IŞİD’in eski lideri Bağdadi’nin eşine idam cezası
Solingen'de cuma günü festivale düzenlenen saldırı Almanya'da yeni sorunları gündeme getirdi. 26 yaşındaki Suriyeli saldırgan sığınma talebi reddedilmesine rağmen deport edilmemiş, hatta özel koruma statüsüne sahip olmuştu.
Almanya’da cuma günü Solingen kentinde meydana gelen ve üç kişinin ölümüne neden olan bıçaklı saldırıdan iki gün sonra saldırganın kimliği açıklandı. 26 yaşında Suriyeli bir erkekti. Saldırganın Suriyeli olması sadece birkaç hafta öncesine kadar kaosun adresi haline gelen Southpark’taki bıçaklı saldırıyı hatırlattı. İngiltere’deki aşırı sağcılar saldırganın kimliği açıklanmadan bilgi kirliliğini had safhaya çıkararak ülkenin dört bir yanında protestoların fitilini ateşlemişti. Aynı şey Almanya’da da olacak mıydı? Bu sorunun cevabı çok gecikmeden hem Almanya Şansölyesi Olaf Scholz hem de AfD cephesinde yanıt buldu. Ancak hükümetin vaatleri inandırıcı gelmiyor. Çünkü saldırgan hakkında zaten sınırdışı etme kararı çıkmış ancak yetkililer bunu uygulamak yerine saldırgana “özel koruma statüsü” vermişti.
Bıçaklı saldırıdan iki gün sonra aşırı sağcı AfD’nin gençlik kanadı hükümeti sığınma talebi reddedilmiş göçmenleri sınırdışı etmek için daha fazlasını yapmaya zorlayacak protestolar düzenlemeleri için destekçilerine çağrı yaptı. Çünkü Solingen’de üç kişinin ölümüne ve sekiz kişinin yaralanmasına neden olan saldırgan sığınma talebi reddedilmesine rağmen Almanya’da bulunmaya devam eden bir Suriyeliydi. Üstelik IŞİD ile bağlantılı olduğu da bizzat örgüt tarafından duyurulmuştu.
Saldırı ülkenin batısında etnik çeşitliliğe sahip işçi sınıfının yaşadığı bir kent olan Solingen’e ağır darbe vurdu. Ama aşırı sağcıların çağrılarından önce faşizme karşı gruplar saldırganın ve diğer göçmenlerin kaldığı evin dışında toplanarak “Mülteciler hoş geldi” ve “Faşizm fikir değil suçtur” yazılı pankartlar açtı. Amaçları bunu en hararetli sorunlardan biri haline gelen göç ve mülteci sorununu alevlendirmek için kullananları püskürtmekti.
Solingen Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde. Eyaletin valisi Hendrick Wüst de saldırının “araçsallaştırılmasına” ve Solingen’i “siyasi sahne” haline getirme girişimlerine karşı çıktı. Basın toplantısında “Buradan uzak durum, insanları ve şehri rahat bırakın” dedi.
AfD’nin özellikle Almanya’nın doğusunda kendisine bir kitle edinebilmesinin altında da 2015’ten bu yana ülkeye akın eden göçmenler etkili oldu. Almanlar ve göçmen akınından çok daha önce Almanya’nın işgücünü oluşturmak için bölgeye giden göçmenler, başta Suriyeliler olmak üzere ülkedeki yeni göçmenlerden rahatsız çünkü bu göçmenlerin ülkedeki enflasyonun bir nedeni olarak görüyorlar.
Aşırı sağ ülke tarihinde Adolf Hitler ve Nazizm gibi iki büyük leke taşıyan Almanya için bu zamana kadar tabuydu. Dolayısıyla aşırı sağın biraz bile yükselmesi, İkinci Dünya Savaşı’nda işlenen savaş suçlarının bir kez daha hafızalara düşmesine neden oluyor. İşte bu yüzden pazar günü faşizme karşı yürüyenler arasında yer alan 67 yaşındaki Solingen sakini Matthias Marsch “Bu trajediyi, korkuyu körüklemek için kullanmaya çalışıyorlar. Ben buna karşı durmak için buradayım” dedi New York Times’a. Bu grupları takiben 30 kadar aşırı sağcı genç de ellerinde “Önce halkımız” yazılı pankartlarla saldırganın evinin önüne gelmiş.
Almanya göçmenlere diğer Avrupa ülkelerine nazaran daha sıcak yaklaşan ülkelerin başında geliyordu. Ancak artık ülkenin ana akım siyasetçileri bile göçmen politikaları konusunda tutumunu değiştirmeye başladı. Çoğu artık sığınma talebi reddedilmiş ama ülkede kalmaya devam eden göçmenleri sınırdışı etmek için daha sert önlemleri destekliyor.
Solingen’deki saldırı da işte bu sınırdışı tartışmalarını daha da artırdı. Sağcı siyasetçiler adı Issa Al H. olarak açıklanan saldırganın sınırdışı edilmeden Almanya’da kalabilmiş olmasından hükümeti sorumlu tutuyor. Ana akım medyada bu sorunun peşine düşmüş durumda. Süddeusche Zeitung gazetesi “Solingen saldırganı neden hâlâ Almanya’daydı” diye sorarken ülkenin en çok okunan gazetelerinden Bild Alman yasalarının ülkeyi “teröristler için cennet” haline getirdiğini öne süren bir makale yayınlamıştı. Haftalık gazete Der Stern de “Göçmen sorununa parmak basan herkes Nazi değildir” başlıklı bir köşe yazısına yer verdi.
Saldırgan 2022’nin sonlarında Almanya’ya gelmişti ama Avrupa Birliği sınırlarına giriş yaptığı ilk ülke olduğu için sığınma talebini de iletmesi gerektiği Bulgaristan’a geçen yıl sınırdışı edilmesi planlanıyordu. Ama Der Spiegel’in haberine göre yetkililer saldırganın yaşadığı mülteci merkezine geldiğinde onu bulamamış ve sınırdışı etme işlemini usulca iptal etmişti. Bu haberi daha sonra Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanı Herbert Reul de kabul etmişti. Bulgaristan’a sınırdışı edilmesi için tanınan altı aylık süre dolduğunda saldırgana “fiziksel zarar görme ihtimali” nedeniyle ülkelerine gönderilemeyen kişilere tanınan özel koruma statüsü verilmişti. Zaten daha sonra da Solingen’deki mülteci konutlarında yaşamak için kayıt yaptırabilmiş, geçen yılın eylül ayında bu kente taşınmıştı.
Resmi verilere göre geçen yıl Almanya’da 70 binden fazla mülteciye saldırganla aynı koruma statüsü verildi. Gelecek yıl yapılacak seçimler için şimdiden büyük kan kaybeden Şansölye Scholz pazartesi sabahı saldırı bölgesini ziyaret etti. Konuşmasında da sığınma talebi reddedilmiş kişileri sınırdışı etme konusuna odaklandı. “Almanya’da kalamayan ve kalmaması da gereken kişilerin geri gönderilmesini sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız” diyen Scholz hükümetinin halihazırda onayladığı sınırdışı etme işlemlerini hızlandıran değişikliklere işaret etti.
Göçmen tartışmalarının merkezine Solingen’in oturması ise bir sorun teşkil ediyor. Zira bu kent fabrika işlerinde ve hizmet sektöründe yıllardır göçmenlere bel bağlıyor. Kent nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini de göçmenler oluşturuyor. Ama geçmişte de Solingen Türk bir ailenin hedef alındığı ırkçı saldırıyla Türkiye’nin hafızasında kapanmayacak bir yara bırakmıştı. Neo-Naziler tarafından 1993’te düzenlenen saldırıda üçü çocuk beş kişi yanarak can vermişti.