Almanya’da savaş korkusu büyüyor: Zorunlu askerlik için start verildi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus mevkidaşı Putin'in görüşmesinde gündemlerden biri Ukrayna'ydı. Savaş duracak gibi görünmezken Ankara'nın arabuluculuk girişimlerine Rusya'dan 'mümkün değil' yanıtı geldi. Denge politikası, Ankara'nın ayağına mı dolandı?
Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunu işgal etmesiyle başlayan savaş Şubat 2022’den beri devam ediyor. Türkiye, savaşın ilk gününden beri savaşan iki tarafla da ilişkisini sürdüren ender NATO üyesi ülkelerden biri. Bir yandan NATO çerçevesinde Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılıyor, Ukrayna’ya silah ve askeri destek veriyor; ama bir yandan da Rusya ile ticaretini sürdürüyor, bu ülkeyi savaşla ilgili açıkça hiç suçlamıyor.
Bu konum, Türkiye’yi savaşın ilk dönemlerinde iki ülke arasında ‘arabulucu’ pozisyonuna getirdi. Antalya ve İstanbul’da Rusya ile Ukrayna yetkililerinin katıldığı barış görüşmeleri bile yapıldı ama bir sonuç alamadı. Ancak yine de, Türkiye örneğin Ukrayna ve Rusya’nın Karadeniz üzerinden dünyanın geri kalanına tahıl ihraç edebilmesi için bir orta yol ve bir güvenlik mekanizması kurulmasında öncülük yaptı, bu sayede dünya çapında yükselmiş olan gıda fiyatlarının yeniden savaş öncesi seviyesine inmesine yardımcı oldu.
Fakat Türkiye, Rusya ile ticareti sürdürdüğü, özellikle de Rus ham petrolü ile Rusya’da işlenmiş başta motorin olmak üzere kimi petrol ürünlerinin dünya piyasasına çıkmasına, en çok da Türkiye içinde kullanılmasına aracılık ettiği için Batı tarafından eleştirildi, Türkiye’de çok sayıda şirket ve banka başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından ya yaptırım listesine alındı ya da sert biçimde uyarıldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kazakistan’da devam eden Şanghay Beşlisi zirvesinde Rus mevkidaşı Vladimir Putin’le bir kez daha yüzyüze görüştü. Putin, aslında geçen yılın ilkbaharından beri Türkiye’ye bekleniyordu ama bir türlü gelmiyordu. Gelmeme sebebi, belki de Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki dengeyi Rusya aleyhine bozmaya başlaması, özellikle ekonomik yaptırımlara uymaya başlamasıydı.
Putin ile Erdoğan’ın görüşmesinin esas gündem maddesi Suriye olsa da bir diğer konu da Ukrayna’ydı. Erdoğan ve Putin görüşme sonrası basın toplantısı düzenlemedi ama İletişim Başkanlığı yayınladığı yazılı açıklamada Ukrayna konusuyla ilgili olarak Türkiye’nin “bölgede ve dünyada barışın tesisi için çaba göstermeye devam edeceği” belirtildi. Erdoğan’ın Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşın önce ateşkes, sonra da barışla sona erdirilmesi için uzlaşı zemininin oluşturulması mesajı verdiği belirtildi.
Görüşme sonrası akıllardaki sorulardan biri Türkiye’nin Karadeniz Tahıl Koridoru meselesinde olduğu gibi barış müzakerelerinde arabuluculuk rolünü üstlenip üstlenemeyeceğiydi. Ne var ki Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov bu ihtimali kesin bir dille reddetti. Lenta’da yer alan habere göre Peskov Ukrayna sorununda arabulucu olup olamayacağı sorusuna “Hayır böyle bir şey mümkün değil” dedi. Bununla birlikte Peskov, Ukrayna sorununun çözümünün Erdoğan ve Putin arasındaki bir saat sekiz dakikalık görüşmesi sırasında ele alındığını belirtti.
Putin’in geçen ay Ukrayna için önerdiği barış planında ateşkes için iki şart koştu. Bunlardan ilki Ukrayna askerlerinin Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk’ten çekilmesi, ikincisi de Ukrayna’nın NATO’ya katılma isteğinden tamamen feragat etmesiydi.
Türkiye, Rusya-Ukrayna müzakerelerine ev sahipliği yapmak istediğini sıkça dile getiriyor. Örneğin Erdoğan 8 Mart’ta bu arzusunu dile getirmiş, müzakerelerin barış için tek yol olduğunu vurgulamıştı. RIA Novosti’den bir kaynak mayıs ayında yaptığı açıklamada Türk yetkililerin Ukrayna konulu görüşmelerin yeniden başlatılması konusunu sürekli gündeme getirdiğini ancak öneriye somut bir yanıt alınamadığını belirtmişti.
Zelenski’nin ofisinde başkan yardımcılığı yapan İgor Zovka, Ukrayna’nın çatışmayı, düzenlediği barış zirveleriyle çözüme ulaştırmayı amaçladığını söylemişti. Ama Türkiye, Ukrayna’nın Rusyasız 90’a yakın ülkeyle gerçekleştirdiği barış planı görüşmelerinin başarı şansının çok düşük olduğunu düşünüyor. Zelenski, Putin’in bir sonraki barış zirvesine davet edilebileceğini ancak Rus liderin görüşmelere teşrif etmesini “yakın gelecekte” beklemediğini belirtmişti.
NATO ülkesi olan Türkiye savaş boyunca Rusya, Ukrayna ve Batı ile ilişkilerinde denge politikası izlemeye çalıştı. Bir yandan Ukrayna’ya Bayraktar İHA’ları verirken, diğer yandan da Batı’nın yaptırımlarına rağmen Rusya ile ticari ilişkilerine devam etti. Ayrıca İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğinde Ankara’nın terör endişesini ortaya atarak süreci uzatması da yine Rusya’nın işine yaradı. Ancak bu denge politikasının daha ne kadar devam edeceği belirsiz. Bazı haberler Batı’nın Türkiye’ye Rusya ile ilişkilerini kesmesi için baskılarını artırdığı yönünde.
Azerbaycan’daki ADA Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Ruslan Süleymanov, dün Carnegie Rusya Avrasya Merkezi için kaleme aldığı köşe yazısında “Kremlin’i en çok rahatsız eden konulardan biri Ankara’nın Ukrayna savaşındaki tutumu. Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekleyici açıklamaları Moskova’nın hiçbir zaman hoşuna gitmese de sert bir tepkiye yol açmadı” diye yazdı. Erdoğan dünkü görüşme için Putin’den “dostum” diye bahsetse de Süleymanovâ göre iki lider arasındaki ortaklık hızla kötüye gidiyor.
Geçen ay Putin, Türk savunma şirketi Bayraktar’ın Ukrayna’da fabrika açma planını ima ederek Türkiye’yi açıktan eleştirmişti. Küresel haber ajanslarına verdiği demeçte Putin “Türkiye’nin Ukrayna ile bazı alanlarda işbirliği yaptığını belirtmek isterim” diyerek, hemen ardından Ukrayna’ya ait insansız hava araçlarının Türkiye’ye doğalgaz taşıyan boru hatlarını hedef aldığını iddia etmişti.
Buna ek olarak Ankara’nın ekonomisi için Batı’ya yönelmesine tepki gösteren Putin “Bana öyle geliyor ki Türk hükümeti kredi, yatırım ve hibe almak için kafasını Batılı finans kuruluşlarına çevirdi. Bunun karşılığında Türkiye, Rusya ile ticari ve ekonomik bağlarını kısıtlamak zorunda kalırsa Türkiye kazanacağından fazlasını kaybeder” uyarısını geçti. Rusya geçen yıl Türkiye’nin 600 milyon dolarlık doğalgaz borcunu bu yıla ertelemişti. Süleymanov “Kremlin, Erdoğan yeniden seçildiğinde bu iyiliği geri ödeyeceğini düşünüyordu. Ama Türkiye ekonomik koşulların zorluğuyla Moskova’nın beklediğinden çok daha Batı yanlısı bir yol benimsedi” diye yazıyor.