İsrail’in saldırıları Gazze’nin ekonomisini de çökertti
İsrail'in, 35 gündür yoğun saldırılarını sürdürdüğü abluka altındaki Gazze Şeridi'nde öldürdüğü Filistinlilerin sayısı, son 24 saatte 266 artarak 11 bin 78'e yükseldi.
Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, düzenlediği basın toplantısında, İsrail’in Gazze’ye 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılar nedeniyle yaşanan can kayıpları ve insani krizin boyutlarına ilişkin bilgi verdi.
Kudra, İsrail’in saldırılarıyla son 24 saatte 266 kişiyi öldürdüğüne işaret ederek, Gazze Şeridi’nde 7 Ekim’den bu yana öldürülenlerin sayısının 4 bin 506’sı çocuk, 3 bin 27’si kadın olmak üzere 11 bin 78’e yükseldiğini söyledi.
Gazze’de yaralı sayısının 27 bin 490’a çıktığını belirten Kudra, enkaz altında kalan 1500’ü çocuk olmak üzere 2 bin 700 kişi hakkında kayıp ihbarı aldıklarını aktardı.
Kudra, İsrail’in sağlık merkezleri ve çalışanlarına yönelik saldırılarında 198 sağlık çalışanını öldürdüğü, 53 ambulansı kullanılamaz hale getirdiği, 135 sağlık kuruluşunu hedef alarak 21 hastane ile 47 sağlık ocağının hizmet dışı kalmasına sebep olduğunu vurguladı.
İsrail ordusunun Şifa Hastanesi Yerleşkesi’ni art arda 5 kez hedef aldığını söyleyen Kudra, İsrail’in hastane çevresine saldırılarına devam ettiğine dikkati çekti.
Kudra, İsrail güçlerinin, Gazze Şeridi’nin güneyinden kuzeyine dönen ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordinasyon içinde çalışmasına rağmen iki ambulans sürücüsünü alıkoyduğu bilgisini paylaştı.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı Sözcüsü, İsrail ordusunun Nasr ve Rantisi Çocuk Hastanelerini kuşatarak, sağlık çalışanı, yerinden edilmiş siviller ve hastaların oluşturduğu binlerce kişinin hayatını doğrudan hedef alarak tehlikeye attığını belirtti.
Yakıt yetersizliğine de vurgu yapan Kudra, Gazze kenti ve Gazze’nin kuzeyindeki hastanelerin yakıt eksikliği nedeniyle hizmet dışı kalmasında kritik saatlerin yaşandığını sözlerine ekledi.
İsrail ordusunun Gazze’nin güneyine giden yerinden edilmiş sivilleri hedef alması sonucu ölenler ve yaralananların olduğu bildirildi.
Gazze’deki İçişleri Bakanlığının Telegram hesabından konuya ilişkin açıklama yapıldı.
Açıklamada, “İsrail işgal güçlerinin, Gazze Vadisi yakınlarında Gazze Şeridi’nin güneyine giden yerinden edilmiş sivilleri hedef alması sonucu ölenler ve yaralananlar var” ifadesi kullanıldı.
İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki 1 milyondan fazla kişinin tahliye edilmesi çağrısı yapmış ve yerinden edilenlerin geçişi için “güvenlik koridorları” bulunduğunu öne sürmüştü.
Filistinli yetkililer ise Gazze Şeridi’nde güvenlik koridoru veya güvenli bir alanın bulunmadığını, İsrail ordusunun siviller ve hastaneler dahil olmak üzere saldırılarını sürdürdüğünü duyurmuştu.
İsrail ordusu, 7 Ekim’den bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi’nde 15 binden fazla yerin vurulduğunu bildirdi.
İsrail, uluslararası toplumdan gelen ateşkes çağrılarına rağmen yaklaşık 2,3 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını sürdürüyor.
Ordudan yapılan açıklamada, 7 Ekim’den bu yana 15 binden fazla yerin vurulduğu ifade edildi.
Açıklamada vurulan yerlerin Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarına ait “hedefler” olduğu öne sürülse de İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığından bugün yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarda 11 bin 78 kişinin öldürüldüğü bildirilmişti.
Açıklamada, hayatını kaybedenlerden 4 bin 506’sının çocuk, 3 bin 27’sinin ise kadın olduğu belirtilmişti.
AB ülkelerinin liderlerini bir araya getiren AB Konseyi’ne başkanlık eden Charles Michel, Belçika’nın La Libre gazetesine verdiği mülakatta Orta Doğu’daki gelişmeleri değerlendirdi.
Hamas’ın İsrail’e saldırısını terör saldırısı olarak nitelendirip kınadıklarını belirten Michel, İsrail’in meşru müdafaa hakkını desteklediklerini ancak bunun uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk içinde olması gerektiğini yineledi.
Michel, “Savaşların bile kuralı vardır. Ukrayna’daki savaşta uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukun uygulanmasını savunduğumuzda olduğu gibi AB’nin çifte standart içinde olmadığını göstermemiz bizim için önem taşımaktadır. Siviller her zaman ve her yerde korunmalıdır. İnsani yardım sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Sivillerin korunması gerekliliğini İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinde dile getirdiğini aktaran Michel, Netanyahu ile Gazze’de güvenli bölgeler oluşturulmasını, yüzen hastaneler kurulmasını da konuştuğunu bildirdi.
Hamas’ın İsrail’e saldırısını terör saldırısı olarak nitelendirip kınadıklarını belirten Michel, İsrail’in meşru müdafaa hakkını desteklediklerini ancak bunun uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk içinde olması gerektiğini yineledi.
Michel, “Savaşların bile kuralı vardır. Ukrayna’daki savaşta uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukun uygulanmasını savunduğumuzda olduğu gibi AB’nin çifte standart içinde olmadığını göstermemiz bizim için önem taşımaktadır. Siviller her zaman ve her yerde korunmalıdır. İnsani yardım sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Sivillerin korunması gerekliliğini İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinde dile getirdiğini aktaran Michel, Netanyahu ile Gazze’de güvenli bölgeler oluşturulmasını, yüzen hastaneler kurulmasını da konuştuğunu bildirdi.
Hamas’ın saldırısı ve İsrail’in karşılığının başlamasından hemen sonra AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İsrail’e gittiği hatırlatılan ve burada uluslararası hukuka değinmeden İsrail’e destek vermesinin Arap ülkelerinde AB’nin tarafsız ve güvenilir aracı rolüne zarar verip vermediği sorulan Michel, şunları söyledi:
“Amerikalı dostlarımızın önceki yönetim zamanında iki devletli çözüm konusunda bazen şüphelerini dile getirdiği zamanlar dahil AB, her zaman iki devletli çözümü desteklemiştir. AB, dengeli bir pozisyonu savunmuştur. Biz barış, güvenlik ve istikrardan yanayız. Biz İsrail’in var olma hakkını ve güvenlik hakkını destekliyoruz. Ancak aynı zamanda iki devletin birlikte barış içinde var olmasını istiyoruz. Bazı açıklamaların kafa karışıklığı yarattığı ve Arap ülkelerinde kamuoyunu rahatsız ettiği doğru. Bu durumun benim ve AB Konseyindekilerin, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin AB’nin tutumunu izah etmek için çok çaba sarf etmemizi gerektirdiği de doğru. Ancak 27 AB ülkesinin devlet ve hükümet başkanlarının oy birliğiyle onayladığı resmi açıklamalar sayesinde işimiz kolaylaştı.”