Ateşkes görüşmelerinin ortasında Hamas lideri Haniye’nin kız kardeşi tutuklandı
İsrail dün 24 asker kaybederek savaşın başından bu yana tek bir gündeki en büyük kaybını yaşadı. Han Yunus'taki kuşatma sıkılaşırken Filistinlilerin daha güvenli yerlere geçişi zorlaştı. Peki ya İsrail ordusuna katılmayı reddetmenin bedeli ne?
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun deyimiyle dün İsrail ordusu için “en zor günlerden” biriydi. Zira üç aydır devam eden savaşta İsrail ordusunun en çok asker kaybettiği gün (24 asker) olarak tarihe geçti. İsrail ordusu bunun üzerine Gazze’nin güneyindeki Han Yunus kentindeki kuşatmayı sıkılaştırdı.
Orduya göre Han Yunus, Hamas savaşçıları için “önemli bir kale.” Son 24 saat içinde onlarca Hamas savaşçısını öldürdüğünü söyleyen ordunun iddiaları teyit edilemedi. Han Yunus’ta hedef alınan yerler arasında Hamas hücreleri vardı. Yoğun saldırılar sırasında fırlatılmaya hazır roketler, askeri üsler ve çok sayıda silah bulunduğu belirtildi.
İsrail ordusu saldırıların her ne kadar Hamas odaklı olduğunu söylese de İsrail’e ait tanklar ve askerler kentteki hastanelerin çevresine akın etti. Gazze’nin kuzeyinden “Güney daha güvenli” denerek çıkarılan sivil Filistinliler aylardır güneyde hava bombardımanı altında. Savaşın başından beri dile getirdikleri gibi, gidecek güvenli yerleri yok.
New York Times’ın haberine göre örneğin Eman Cevad Han Yunus’ta sanayi bölgesinde yaşıyor. Ne var ki İsrail güçleri pazar gecesi yaşadığı yeri kuşatmış ve burada Hamas savaşçılarıyla İsrail askerleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış. Çatışmalar sivillerin geçici olarak sığınak yerine kullandığı yere o kadar yakınmış ki Cevad bazı çadırların alevler içinde kaldığını söylüyor. “Kapana kısıldı” diyen Cevad “Burada keskin nişancılar var ve sanayi bölgesinden çıkmamıza izin verilmiyor” diyor.
Han Yunus’tan Refah’a geçmek ise öncesinden daha zor çünkü bölgede yaşayanların anlattığına göre İsrail tankları her yerde. 31 yaşındaki Rasha Ahmed tüm risklere rağmen kendisi dahil birçok Filistinlilerin Refah’a doğru yola çıktığını anlatıyor. Bu yolculuk dört saat sürüyor. Ahmed yaşadıklarını “Beş adam gözlerimin önünde keskin nişancı tarafından vuruldu. Öldüklerinden eminim, kanlar içinde yerde kalakalmışlardı” şeklinde aktarıyor.
İsrail güçlerinin Han Yunus’un tamamını kuşattığını belirten Filistin Kızılayı bizzat derneğin işlettiği El Amel Hastanesi yakınlarında İsrail askerleri olduğunu, ambulansların Han Yunus’taki yaralılara ulaşamadığını ve bölgede hareket eden herkese ateş açıldığını söylüyor.
Ordu ise Han Yunus’ta hastaneler gibi kritik yerlerin farkında olduklarını kabul etmekle birlikte Hamas’ın “sivil nüfusu istismar ettiğini” söyleyerek geçen hafta Nasır Hastanesi’nde yaşanan saldırıları örnek gösterdi ve örgütün orduya saldırılarda sağlık tesislerini kullandığını iddia etti. Ordu siviller tarafından kullanılan bölgelerin işaretlendiğini ve askerlerin deneyimlerini kullanarak “Hamas’la bağlantısı olmayanlara verdikleri zararı azalttığını” söyledi.
Ancak daha bir ay önce beyaz bayrak taşıyan ve üzerinde silah olmadığını göstermek için üstsüz bir şekilde İsrail askerlerine doğru yürüyen üç İsrailli rehine vurularak öldürülmüştü. Savaşın başından bu yana 25 binden fazla İsrailli sivil hayatını kaybetti, 63 binden fazla kişi de yaralandı. Bu da savaşın sivil-asker ayrımı yapmadığını gözler önüne seren başka bir örnek.
Peki İsrail’de herkes savaşı destekliyor mu? Tal Mitnick adındaki İsrailli bir genç aralık ayında orduya katılmayı reddetmiş. Bunun sonucunda askeri mahkemede yargılanarak 30 gün hapis cezasına çarptırılmış. Mitnick geçen hafta cuma günü serbest bırakıldı ve hafta sonu savaş karşıtı protestolara katıldı. İngiliz gazetesi The Guardian’a konuşan genç “Salı sabahı birliğe teslim olma tebligatı gönderdiler bile. Yine askeri üsse gidip orduya hizmet etmeyeceğimi söyleyeceğim. Yine hapse gönderileceğim” diyerek olacakları önceden anlattı. Nitekim dün sabah Mitnick bir 30 gün daha hapis cezası aldı.
Bu döngünün ne kadar daha süreceği bilinmiyor. Normalde askerlik yapmayı reddedenlerin 100 gün ya da daha uzun süre hapis yatması gerekiyor, sonra da ordu o kişinin “askerliğe elverişli olmadığı” sonucuna varıyor. Orduya katılmayacağını söylediğinde yetkililer Mitnick’e başka seçeneğin yok diyerek sert şekilde çıkışmış. Ardından bir komutandan diğerine göndermişler. Normalde orduya katılmayı ilk kez reddedenlerin 7-10 gün arası hapis cezası alması standart yaptırım. Ne var ki Mitnick Kfar Yona’nın hemen dışındaki hapishanede 30 gün hapis cezası yedi.
Mitnick “Gazze’de her gün insanlar katledilirken kendimi kahraman gibi görmüyorum. Vurgulamak istediğim bir şey daha var: Ben tek değilim. İşgal karşıtı başka aktivistler de var. Orduya katılmamayı tercih edenler. Genç yaşlı barış yanlıları” dedi. Mitnick “İsrail savaşı çoktan kaybetti. Ölüm ve şiddetin artarak devam etmesi 7 Ekim’de kaybedilen hayatları geri getirmeyecek. İnsanların acı çektiğini biliyorum. Travma geçirdiler. Ama şu anda yaşananlar hiçbir şeyi daha iyi yapmıyor. Filistin toplumundaki aşırılıkçı fikirlerin kökünü kazımak istiyorsak aynısını İsrail’de de yapmalıyız” diyor.
Orduya katılmamanın toplumsal sonuçları olduğunu da anlatan Mitnick “İsrail toplumu öyle militarize olmuş durumda ki sohbetler ‘Nerede görev yaptın?’ ya da ‘nerede görev yapıyorsun?’ diye başlıyor. Yapmadığınızı, yapmayacağınızı söylediğinizde ise sessizlik oluyor. Bunun bedelini ödüyorum. İsrail’de doğdum, ama burada yaşamayı ben seçmedim. 18 yaşına geldiğimizde sınavdan geçiyoruz, ülke ve sistem suçlarına ortak olup olmayacağımızı görmek için bizi sınıyor. Ben suç ortağı olmamayı tercih ettim” diyor.
Mitnick “hitpakhut” kelimesinin son zamanlarda İsrail’de çok yaygın kullanılmaya başladığını söylüyor. “Ayılmak” demekmiş kelime. Barış yanlısı birçok İsrailli liberal şimdilerde Gazze’deki savaşı destekliyor ve kendilerini böyle tanımlayarak “barış hayaliyle sarhoş olduklarını, şimdiyse ayıldıklarını” söylüyormuş.
Mitnick ilk hapis deneyiminde yaşadıklarını da anlatıyor: Hapishanedeki ilk gününde küçük bir eğitim sınıfına girmesi istenmiş. Duvarlarda ünlü şahsiyetlerin sözleri varmış. Biri dikkatini çekmiş, zira Nelson Mandela’nın sözüymüş: “Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.”
Mitnick “Kendi kendime gülmeye başladım. Güney Afrika İsrail’e Lahey’de dava açmaya hazırlanırken ırkçılığı savunan bir ordu bunu duvarına mı asıyordu yani? Bu sözün duvarda durmasının çok saçma olduğunu söyledim. Diğer mahkumlar bana katılmadı. O zaman ne kadar yalnız olduğumu anladım” diye anlatıyor.