ABD’deki Türkiye konulu konferansta Ermeni protestoculardan sözlü ve fiziksel saldırı
Dünyanın unuttuğu Bakü-Erivan cephesini her iki taraftan da ele aldığımız yazı dizisini Agos gazetesinin eski GYY'si yazar Rober Koptaş'ın değerlendirmeleriyle tamamlıyoruz. Koptaş barış görüşmelerini "bıçak sırtı" olarak niteliyor.
Azerbaycan’ın bir günlük operasyonunun ardından Dağlık Karabağ’dan 120 bine yakın Ermeni’nin ayrılması iki ülke arasında dönüm noktası oldu. Erivan’ın Bakü’nün saldırısına karşılık vermemesi üçüncü bir Karabağ savaşının çıkmasının önüne geçti, barış görüşmeleri hızlandı ve sonuç olarak iki ülkenin daha uzun süre anlaşamayacaklarının düşünüldüğü sınır meselesinde adımlar atıldı: Ermenistan Gazah’taki dört köyü Azerbaycan’a verdi, ilk sınır taşı yerleştirildi.
Bakü ve Erivan hattında yaşananları her iki tarafın ağzından da dinlediğimizi, iki parçadan oluşan bir haber çıkaracağımızı dünkü haberimizde belirtmiştik. Haber serimizin ilkinde Azerbaycanlı Milletvekili Aydın Hüseynov’a Bakü’nün son gelişmelere yaklaşımını sormuştuk. Bugün de Ermenistan tarafında neler yaşandığını, barış görüşmelerinin nasıl karşılandığını ve Erivan’ın son dönemde Batı’yla yakınlaşmasını Agos gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni yazar Rober Koptaş ile konuştuk.
Gazze’deki savaş başlamadan kısa süre önce dünya yanına alabilecekleri ne varsa alarak Karabağ’dan ayrılan Ermenileri konuşuyordu. İhtilaflı bölgede yaklaşık 120 bin Ermeni yaşıyordu. Onların büyük bir kısmının Ermenistan’a gittiğini biliyorduk, ama hepsi gitmiş miydi? Aynı soruyu dün Azerbaycanlı vekile sorduğumuzda az sayıda da olsa kalanların olduğunu söylemişti. Aynı soruyu Koptaş’a da yönelttik, “Birkaç yaşlı dışında geriye kimse kalmadı. Bildiğim kadarıyla onlar da yatağa bağlı, zor durumda olan birkaç insan. Bir elin parmağını geçmeyecek kadarlar” yanıtını aldık.
Koptaş bunun dışında Karabağlı Ermenilerin yapılan seçimlerde yönetici seçtiği başkan, meclis başkanı gibi konumlardaki sekiz kişinin Bakü’de cezaevinde olduğunu söyledi ve ekledi: “Esas kritik olan onların durumu. Ermeni çevreleri onların serbest bırakılmasını istiyor. Çünkü bu insanların bir suçu yok. Askeri faaliyet içinde bile değillerdi.” Ermenistan’daki siyasetçilerin bu sekiz yöneticinin serbest bırakılması için kampanyalar yürüttüğünü söyleyen Koptaş şu ana kadar herhangi bir gelişme yaşanmadığını anlattı.
Geçen yıl aralık ayında Gazah’ta 32 Ermeni askerine karşılık iki Azerbaycanlı askerin serbest bırakıldığı bir esir takası gerçekleştirilmişti. Taraflar şu anda sınırın belirlenmesi konusuna odaklanmış görünüyor.
Gelelim barış görüşmelerine. Bakü-Erivan hattında terazide Azerbaycan ağır basıyor. Ermenistan’ı daha çok taviz veren taraf olarak görüyoruz. Dağlık Karabağ’dan neredeyse 120 bin Ermeni’nin ayrılması da, ihtilaflı köylerden Bağanis Ayrım, Aşağı Eskipara, Heyrimli ve Kızılhacılı’nın verilmesi de Erivan için kolay kararlar değildi. Her iki karar da Ermenistan’daki belli bir kesimin ayaklanmasına neden oldu. Hatırlayalım, Azerbaycan’ın bir günlük operasyonunda Erivan harekete geçmediği için parlamento binası basıldı, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın istifa etmesi istendi.
Bugün Paşinyan’ın verdiği köylerin bulunduğu Tavuş bölgesinde protestolar baş gösteriyor. Kirants ve Bağanis’tekiler köylerini İcevan ve Noyemberyan’a bağlayan yolun bazı kısımlarını trafiğe kapattı. Eskipara’dakiler (Voskepar) 19 Nisan’da başbakan yardımcılarının “Sınırların belirlenmesinde ön anlaşmalara varıldı” açıklamasının Paşinyan’ın hafta başında köy sakinleriyle kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmelerde söyledikleriyle çeliştiğini iddia ettiler.
BREAKING – Tensions rising between locals near Kirants and Voskepar villages, #Armenia seeking to impede demining operations by Armenia’s military that would eventually see the land ceded to #Azerbaijan, metres away from the villages. https://t.co/qFzadYE4xd pic.twitter.com/ARujeOGfKq
— Nagorno Karabakh Observer (@NKobserver) April 22, 2024
Paşinyan bu iki olayda da neden taviz vermeyi tercih etti? Koptaş mevcut koşullarda barış görüşmelerini “bıçak sırtı” olarak niteliyor. Yönetimin politikasını ise “Paşinyan yönetimi uzlaşmaya gidilmezse savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Son savaşta da görüldüğü üzere askeri alanda Azerbaycan ağır basıyor ve Ermenistan’ın kendini koruyabilecek çok fazla imkân ve gücü olmadığı için barış anlaşmasına razı geliyor. Yani şu anda iki tarafın eşit şartlarda oturduğu bir barış müzakeresinden bahsetmiyoruz. Çok dengesiz bir güç dağılımı var. Azerbaycan ekonomik olarak da askeri olarak da çok güçlü, bazı büyük güçlerle de çok yoğun ilişkiler içinde. Ermenistan’ın böyle bir desteği yok” diyor.
Halkın da durumun farkında olduğunu ve bu nedenle çok şiddetli protestolar düzenlemediğini belirten Koptaş “Ermenistan zaten çok kötü şekilde yenildi. Aklıselim olanlarda en kötü barış savaştan iyidir gibi bir yaklaşım var diye görüyorum ben” dedi. Sınır sorunun çözülmesiyle “barış ihtimalinin daha güçlü biçimde belireceğini” de belirten Koptaş işin o kadar kolay olmayacağının da altını çiziyor. Özellikle Azerbaycan yönetiminin yoğun şekilde Ermeni karşıtı söylemlerde bulunduğunu belirten Koptaş “Sürekli karşı tarafı suçlayarak söylemlerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar” dedi.
Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) ayrılmasını, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kuruluş tüzüğü olan Roma Statüsü’nü kabul etmesini ve Paşinyan’ın son zamanlarda Avrupa Birliği (AB) ile AB’nin izin verdiği ölçüde yakınlaşmaya pozitif baktığını söylemesinden uzun uzadıya bahsetmiştik. Ermeniler Paşinyan’ın Rusya’dan kopuş, Avrupa’ya yakınlaşma anlamına gelen yeni dış politika vizyonunu nasıl değerlendiriyor, Koptaş’a sorduk.
Ermenistan’ın söylemsel düzeyde de olsa dış ilişkilerini çeşitlendirme arayışının Paşinyan’dan öncesine dayandığını söyleyen Koptaş Rusya’ya çok bağımlı olmanın güvenlik açısından da ekonomi açısından da çok hayırlı olmadığının uzun zamandır düşünülen bir şey olduğunu belirtti. Önceki yönetimlerin Rus hükümetiyle çok içli dışlı olmasından mütevellit tavrın söylemde kaldığını söyleyen Koptaş Rusya’nın savaşta olmasının Paşinyan’ın “çok sert ve radikal bir kopuş” gerçekleştirmesine alan tanıdığını anlatıyor ve Paşinyan’ın görüşünün “Bir saldırıya uğradığımızda ki bu sadece Karabağ meselesi değil, Ermenistan sınırında çok sayıda saldırı olduğu göz önünde bulundurulursa KGAÖ ve müttefikimiz Rusya bizi korumayacaksa böyle bir işbirliğine ihtiyacımız yok” şeklinde olduğunu söylüyor.
Ancak Batı’nın da çıkarı olmadan kimseyi korumayacağının altını çizerek Batı’ya tamamen güvenmeye de şüpheli yaklaşan Koptaş Ermenilerin mevcut politikalara bakışını şöyle anlatıyor:
“Farklı siyasi görüşler ve yaklaşımlar söz konusu. Kimi ‘Daha az da bağımsız olsak Rusya ile olalım, hiç olmazsa güvende hissedelim’ diye düşünüyor. Kimi ‘Rusya zaten bizi korumuyor. O zaman dünyaya açılmak daha mantıklı’ diye bakıyor. Azerbaycan Türkiye ile, İsrail ile ittifak halinde. İngiltere’nin petrolden dolayı büyük ölçüde işbirliği içinde olduğu bir ülke. Ermenistan da ekonomik ilişkilerini, üzerine çok laf gelmeden, fazla da yaptırıma uğramayacak şekilde kendi siyasetini şekillendirebilir.”
Ermenistan’ın savaş sonrasında Hindistan, Fransa ve Yunanistan’dan silah almaya çalıştığını söyleyen Koptaş “Ermenistan ordusunun çok zayıf olduğu ortaya çıktı. Son savaşta bu zayıflığı biraz olsun gidermeye çalıştı ama ekonomik kaynakları sınırlı. Azerbaycan bu anlamda da güçlü. Ancak Aliyev bu silah alımlarını Azerbaycan’ı hedef alan agresif hareketler olarak değerlendiriyor ve aslında barış olmazsa yeni bir saldırının yolunu yapmaya çalışıyor. Ama kendisi pek çok ülkeden silah alırken aynı şeyleri söylemiyor” diye belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Irak dönüşünde gazetecilere Bakü-Erivan hattı için yaptığı açıklamada Ermenistan’ın Batı’nın etkisinde kaldığını söyleyerek Erivan’ın “doğru yolu bulmasını” ümit ettiğini söyledi ve “Fırsat kapıları daima açık kalmaz” diyerek Ermenistan’a bir nevi gözdağı verdi. NATO üyesi ve AB adayı bir ülkenin liderinin böyle bir açıklama yapmış olmasına dikkat çeken Koptaş “Ermenistan bağımsız bir ülke olarak Batı’nın etkisine girebilir de girmeyebilir de. Bu konuda özgür tercih yapabilir ve sonuçlarına da katlanır. Mesela Batı’nın etkisine girmeyip ne yapacak? Doğu’da kim var? Rusya. Yani Rusya’nın etkisinden çıkma mı demiş oluyor? Tamamen mantıklı olan buysa o zaman Türkiye de Rusya’nın yörüngesine girsin” dedi.
Koptaş Türkiye’nin bütün bu sürece daha farklı yaklaşabileceğini, daha dengeli bir politika izleyebileceğini söyledi: “Türkiye’nin Azerbaycan’la bağları var mutlaka, ama Türkiye’nin Ermenistan ile de bağları var. Azeri soydaş denen bağlantı ne kadar güçlüyse Anadolulu bir halk olan Ermenilerle bağlantı da o kadar güçlü. Ama Erdoğan 2010’dan beri, Türkiye-Ermenistan protokolleri imzalandığından beri o meseleyi akamete uğratarak, Türkiye’nin çıkarını Azerbaycan ve Aliyev’in çıkarıyla eşleştirerek hareket etmeyi tercih etti” dedi.
Dün de son başlığımızı Zengezur Koridoru’ndan vermiştik. Hüseynov Azerbaycan’ı hem Nahçıvan’a, hem de Türkiye’ye kara ve demiryoluyla bağlayacak bu koridorun hâlâ gündemde olduğunu belirtmiş, alternatif yollar yapılsa bile bu koridorun eninde sonunda açılacağını vurgulamıştı. Adından da anlaşılacağı üzere koridorun Nahçıvan ve Azerbaycan arasındaki Zengezur’dan geçmesi gerekiyor. Dağlık Karabağ’daki Ermeniler bölgeyi terk etmek zorunda kalmadan önce Ermenistan Zengezur Koridoru’na karşılık Laçın Koridoru’nu öne sürüyordu. Laçın sayesinde Ermenistan ile Dağlık Karabağ’daki Ermeniler arasında bağlantı sağlanması amaçlanıyordu. Ancak artık Laçın’ın bir geçerliliği kalmadı.
Koptaş Ermenistan’ın neden Zengezur Koridoru’na karşı çıktığını şöyle anlatıyor:
“Barışçıl ortamda tabii ki bütün iletişim kanalları, yollar, ulaşım yolları açık olsun ve olmalı da. Bütün halkların yararına olur böyle bir şey. Ama Azerbaycan, Türkiye’nin de desteğiyle Ermenistan toprağından geçen bu koridorda Erivan’ın herhangi bir yetkisi, gücü olmamasını talep ediyor. Yani Azerbaycan toprakları arasındaki geçiş için Ermenistan’a girilecek ama burada herhangi bir kontrol, hukuki ya da güvenlikle ilgili bir mekanizma işlemeyecek. Ermenistan hiçbir müdahalede bulunamayacağı için egemen bir ülke olarak bunu kabul etmek istemiyor. Kaldı ki koridor İran’la iyi ilişkiler içinde olan Ermenistan’ın bağını koparabilecek bir durum yaratıyor. Ermenistan istiyor ki yollar açık olsun, hukuki, güvenlik, gümrük kuralları uygulansın, burayı kontrol edebilsin.”