu girişimler de başarısız oldu.
Bensouda Filistin meselesini ön yargılama dairesine yolladıktan üç ay sonra 2020’de Trump yönetiminden yetkililerde İsrailli yetkililer UCM’ye karşı “Ortak İsrail Amerika mücadelesi” hakkında görüşmeler gerçekleştirdi. İsrailli yetkililer Trump yönetimini Demokrat selefine kıyasla daha işbirlikçi bulduklarını söylüyor. Buna göre Trump yönetiminde Bensouda hakkında Amerika’dan istihbarat Obama dönemine göre çok daha kolay olmuştu.
O dönem ABD’nin de başı Afganistan meselesi nedeniyle UCM ile dertteydi ama dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Bensouda hakkında alınan vize kısıtlaması kararının sadece Afganistan yüzünden değil Filistin davasıyla da ilgili olarak alındığını açıklamıştı. Pompeo, “UCM İsrail’i yalnızca siyasi amaçlarla hedef tahtasına koyuyor” demişti.
Her şeye rağmen Bensouda 2021’de dokuz yıllık görev süresinin bitimine aylar kala Filistin davasında tam teşekküllü soruşturma başlatılacağını duyurdu.
Han Haziran 2021’de UCM savcılığına atandığında tam bir fay hattında buldu kendini. Filipinler, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan ve Bangladeş gibi ülkelerde soruşturmalar bekliyordu. Bunların üzerine bir de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali eklenince Han’ın ilgisi Ukrayna’ya kaydı. İngiliz savcı yoğunluğu nedeniyle Filistin soruşturmasına odaklanamadı.
The Guardian’a konuşan kaynaklar soruşturmanın rafa kaldırıldığını söylerken Han’ın ofisi buna karşı çıkıyor ve soruşturmayı ilerletmek için özel bir ekip kurulduğunu söylüyor.
İsrailli avukatlar daha önce eski Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor’u savunan Han’ın Bensouda’dan daha temkinli bir savcı olarak görüldüğünü söylüyor. Ayrıca bazı eski yetkililere göre Han’a “büyük bir saygı” da duyuluyor. İngiltere vatandaşı olduğunu da unutmayalım.