Trump’ın seçtiği ‘ulusun doktoru’nun trajik hikayesi: 13 yaşındayken istemeden babasının ölümüne neden olmuş
ABD'de halk oylarını kullanmak için sandık başında. Aslında haftalardır erken oy verme sistemiyle oy kullanılabiliyor. Ancak şimdi seçim bu kadar yaklaşmışken hepsi karmaşık duygular içinde. Kimileri korkuyor, kimileri en azından stresli.
Amerika yıllarca kendini demokrasinin en büyük savunucusu ve ihracatçısı imajı çizdi. Ancak tüm bu demokrasi türküleri 6 Ocak 2021’deki Kongre Baskını’yla tuzla buz oldu. Seçim sonuçlarını beğenmeyen, çalındığını düşünen sağcılar ABD Başkanı Joe Biden’ın seçimi kazandığını teyit etmek için toplanan siyasetçilerin olduğu binayı bastı. Polisle çatıştılar, girebildikleri odaları tahrip ettiler. Amerikan tarihinde bu bir ilkti. Daha önce de seçim sonuçlarından memnun olmayanlar vardı, ancak hiçbir zaman örgütlü bir şekilde kongreyi basmayı düşünmemişlerdi.
O sahnelere bir kez şahit olan seçmenler aynı şeyin bir daha yaşanmasından endişe duyuyor. Adaylardan birinin yine eski ABD Başkanı Donald Trump olması da bu endişeleri iyice artırıyor. Çünkü zamanında seçimlerin çalındığını iddia ederek, yemin töreninin yapılacağı gün kongre binasının önünde konuşma yapan da yine Trump’tı. Ve aynı Trump seçimleri kaybetmesi halinde sonuçları kabul edip etmeyeceği yönündeki soruları da yanıtsız bırakıyor.
Bugüne kadar hep başka ülkelerin seçimlerine hile karıştırılmış olabileceğine dikkat çeken, demokrasi eleştirileri yapan ABD bugüne kadarki en büyük siyasi şiddet, suikast girişimleri ve sandık çıkışı sonrası intikam ihtimaliyle sarsılıyor. Covid-19 pandemisi sırasında yapılan bir önceki seçimde erkenden oy kullanma işlemi zorunluluk olarak ortaya çıksa da bu yıl 2020’de oy kullananların neredeyse yarısı resmi seçim gününden önce sandığa gitti. Özellikle savaş alanı olarak görülen salıncak eyaletlerde erken oy kullanma rekoru kırıldı.
Erken oy kullanan seçmenlerle yapılan görüşmeler bazılarının “ülkenin kontrolünün elden gittiği” endişesiyle sandığa gittiğini gösteriyor. Bazılarıysa uzun seçim döneminin nihayet sona erecek olmasından duyduğu rahatlığı dile getiriyor. Ancak bugün ve sonrasında yaşanabilecek tedirginlikten kaçınmak mümkün değil.
Amerikan Psikoloji Derneği’nin her yıl yaptığı anket “ülkenin geleceği”nin bu yıl Amerikalılardaki en sık stres kaynağı olduğunu gösteriyor. Ankete göre her 10 yetişkinden yedisinden fazlası seçim sonuçlarının şiddete yol açabileceğinden endişe ediyor, yüzde 56’sı da seçimlerin Amerikan demokrasisinin sonu olabileceğine inanıyor.
Başkan adaylarının da bunun “son demokratik seçim” olacağını söylemesi, “köprüden önceki son çıkışta” olduklarını vurgulaması seçmenlerin endişelerini daha da körüklüyor. Demokratlar reklamlarında ve etkinliklerinde kürtaj yasakları nedeniyle neredeyse ölmek üzere olan kadınların hikayelerini anlattı. Cumhuriyetçiler de kampanyalarında ülkede yasadışı olarak bulunan yabancı çetelerin işlediği suçları anlatarak seçmenlere sıradaki kurbanların kendileri olabileceğini söyledi.
Cumhuriyetçilerin büyük kısmı Demokratların Trump’ın zaferini kabul etmeyeceğini düşünüyor. Mesela Pensilvanya’da yaşayan ve hem 2020 hem de 2016’da Trump’a oy veren 56 yaşındaki Melody Rose “Harris kazanırsa Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatır” diye endişeleniyor: “Tüm özgürlüklerimizi kaybedeceğiz. Bence bir daha asla yeni bir seçim yapılmayacak.”
Oysa benzer bir söylem Demokratların da dilinde. Hem Harris hem de Trump’ın bazı eski danışmanları Trump kazanırsa ülkenin otoriter yönetime dönüşeceğinden korktuklarını söylüyor. Trump’ın “içimizdeki düşman” olarak nitelediği rakiplerini ve hatta seçim çalışanlarını yargılatıp hapse attıracağına dair endişeler de var.
New York Times’a konuşan ve Michigan’da yaşayan 70 yaşındaki emekli Bill Knapp “Şiddet olasılığından endişeleniyorum. Sonuç ne olursa olsun buna hazırım” diyerek Trump’ı suçladı. Wisconsin’de yaşayan 62 yaşındaki Chris Glas ise seçim yorgunluğu yaşadığını söylüyor: “Bittiğinde çok mutlu olacağım sanırım.”
İşte o şiddet olaylarından birkaçına örnek:
🎈FBI geçen hafta iki seçim sandığına üstünde “Özgür Gazze” yazılı yangın çıkarıcı araçlarla yapılan kundaklama girişimlerini sorgulamaya başladı.
🎈Pensilvanya’nın Allentown kentindeki okullar Trump mitinge geldiğinde “tedbir amaçlı” kapatıldı.
🎈Teksas’taki San Marcos kentinde emniyet güçleri Harris’in kampanya tabelalarına iliştirilmiş “Trump Klanı” imzalı tehditvari broşürlerle ilgili şikayetleri incelemeye aldı.
🎈Florida’da erken oy kullanma merkezinin dışında Trump’ı destekleyen 18 yaşındaki bir genç Harris’i destekleyen iki yaşlı kadına pala salladı.
🎈Bazı yerlerde savaşa hazırlanılıyor gibi bir tavır vardı. Mesela Beyaz Saray yakınlarında bazı restoranlar ön camlarını kalın kontrplaklarla kapattı.
Amerikan siyasetinde hiç bugünküne benzer olaylar olmamış mıydı? Tarihçiler bugünkü siyasi ortamla İç Savaş ve 1960’lardaki siyasi çalkantıları karşılaştırıyor. O dönemlerde bile seçimlere duyulan güvensizliğin bugünkü komplocu duruşla ve bölücü dille bir olmadığı sonucuna varıyorlar.
Seçim kampanyasındaki şiddetli bölünmeler, ailelerin içlerine kadar girdi. Harris’in destekçileri kampanya reklamlarında ve el ilanlarında kadınlara gizli oy kullanacaklarını hatırlatarak isterlerse muhafazakâr kocalarından habersiz Harris’i destekleyebileceklerini söyledi. Bu da Trump’ın sağcı destekçilerini kızdırdı.
Bazıları da komşularıyla kavga etmekten korkarak seçim konularını çok açmamaya çalışıyorlar. Cumhuriyetçilerin yoğun yaşadığı bölgede Demokrat’ım demek, Demokratların yaşadığı bölgede Cumhuriyetçi olduğunu söylemek artık eskisi kadar kolay değil.
Bir de tabii tüm bunların ortasında Rusya, İran ve Çin’in seçimlere müdahale ettiği ve etmeye devam edeceği endişesi var. Bu bakımdan ABD’li istihbarat yetkilileri güveni baltalamak için sahte videolar üretme ve kritik eyaletlerde hile iddiaları yayarak kutuplaşma ve korku yaratma çabalarını artırdığını söylüyor. Buna örnekler de gösteriliyor. Mesela geçen hafta yayılan videolardan birinde Hatili göçmenlerin Gürcistan’da yasa dışı oy kullandığı, diğerinde de Harris’in hip-hop yıldızı Sean Combs’tan rüşvet aldığı iddia ediliyor.
Bu videoları yayanın Rusya olduğundan endişe ediliyor. Tam tersi olarak İran’ın da 2020’de öldürülen önden gelen komutanlarından Kasım Süleymani’nin ölüm emrini veren Trump’tan intikam almak için Trump karşıtı sanal saldırılar yaptığı düşünülüyor.