Erdoğan’dan Irak dönüşü PKK vurgusu: Beklentimiz terör örgütü ilan edilmesidir
İsrail'in önde gelen gazetelerinden Haaretz'in editörü Aluf Benn Netanyahu'nun asıl amacının Gazze'deki esirleri almak değil, bölgeyi uzun vadeli bir işgale hazırlamak olduğunu savundu. Benn'e göre Netanyahu’nun temel stratejisi işgali sürdürmek.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze’deki son çatışmalarda kamuoyuna sunduğu hedef esirleri geri getirmek gibi görünse de, İsrail gazetesi Haaretz’in editörü Aluf Benn Netanyahu’nun asıl amacının çok daha derin ve tehlikeli bir plan olduğunu iddia ediyor: Gazze Şeridi’nde uzun süreli işgal.
Benn kaleme aldığı yazıda Netanyahu’nun esirlerin kurtarılmasını gerçek hedefini gizlemek için kullandığı bir araç olarak gördüğünü belirtiyor. Benn’e göre Netanyahu’nun asıl amacı Gazze’yi işgal etmek ve işgali uzun süre devam ettirmek. Yazısında “Netanyahu’nun hedefi, kalan esirlerin hayatı veya bölgesel bir savaşın patlak vermesi pahasına da olsa Gazze’nin işgalidir” diyor.
Netanyahu’nun bu stratejisinin altında İsrail kamuoyunu esirlerle ilgeli duygusal etki altına almak ve böylece siyasi muhaliflerinin kendisine yönelttiği eleştirileri bertaraf etmek yatıyor. Benn bunun Netanyahu’nun Gazze Şeridi’ni uzun süreli işgal hedefinin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı amaçladığını savunuyor.
Netanyahu’nun bu hafta kabine toplantısında 1996 yılında Oslo Anlaşmaları’na karşı kullandığı bir sloganı tekrar dile getirmesi Benn’e göre işgal edilen toprakların uluslararası baskı veya esirlerin durumu gibi faktörler karşısında dahi geri verilmeyeceğine işaret ediyor. Bu da Netanyahu’nun geçmiş ideolojik çizgiyi sürdürdüğünü gösteriyor.
Aluf Benn Gazze Şeridi’nin geleceğini de çarpıcı şekilde değerlendiriyor. Haaretz editörüne göre İsrail’in Batı Şeria’da 57 yıldır süren işgali Gazze’de büyük bir Yahudi şehri kurmanın kısa vadede mümkün olmadığını gösteriyor. Ancak Netanyahu’nun hedefi bu işgali adım adım ilerletmek. Benn bu sürecin “kafile üstüne kafile, karakol üstüne karakol inşa etmek” şeklinde olacağını vurguluyor.
Gazze’nin güney kısmının Hamas’a bırakılmasını öngören Benn uluslararası toplumun ilgisi azaldıktan sonra bölgedeki yoksul halkın kaderiyle baş başa kalacağını düşünüyor. İsrail’in ise Gazze’nin kuzeyini kontrol ederek buradaki 300 bin Filistinliyi bölgeden çıkarmayı planladığını söylüyor.
Bu işgal planının ideoloğu olarak emekli Tümgeneral Giora Eiland’ın rolüne de dikkat çeken Benn Eiland’ın Hamas’a baskı aracı olarak bu nüfusu açlığa mahkum etmeyi ve sürgüne göndermeyi önerdiğini hatırlatıyor.
Netanyahu’nun bu planının başarısı için ABD’deki siyasi gelişmelere de odaklandığını belirten Benn, onun ABD seçimlerinde Demokratların adayı Kamala Harris’in kazanması durumunda dahi Filistin destekçisi gösterilerin ABD siyaseti üstündeki etkisinin azalacağına kesin gözüyle baktığını söylüyor. Benn, Netanyahu’nun kim kazanırsa kazansın Washington’un İran’ın tansiyonu yükseltmesini engellemesini ve İsrail’i korumak için savaşa dahil olmasını beklediğini belirtiyor.
Sonuç olarak Benn’e göre Netanyahu’nun Gazze’deki asıl hedefi kamuoyunun gözünden saklanan bir işgal planı. Bu plan hem İsrail’in güvenliğini hem de bölgedeki dengeleri kalıcı olarak değiştirebilir. Gazze’de yavaş yavaş ilerleyen bu işgal süreci hem Filistinliler hem de bölge için derin etkiler yaratacak gibi görünüyor.
Gazze’de savaş, Hamas öncülüğündeki Filistinli örgütlerin 7 Ekim’de İsrail’in güneyine düzenlediği ve çoğu sivil binden fazla kişinin ölümü, 5 bin 132 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının ardından patlak verdi. Militanlar ayrıca yaklaşık 250 rehine ele geçirdi; İsrail’in tahminlerine göre bunlardan 110’u Gazze’de kaldı, 36’sı öldü.
Gazze’de Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in askeri misillemesi çoğu sivil ve birçoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 39 bin kişinin ölümüne neden olurken, İsrail kuşatması korkunç gıda kıtlığı ve kıtlık tehdidini de beraberinde getirdi. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
İsrail ordusu ise Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana 240’ı karadan işgal sürecinde olmak üzere en az 580 askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Çatışmalara 24 Kasım 2023’te dört günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan ‘insani ara’da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı.
Öte yandan İsrail binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti. İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail güçleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında en az 400 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusu ve Hizbullah arasında 8 Ekim 2023’ten beri yaşanan çatışmalarda en az 300 Hizbullah mensubu ve 50’den fazla Lübnanlı sivil, 40’ı aşkın Filistinli örgüt mensubu ile 6 İsrailli sivil ve 11 asker öldü.
Dünya Mahkemesi olarak da bilinen Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’in Filistin topraklarındaki yerleşim politikalarının ve doğal kaynakları sömürmesinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ilan etti.
Güney Afrika, Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan BM’ye bağlı mahkemede İsrail’e karşı bir soykırım davası yürütüyor. Mahkeme, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini soykırım olarak tanımayı reddetti ancak İsrail’e Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerinde askeri eylemlerini durdurması ve Filistinlilere daha fazla zarar verebilecek eylemlerden kaçınması çağrısında bulundu.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han da Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın yanı sıra üç Hamas lideri hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklama emri çıkarılmasını talep etti.