Pandemiden bu yana ilk: Çin ve Rus delegeleri Kuzey Kore’ye geliyor
Çin'in Tayvan'ı işgal edeceği endişesi analistleri ve stratejistleri Beijing'in önünde iki seçeneğin olduğunu düşünmeye itmişti. Çin ya tam teşekküllü işgale girişecek ya da adayı askeri ablukaya alacaktı. Peki ya başka bir yol varsa?
Tayvan’ı kendisine ait sayan Çin diplomatik ilişkisi olan hiçbir ülkenin adaya resmi ziyarette bulunmasını istemiyor. Bu da Tayvan’ın bir ülke olarak tanınmaması anlamına geliyor. Yine de ada gayrıresmi de olsa diğer ülkelerle ticari ilişkilere girebiliyor. ABD’nin eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin 2022’deki Tayvan ziyareti Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in adayı kontrolü altına alma söylemlerini daha da sertleştirmesine neden oldu.
Bu söylemlerle birlikte ABD’nin Tayvan’a sağladığı askeri yardımlar da arttı. Her iki taraf simülasyonlar yaparak ada işgal edilirse sonucun ne olacağını hesaplıyor. Rusya’nın Ukrayna işgali Çin tarafından kınanmadığı gibi hâlâ bir savaş olarak addedilmemesi de özellikle ABD’nin endişelerini daha da artırdı. Peki ya Çin Tayvan’ı kontrolü altına alırken sanıldığı gibi silaha başvurmak zorunda kalmazsa?
Önde gelen düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) Çin ordusunun Tayvan’ı izole edebileceği, ekonomisini felce uğratabileceği ve böylece adanın tek kurşun atılmadan Çin hükümetinin iradesine boyun eğmek zorunda kalabileceği konusunda uyarıyor.
CSIS’in yeni raporuna göre Çin Sahil Güvenliği Güney Çin Denizi’nde deniz milisleriyle oluşturduğu “gri bölge” taktiklerini kullanarak Tayvan’ı tamamen ya da kısmen karantina altına alabilir, ticari ya da askeri gemilerin Tayvan limanlarına ulaşımını kesebilir ve adada hayatın sürdürülebilirliği için gerekli olan enerji kaynaklarına erişimini önleyebilir.
Çalışmanın yazarları Bonny Lin, Brian Hart, Matthew Funaiole, Samantha Lu ve Truly Tinsley dünyanın en büyük askeri gücüne sahip Halk Kurtuluş Ordusu’nun böyle bir durumda yalnızca yardımcı ve destekleyici rol oynayabileceğini belirtiyor.
Singapur’da bu ayın başlarında düzenlenen Shangri-La Diyaloğu zirvesinde Çin Savunma Bakanı Dong Jun Tayvan’ın bağımsızlığını destekleyenlerin “kendi sonlarını getireceği” konusunda uyardı. Dong “Tayvan’ın bağımsızlığını önlemek ve böyle bir komplonun başarılı olmamasını sağlamak için kararlı adımlar atacağız” dedi ve Tayvan’a silah satan ve “yasa dışı resmi temaslarda” bulunan “dış güçleri” eleştirdi.
Çin’in giderek şiddetlenen gri bölge taktikleri bu hafta Çin’e ait sahil güvenlik gemilerinin Güney Çin Denizi’nde Filipin donanmasına ait teknelerle çatışması ile kendisini daha somut bir şekilde göstermeye başladı. Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde Çin askerlerinin Filipin teknelerindekileri balta ve diğer kesici silahlarla tehdit ettiği görülüyor. Hatta Manila Çin’in kışkırtmaları nedeniyle geçen hafta bir askerinin başparmağını kaybettiğini açıkladı.
Çin’in hak iddia ettiği bölgede yola çıkardığı gemiler ikiye ayrılıyor. Biri balıkçıların da içinde bulunduğu daha büyük ama daha amatör gemilerken diğeri eski askerlerden oluşan daha profesyonel ve küçük gemiler. Bu gemilerin hepsinin amacı aynı: Bölgeden geçen yabancı gemileri olabildiğince rahatsız etmek.
CSIS’in raporuna göre Beijing’in elinde Halk Kurtuluş Ordusu’nu savaşın dışında tutmasını sağlayacak ve hatta adanın özerkliğini korumak için ABD ve bölgedeki müttefiklerinin savaşın başlatıcısı rolüne girebileceği seçenekleri var. Raporda Çin Sahil Güvenliği’nin dünyadaki diğer birçok sahil güvenlik ekibi gibi kolluk kuvveti olarak kabul edildiği belirtiliyor. Bu da ablukadan farklı olarak “karantina” denebilecek bir uygulamayla ada çevresindeki deniz taşımacılığının durdurulabileceği anlamına geliyor.
Raporda karantina ve abluka arasındaki fark da şöyle anlatılıyor: “Karantina kolluk kuvvetlerinin belli bir alandaki deniz ya da hava trafiğini kontrol etmek amacıyla yürüttüğü bir operasyondur. Abluka ise doğası gereği askeri nitelik taşır.”
Uzmanlar uluslararası hukukun ablukayı savaş eylemi olarak kabul ettiğini belirtiyor. Raporun yazarları “Çin sahil güvenliği öncülüğündeki bir karantina eylemi, Tayvan’a savaş ilan etmek değildir” diyor ve bunun ABD’yi zor durumda bırakacağı konusunda uyarıyor.
Washington Taipei’ye kendini savunması için askeri araç tedarik ediyor ve bunu Tayvan İlişkileri Yasası altında yaptığını iddia ediyor. ABD Başkanı Joe Biden daha önce Tayvan’ı korumak için Amerikan askerlerinin kullanılabileceğini defalarca söyledi. Biden’ın söylemleri Washington’un yürüttüğü “stratejik belirsizlik” duruşundan sapma olarak yorumlansa da Beyaz Saray yetkilileri buna anlamlı bir açıklama getirmeye çalıştı.
Çin’in sahil güvenliği tarafından yürütülen operasyona ABD’ye ait askeri gemiler ya da uçaklar müdahale etmeye kalkışırsa bu Washington’un savaş başlatması olarak yorumlanabilir.
Rapora göre Çin Sahil Güvenliği 150 gemiye ve daha küçük 400 deniz aracına sahip. Ayrıca Çin’in askeri ve kolluk kuvvetlerine bağlı yüzlerce balıkçı teknesi var. Rapora göre sadece 10 gemiye ve 160 kadar küçük deniz aracına sahip Tayvan sahil güvenliği, karantina girişimini geri püskürtecek güçten yoksun.
Araştırmanın yazarları Beijing’in karantina alanının oldukça kısıtlı olabileceğini, ama buna rağmen Tayvan’ı ekonomik olarak çökertecek bir etkiye sahip olabileceğini belirtiyor. Araştırmaya göre Çin Tayvan’ın deniz ticaretinin yüzde 57’sinden ve enerji ithalatının çoğundan sorumlu olan adanın en işlek limanı Koahsiung’u hedef alabilir. Araştırmacılar operatörlerin büyük bir kısmının Çinli yetkililer tarafından alıkonmak istemeyeceğini ve adanın çıkarına çalışmayı kendiliğinden bırakacağını düşünüyor. Raporda “Çin’in sadece bir avuç ticari gemiyi arayıp alıkoyması büyük bir caydırıcı etkiye sahip olabilir” diye belirtiliyor.
Ayrıca denizdeki karantina havaya da taşınabilir ve bu Tayvan’a yapılan uçuş seferlerini aksatabilir. Çin ada çevresinde düzenli olarak askeri uçak uçuruyor. Tayvan Savunma Bakanlığı cuma günkü açıklamasında Çin’in 24 saatte 36 askeri uçağını Tayvan’ın hava savunma bölgesine soktuğunu açıklamıştı.
CSIS raporuna göre abluka yerine karantina uygulandığında Çin’in Tayvan Boğazı’nı geçişe kapatması gerekmeyecek. Yani ABD ve müttefikleri uluslararası sularda seyrüsefer özgürlüğünü koruyabilecek ki bu da Washington’ın uluslararası hukuk çerçevesinde Beijing’e karşı koyma iddialarından birini kaybetmesi anlamına geliyor.
Kaldı ki Çin’in Tayvan’ı izole etme girişimleri için ille de “karantina” kelimesini kullanmasına gerek kalmayabilir. Zira Tayvan’ı kendi toprağı kabul eden Çin gemilerin adaya ulaşmadan önce gümrük beyanında bulunması şartını koşabilir. Kurala uymayan gemilere uygulanacak yaptırımlar tüm deniz taşımacılığı üstünde caydırıcı etki yaratabilir. Böyle bir durumda Çin’in kolluk kuvvetleri Tayvan’a gitmeye çalışan gemilere çıkıp yerine denetim yapma, personeli sorgulama ve uygunsuz gemilere karşı tedbir alma yetkisine sahip olabilecek.
Öte yandan CNN International’a konuşan bazı analistler karantina fikrinin Çin’in de çıkarına olmayabileceğini belirtiyor. Zira karantinayı sürdürmek maliyetli ve zaman alıcı bir iş. Analistlere göre Tayvan en az 60 gün dayanabilir. Asıl soru Çin’in 60 gün boyunca bu maliyetli eylemlerini sürdürüp ABD öncülüğündeki Batı’nın tepkilerine karşı dimdik durup duramayacağı. Ayrıca böyle bir durumda Beijing’in dış ticareti de etkilenebilir.