TBMM Başkanı Kurtulmuş: BM, Refah sınır kapısında çöpe atıldı
Taliban üç yıl önce Afganistan'da kontrolü ele geçirdiğinde kadının toplumdaki varlığı sonlandı. BM'nin yeni raporu kadın haklarının nasıl ihlal edildiğini gözler önüne seriyor. İşin ilginci BM'nin de toplantılarda bunu dillendirmemesi.
Afganistan üç yıl önce ağustos ayında Kabil’in kontrolünü ele geçirdiğinde kadınlar için zorlu dönem başladı. “Okul yasağı getirmeyeceğiz” diyerek Batı’yı yatıştırmaya çalışan Afganistan önce eğitim, yalnız başlarına seyahat etme haklarını ellerinden aldı, sonra da çalışma ve hatta park gibi herkese açık alanlarda bulunmalarını. Birleşmiş Milletler’in (BM) hazırladığı yeni bir rapor Taliban Afganistan’ında hayatın nasıl olduğunun resmini çizdi: Müzik dinlemek, nargile içmek ve Batılı bir şekilde saç kestirmek cezalandırılabilecek eylemler arasında.
Afganistan’daki BM Yardım Misyonu (UNAMA), tarafından salı günü yayınlanan rapora göre Taliban’ın “ahlak polisi,” hem çocuk hem de yetişkin kadınların haklarını gasp ederek raporda aynen geçtiği üzere “korku ve sindirme iklimi” yarattı. Taliban iktidarı ele geçirdikten sonra kurulan Fazileti Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı şeriata uygun kararlar alarak uygulamakla görevli. Bu kurallar arasında insan ve hayvan resimlerinin sergilenmesi ve Sevgililer Günü gibi “İslami olmadığı” düşünülen faaliyetlerin yasaklanması da var. Raporda ayrıca Taliban’ın talimatlarını genellikle sözlü olarak verdiği ve bu kararların tutarsızca ve öngörülemez bir şekilde uygulandığı belirtiliyor.
Aslında Taliban’ın vukuatları sürpriz değil. 1990’larda yönetimi ele geçirdiğinde de benzer politikalar gütmüştü. Ne var ki 2021’de iktidarı yeniden ele geçirdiğinde her şeyin daha farklı olacağı sözlerini vermişti. Ancak yeni rapor Taliban yetkililerinin “İslam hukuku çerçevesinde kadın haklarına saygı gösteriyoruz” açıklamalarına rağmen 90’lardaki politikalarını yeniden uyguladığını gösteriyor.
BM 15 Ağustos 2021 ile 31 Mart 2024 tarihleri arasında Taliban yetkililerinin şiddete başvurduğu en az bin 33 olayı belgeledi. Hem duyurular hem de belgelenmiş insan hakları ihlali raporları kullanılarak derlenen raporda söz konusu bakanlığın geniş bir yetki alanına sahip olduğu, sözlü tehdit, tutuklama ve gözaltılar, kötü muamele ve ulu orta kırbaçlama gibi çeşitli yaptırım yöntemlerinin kullanıldığı belirtiliyor. Taliban’ın kadınlara uyguladığı yaptırımlar o kadar ağır ki üst düzey bir BM yetkilisi bu suçların gelecekte “insanlığa karşı işlenmiş suç” olarak görülebileceğini söylüyor. Bu yaptırımlardan birkaçına göz atalım:
📌Kadınlara ait işyerleri keyfi olarak kapatıldı, kadınların filmlerde oynaması yasaklandı, sadece kadınların gidip geldiği güzellik salonları kapatıldı ve doğum kontrol yöntemlerine erişim kısıtlandı.
📌Kadınların parklara, spor salonlarına ve hamamlara girmelerine izin verilmemeye başladı. Afganistan’da hamama gitmek kış aylarında kadınların sıcak su içmesinin tek yoluydu. Ayrıca kadınların evlerinin 78 kilometre uzağına seyahat ederken yanlarında erkek vasisi olması gerekiyor.
📌Kadınlar başörtüsü takmak zorundayken erkekler de sakal uzunluğu ve saç stiliyle ilgili kurallara özen göstermek zorunda. Rapora göre geçen yıl aralık ayında Batılı tarzda saç ve sakal kesimi yapan 20 berber bir geceliğine kapatıldı. Taliban iki berberin gözaltına alındığı iddialarını ise yalanladı. Raporda berberlerin bir daha saç kesimi yapmama sözü vererek serbest bırakıldığı belirtildi.
Raporda Afganistan’ın uluslararası insan haklarıyla ilgili hazırlanmış yedi belgeye taraf olduğu ve bu nedenle yasal olarak vatandaşlarının insan haklarını korumak ve yaşam şartlarını iyileştirmekle yükümlü olduğu belirtiliyor. Oysa Taliban’ın tavrı çalışma ve geçimini sağlama hakkından hareket ve ifade özgürlüğüne, cinsel haklardan üreme haklarına kadar birçok hakkın ihlali anlamına geliyor.
Taliban ise BM’nin yönelttiği eleştirilerin “dayanaksız” olduğunu belirterek raporu yazan kişilerin Afganistan’ı Batılı bir bakış açısıyla değerlendirmeyi çalıştığını savunuyor. Açıklamada “Afganistan nüfusun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ve şeriatın hakim olduğu Müslüman bir toplum olarak değerlendirilmelidir” deniyor. Ancak Afganistan’dan gelen haberler Taliban’ın kadınlar üstündeki baskıcı kontrolünün intihar girişimlerinde keskin bir artışa neden olduğunu gösteriyor. İki hafta önce 10Haber’de 15 yaşında asitli su içerek intihara kalkışan bir genç kızın hikayesine yer vermiştik.
Rapora göre Taliban’ın yasakları arasında “İslami olmadığı” düşünülen insan ve hayvan resimlerinin kamuya açık şekilde sergilenmemesi de var. Öyle ki bu yasak nedeniyle reklam tabelaları kaldırıldı ve mağaza mankenlerinin yüzleri örtüldü. Yasak sebebiyle sivil toplum kuruluşlarından kullandıkları materyalden insan resimlerini kaldırmaları da istendi. Oysa bu resimlerde okuması yazması olmayan Afganlara patlamamış silahlar ve halk sağlığı sorunları hakkında bilgi verilmeye çalışılıyordu.
Medyanın büyük ölçüde kısıtlandığının da belirtildiği raporda bölge sakinlerinin kendilerini adeta bir panoptikonun içinde yaşıyor gibi hissettiği anlatılıyor: “İnsanların mahremiyet hakkı telefonlarının ve arabalarının aranması, camilere ne kadar katıldıklarının kayıt altına alınması ve halka açık yerlerde aile olup olmadıklarını kanıtlamalarının istenmesiyle ihlal ediliyor.”
Gelgelelim Taliban geçen ay Katar’da üst düzey BM yetkilileri ve elçilerle iki günlük bir konferansta bir araya geldi ama toplantıda kadının adı bile geçmedi. Öne çıkarılan esas konu Afganistan’ın uyuşturucuyla başarılı şekilde mücadele etmesi ve uluslararası toplumla entegre olmasıydı. Toplantılar sonrası düzenlenen basın toplantısında BM’nin barış inşası ve siyasi işlerinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo tartışmaları “samimi” ve “faydalı” olarak niteleyerek “Görüşmelerde Afgan kadınların ve sivil toplumun endişeleri ön plandaydı” dedi. Bu Doha’da Afganistan’la ilgili olarak düzenlenen üçüncü BM toplantısıydı. Ancak Taliban ilk kez bu toplantılara bizzat katıldı.
Oysa hem bazı BM yetkilileri hem de sivil toplum kuruluşları bu görüşmelere tepkili. BM’nin Taliban’a yaklaşım şeklini eleştiren İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kadın hakları yönetici yardımcısı Heather Barr “Taliban’ın kadın haklarına saygı göstermesini sağlamak açısından yürütülen diplomatik faaliyetler başarısız oldu. Hiçbir şey elde edilemedi. Bu yüzden artık başka stratejilerden bahsetmemiz gerekiyor” diyor. Barr’a göre bu stratejilerden ikisi Taliban’a Uluslararası Adalet Divanı’nda ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde toplumsal cinsiyet zulmü suçuyla dava açmak.
BM’nin Afganistan’daki insan hakları durumunu inceleyen raportörü Richard Bennett de Barr’a katılıyor ve “Kontrol altına alınmadığı takdirde Taliban’ın kurumsallaştırdığı toplumsal cinsiyet baskısı daha da artacak. Buna direnenler şiddete maruz kaldıkça, kadın rol modeller ve kadın bağımsızlığı kavramının anlamı yitirildikçe yeni nesiller, kadınların insanlıktan çıkarıldığı ve sömürüldüğü bu toplumda yerlerini sorgulamadan büyüyecek” diye ekliyor.