Mossad’ın Hamas’a suikast planı: Adreslerden biri Türkiye
İsrail'de pazartesi günü mecliste oylanan yargı reformunun kabul edilmesinin ardından akıllarda bir soru oluştu: Yüksek mahkeme yetkilerini kısıtlamayı amaçlayan bu karara nasıl bir tepki verecek?
İsrail tarihinin en sağcı ve dindar hükümeti, yargı erkinin yetkilerini daraltmayı amaçlayan yargı reformu 64’e 0 oyla meclisten geçti. Geçen hafta salı günü Tel Aviv’den Kudüs’e parlamento binasına yürüyerek kamp kuran protestocular, tasarıyı demokrasiye yönelik bir saldırı olarak yorumluyor.
İsrail’in parlamenter sisteminde Knesset ve başbakan üzerinde denetim gücü olan mahkemenin yetkisinde yapılacak bir kısıtlama, protestocularca hükümetin yetkisini artırma çabası olarak değerlendirilirken, Netanyahu ve müttefikleri ise yasayı demokrasinin korunması ve yargıçların seçilmiş milletvekillerinin kararlarına müdahale etmesini önlemek için gerekli bir araç olarak görüyor.
İsrailli yazar Yuval Noah Harari yargı reformunun geçmesine tepkisini, “İsrail demokrasisinin son günü olabilir. Ülkede Yahudilere ayrıcalık tanıyan bir diktatörlüğün yükselişine tanıklık edebiliriz ki bu sadece İsrailliler için değil Filistinliler, Yahudi gelenekleri ve muhtemelen tüm Orta Doğu için korkunç bir şey olur” diyerek gösterdi.
Sendikaların genel grev çağrıları bir yana, ülkenin önde gelen askeri birliklerinde bulunan yedek askerlerin rest çekmesi, ordunun istikrarı ve kapasitesiyle ilgili sorunları beraberinde getirdi. Ayrıca bazı şirketlerin daha istikrarlı ekonomilere taşınmayı düşünmesi de sosyal ve ekonomik kaos da yarattı.
İsrail’in para birimi şekel bu hafta dolar karşısında yüzde 1,7 düşerek 3,70 seviyesine geriledi. Bloomberg’e göre bu hafta bir dizi büyük para birimi arasında şekel en kötü performansı sergileyen para birimi oldu. Yargı reformundan İsrail borsası da etkilendi. Ülkenin borsasını izleyen endeks, dün yüzde 2,2, bugün ise 1,95 geriledi. Yargı reformuna karşı olduklarını ifade etmek için greve giden 150 büyük şirketten biri olan Tel Aviv’deki IBI Investment House yöneticisi Elah Alkalay, “Alacakaranlık kuşağına giriyoruz. Oyunun kuralları net olmalıdır ama artık siyasilerin insafına kalacak” dedi.
Yargı reformu, Filistinliler arasında da İsrailli yerleşimcilerin işgal altındaki Batı Şeria’ya daha cüretkâr bir şekilde yerleşmesinden ve İsrail’deki Arap azınlığa daha fazla kısıtlama getirilmesi korkularını artırdı. Netanyahu’nun biyografi yazarı Anshel Pfeffer, yargı reformunun ‘Pirus zaferi’ olacağını belirterek, “Netanyahu’nun kendi kurduğu hükümet de dahil olmak üzere İsrail’deki müesses nizamın tüm temelleri bu yaşananlar sebebiyle zayıfladı” diyor.
Öte yandan Yediot Ahronot, İsrail Hayom, Haaretz ve TheMarker gazeteleri, dünkü baskılarında ilk sayfalarını siyah yaptı ve ‘İsrail demokrasisi için kara bir gün’ diye yazdı. Jerusalem Post muhabiri Lahav Harkov ise bunun bir reklam çalışması olduğunu söylerken, reklamı ‘Yüksek Teknolojili Protesto’ adlı bir grubun verdiği öğrenildi. Yüksek Teknolojili Protesto grubu, ülkenin geleceği için üzerlerinde sorumluluk hissettiklerini söyleyen bir grup teknoloji şirketi, girişimci ve yatırımcıdan oluşuyor.
Ülkenin aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise gazetelerdeki reklamı örnek göstererek, ülkede yedi aydır devam eden protestoların yabancı kuruluşlar tarafından finanse edildiğini savundu.
Bu reforma göre, yüksek mahkeme hükümet tarafından alınan kararları ‘makuliyet’yetkisi kapsamında bozma gücünden yoksun olacak. Yargı makamı önemli bir sorunla karşı karşıya: Gücünü kısmaya çalışan bu meydan okumaya nasıl bir karşılık vermeli? New York Times’ın haberine göre analistler, mahkemenin önünde üç seçenek olduğunu söylüyor.
Bunlardan biri yasayı kaldırmak, ikincisi, yasanın etkisini azaltmak için dar bir yorum getirmek ya da yargı reformunu feshetmesi için kendisine gönderilen dilekçeleri dinlemeyerek karar vermemek. Mahkemenin vereceği karar, ülkeyi saran protesto dalgasını da etkileyecek.
Reichman Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Adam Shinar NYT’ye verdiği demeçte, “Mahkeme reformun feshine yönelik dilekçeleri reddederse, protestocuların eylem ateşi sönebilir. Mahkeme hükümete karşı gelip de dilekçeleri kabul ederse bu da hükümetin demokrasi eleştirilerini alevlendirecektir” diyor.
Diğer analistler ise yüksek mahkemenin kendi otoritesine karşı ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya kaldığında hukuk ve siyasetin kaçınılmaz olarak birbirine karıştığını söylüyor.
Princeton Üniversitesi’nde sosyolog olan Kim Lane Scheppele, “Bu olası devrimci anlarda mahkemelerin ne yapması gerektiği gerçekten belirsiz kalıyor. İki ihtimal var. Ya mahkeme hükümete karşı sert bir şekilde karşılık vererek mahkemenin yetkisinin kontrolden çıktığı algısını doğrulayacak ya da temkinli davranarak, eleştirilerin abartılı olduğunu gösterir bir şekilde hükümetin çıkardığı reformu kabul etmek. Belki bu davranışı hükümetin geri adım atmasına yol açar” diyor.
Yargı reformu, hükümetin yargıç atamalarında da daha fazla yetki alanına sahip olmasını sağlayacak. Scheppele, “Hükümet mahkemenin altını oymaya devam edip, yargı makamını yeni yargıçlarla doldurmaya çalışırsa mahkeme Temel Kanunu yorumlayarak yanlış olanı düzeltemez” diyor.