Çin yılların uygulamasını durduruyor: Yurt dışından gelenler evlat edinemeyecek
Yıllarca "tek çocuk politikası" uygulayarak ailelerin ağır bedeller ödemesine neden olan Çin hükümeti şimdilerde düşük doğum oranlarını tersine çevirmeye çalışıyor. Ancak kız çocuklarının "buçuk" olarak görüldüğü dönemin sancıları sürüyor.
Okula ilk başladığımızda öğretmenlerin sorduğu sorulardan bazıları anne babamızın ismi, yaşı ve mesleği olabiliyor. Bu durum sadece Türkiye’de böyle değil. Belli ki Çin’de de öğretmenler okula yeni başlamış öğrencileri sorguya çekmeyi seviyordu. Fang bu soruyu ilk kez üçüncü sınıftayken duymuş. O zamanlar dokuz yaşında olan Fang bu basit soruyu pekâlâ cevaplayabilirdi ama ailevi durumları çok karışık olduğu için zorlanmıştı. Anaokulundan beri resmi kayıtlarda en büyük amcasının kızı olarak kayıtlıydı. Fang o günü CNN International’a şöyle anlatıyor: “Hangi ebeveynimin adını vermem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu.”
Çünkü Çin 1980’den 2015’e kadar “tek çocuk politikası” uygulamıştı. Bu politikaya göre bir Çinli ailenin ikinci çocuğa sahip olması demek ağır yaptırımlara maruz kalmak demekti. Zenginseniz yüklü para cezalarını kaldırabilirdiniz, peki ya fakirseniz?
Fang en azından varlığı resmen kabul edilen şanslı azınlıktan biriydi. Birçok anne baba ikinci çocuklarını nüfusa kaydettiremediği için bu çocuklar Çin’de hayalet bir yaşama mahkum oldu. Sağlık hizmetlerinden yararlanamadılar, tren ya da otobüs biletine sahip olamadılar. Evlenmek istediklerinde boyunları bükük kaldı.
2015’te bu sistem değişikliğe uğradı. Beijing yaklaşan demografik krizin farkına vardı. Tek çocuk politikası, emekli yaşlı nüfusun artması ancak ekonomik sorumluluğu devralacak genç neslin azalması demek. Bu yüzden Çin çocuk kısıtlamasını önce kademeli olarak ikiye, 2021’de de üçe indirdi. Yani tek çocuk kuralı kalktı ama geçmişin yaraları sarılmış sayılmaz. Fang gibi yeni nesil kadınlar, ebeveynlerinin mücadelelerinden ve tek çocuk politikası altında çocukken yaptıkları fedakârlıklardan dolayı şimdi ebeveynliğe isteksiz yaklaşıyor. Bu da Beijing’in doğum oranlarını artırma çabasının yokuşa girmesine neden oluyor.
Fang tek çocuk politikasının en katı olduğu 1990’larda doğdu ve sadece bir yıl sonra annesi “yasalara aykırı” bir şekilde yeniden hamile kaldığında abla oldu. Aile cezadan kaçmak için Fang’ı amcasının yanına gönderirken anne ikinci hamileliğini ilk hamileliği gibi göstermiş oldu. Fang şimdi 30 yaşında ve evli ama çocuk yapmayı hiç mi hiç istemiyor: “Kendi çocukluğumda hissettiğim tüm o korkular, oradan oraya savrulmalar ve güvensizlik şu anki benliğimin üstünde az çok rol oynadı.”
Fang’ın ailesi ilk çocuklarını saklayarak bel büken para cezalarından, iş kaybından ve hatta zorunlu kürtaj ve kısırlaştırmadan kaçabildi. Ama bunun bedeli Fang’ın ailesinden ayrılmasıydı. Nihayet 10 yaşında evine dönebilen Fang, bu kez de en büyük büyük amcasının kızı olarak kayıtlara geçilmişti. Birileri ailesi hakkında soru sorarsa resmi kayıtlarda ne yazıyorsa onu söylemesi için de sıkı sıkıya tembih edildi.
Tek çocuk politikası kaldırıldığında Fang’ın ailesi bir çocuk daha yapmayı denedi. Fang onların bir erkek çocuk istediklerini hissetmişse de annesi üçüncü kez kız çocuğu doğurmuştu. Çin’in Xi’an Jiaotong Üniversitesi Nüfus ve Sosyal Politika Araştırma Merkezi Başkanı Li Shuzhuo’ya göre Çin’in tek çocuk politikasını uyguladığı 30 yılda cinsiyetini beğenmedikleri için kürtajla aldırılan ya da kendi yöntemleriyle bebeğini öldürenler nedeniyle 20 milyon kız çocuğunun “ortadan kaybolduğu” tahmin ediliyor.
Üç kardeşin en büyüğü olan 25 yaşındaki Yao da bu politika nedeniyle Fang ile hemen hemen aynı bir çocukluğu paylaştı. Tek çocuk politikasının bir istisnası vardı. Kırsal kesimde yaşayan çiftlerin ilk çocuğu kız olursa ikinci çocuğa sahip olabiliyorlardı. Bu istisna 19 eyalette geçerliydi ve Yao da bu eyaletlerden biri olan Shandong’daki bir köyde doğmuştu.
Geçen yıl Çin’de yayınlanan akademik bir makaleye göre 1984 yılında uygulamaya konan bu “bir buçuk çocuk politikası“, kız çocuklarının erkek çocuklarının ” yarısı” kadar ettiğinin ima edilmesi de ailelerin erkek çocuk tercihini iyice pekiştirdi. Yao’nun ilk kardeşi kızdı, uygulamada buna izin vardı ama annesi üçüncü çocuğa hamile kalmıştı ve bu uygulamanın ihlali anlamına geliyordu. Annesi kısa süre sonra Yao’yu kız kardeşini anneannesiyle dedesinin yanına bıraktı.
Yao annesinin zorunlu kürtajdan kaçmak için hamileliğini gizli tutmaya zorlandığını söylüyor. Oysa üçüncü kardeşleri erkek olduktan sonra aile yedi bin dolara tekabül eden 50 bin yuan para cezasını ödemeye razı gelmişti. O dönemlerde bunu annesinin arkadaşlığını bir yıl boyunca kaybetmek olarak gördüğünü söyleyen Yao, “O zamanlar sadece birinci sınıfa gidiyordum. Beni okula götürüp getirecek kimse yoktu. O zamanlar kendimi yapayalnız hissediyordum” diye hatırlıyor.
Çin’in tek çocuk politikasının en korkutucu yönü zorunlu kürtaj ve kısırlaştırmaydı. Bu cezalar 100 milyonlarca Çinli kadında fiziksel ve zihinsel izler bıraktı. Devlete ait haber kuruluşu The Paper’a göre 1980-2014 yılları arasında 324 milyon Çinli kadına bir daha hamile kalmasınlar diye spiral takıldı. 107 milyon kadına da tüp bağlama işlemi yapıldı.
2021’de üç çocuk politikasının başlamasına rağmen Çin’de nüfus büyük bir hızla azalmaya devam ediyor. Yetkililer ise doğuma teşvik edici kampanyalar yürütüyor. Bir zamanlar birden fazla çocuk sahibi olmanın tehlikelerinin anlatıldığı afiş ve sloganların yerini doğuma teşvik edici mesajlar aldı. Yerel yönetimler çiftlerin çocuk yapması için nakit para yardımları, gayrimenkul sübvansiyonları ve doğum izninin uzatılması gibi politikaları hayata geçirdi.
Kısıtlamaların kaldırılıp doğum artışının teşvik edilmesine Yao’nun yorumu alaycı: “Aile planlaması politikasına ne güzel planlamışlar öyle! Eskiden iki bebek doğurduğumuz için bize şamar atarlardı. Şimdi üç tane doğurmamızı mı bekliyorlar?”
Fang ise Beijing’in doğuma teşvik edici girişimlerinden rahatsız, “Çocuk sahibi olmak ya da olmamak tamamen kadının kendi tercihidir, herhangi bir politikanın sonucu değil” diyor.
Çin merkezli düşünce kuruluşu YuWa, Nüfus Araştırma Enstitüsü’nün 2024 Çin Doğum Raporu’na göre geçen yıl ülkenin doğurganlık oranı, yani bir kadının üreme çağında doğurduğu ortalama çocuk sayısı, 1.0 olarak kayıtlara geçti. Bu oran, nüfustaki istikrarı korumak için gereken 2.1’lik oranın çok altında kalıyor. Dünyanın en büyük ekonomileri arasında da en düşük ikinci oran. Çin’in en zengin parçası Şanghay’da durum çok daha vahim çünkü üreme çağındaki kadınların neredeyse yarısı çocuk sahibi değil.
Wisconsin Üniversitesi’nde Çin demografisi üstüne çalışan Yi Fuxian, ülkenin azalan nüfusunu tersine çevirmek konusunda üç büyük engelle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Bunlar kadınların doğum yapmaktaki isteksizliği, çocuk yetiştirme maliyetlerinin cep yakması ve kısırlık oranının artması. Beijing’in şu anda tersine çevirebileceği tek sorun satın alma gücünü artırmak. Geçen ay Komünist Parti’nin yıllık toplantısında doğum sübvansiyonları ve çocuk bakımının maliyetinin daha makul bir meblağa çekilmesi gibi teşviklerin artırılması önerildi.
Ancak Yi’ye göre üç yıl boyunca devam eden sıkı Covid-19 kısıtlamaları ve emlak balonunun patlaması gibi sorunlar nedeniyle borç batağındaki yerel yönetimler bu teşvikleri ancak kısıtlı bütçelerle uygulamaya koyabiliyor. Bu da partinin girişimlerini zora sokuyor. Çinli medya kuruluşu Jiemian, haziran ayı başında ülke genelinde en yüksek çocuk bakım sübvansiyonunun sekiz bin dolara tekabül eden 57 bin 800 yuan olduğunu açıkladı. Oysa Çin çocuk yetiştirmek söz konusu olduğunda dünyanın en pahalı ülkelerinden biri.
YuWa raporuna göre Çin’de bir çocuğa 18 yaşına kadar bakmanın maliyeti milli gelirin 6,3 katına tekabül ediyor. Bunu gören çiftler çocuk sahibi olmayı ileri yaşlara erteleyebiliyor.
Yi mevcut durumu “Çin ‘düşük doğurganlık tuzağı’na düştü. Çin’in doğurganlık oranı ekonomisi büyüdükçe doğal bir şekilde düşmeliydi. Bunu dev bir kayanın yamaçtan aşağı yuvarlanmasına benzetebilirsiniz. Oysa tek çocuk politikası kayayı uçurumdan aşağı yuvarlayıverdi. Şimdi kayayı geri kaldırmak oldukça zor” diye yorumluyor.
Bu haber CNN International’dan Joyce Jiang’ın “China’s one-child policy hangover: Scarred women dismiss Beijing’s pro-birth agenda” yazısının çevirisidir. Orijinal yazıya buradan ulaşabilirsiniz.