Altın şimdilik rekora doydu, döviz yatay seyirde
"Öyle ya da böyle; belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz oranlarından sonra kurların seviyesine de müdahale etmiş görünüyor." Erdal Sağlam 2 gündür 26 TL'de sabitlenen dolar kurunu yazdı.
Dolar kurunun bayram sonrası 26 TL’de düz bir çizgiye girdiği, Merkez Bankası’nın bu seviyeyi korumaya çalıştığı çok açıkça gözleniyor. Piyasalardaki yaygın kanı kurların daha yukarı çıkmamasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği yönünde.
Merkez Bankası’nın yüzde 15’lik politika faizinden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurlar için de bir seviye belirlediği, “bunun aşılmamasını istediği” şeklindeki tahminler ağırlık kazanmaya başladı. Kuru tutmak için yapılan müdahaleler tartışma yaratırken, Merkez Bankası’nın konuyla ilgili açıklamaları ise piyasalarda şüpheyle karşılandı.
Geçtiğimiz Pazartesi günü kurlardaki hızlı yükseliş sürünce müdahale geldi ve dolar kuru 26 TL’ye hatta biraz altına indirildi. Salı günü de yine artışa müdahale edildiği, akşam saatlerinde 26 TL’nin altına indiğinde ise dolar kurunun yeniden 26 TL’ye çekildiği gözlendi.
Bayram tatilinden sonraki ilk iş günü olan Pazartesi günü, kimilerine göre kamu bankaları 1 milyar dolarlık satış yapıp kurları 26 TL’ye indirdi. Kimine göre ise 2.3 milyar doları bulan müdahaleler yapıldı. Buna karşılık Merkez Bankası’nın “eski alışkanlıklar devam ediyor” denilmesinden rahatsız olduğu, kendisinin bankalara doğrudan döviz satışı yapacağını duyurduğu gözlendi. Merkez Bankası önce haber sızdırarak sonra açıklamayla KKM dönüşleri için bankalara Merkez Bankası’ndan satış yapılacağını, başka hiçbir şart istenmeden bu döviz ihtiyacının karşılanacağını söyledi.
Buna karşılık bankalara sorduğumuzda KKM’den önemli bir geri dönüş olmadığı, KKM’si dolanların dövize hesabına döndüğü bilgisinin hiç kimsede bulunmadığını öğrendik. Bunun yanında döviz hesaplarında da bir artış görülmedi. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın KKM dönüşleri için piyasaya döviz verdiğini söylemesinin bir gerekçesi piyasada anlaşılamadı. Ancak piyasaya döviz verildiği, dolar kurunun 26 TL’de tutulmasına devam edildiği çok açık.
Döviz kurlarına bir müdahale olduğu kesin ama bunun hangi araçlarla yapıldığı veya bundan sonra yapılacağı konusunda netlik yok. Buna karşılık döviz rezervlerinden satılarak müdahale edildiği eleştirisi de doğru değil. Kimine göre 1 milyar dolar, kimine göre 2.3 milyar dolar müdahale edilmesine rağmen geçtiğimiz Pazartesi günü rezervlerdeki artışların devam ettiği görüldü. Pazartesi günü bu satışlara rağmen rezervler 1.4 milyar dolar daha arttı.
Merkez Bankası verilerine göre seçimden hemen önce eksi 77 milyar dolara kadar inen swap hariç kamu dahil net rezervlerin 3 Temmuz Pazartesi akşamı itibariyle eksi 62.9 milyar dolara kadar çıktığı görüldü. Eksi 5 milyar dolara kadar inen net döviz varlıkları ise yine aynı tarih itibariyle artı 11.5 milyar dolara kadar yükseldi. Dolayısıyla seçimden sora başlayan rezerv artışının devam ettiği görülüyor.
Merkez Bankası’nın ihracat dövizlerinin büyük bölümünün kendisinde bozdurulması zorunluluğunun devam ettiğini hatırlatan bankacılar, yapılan müdahalelerin bu kaynaktan yapıldığını, bu nedenle rezervden eksilme olmadığı görüşündeler. Peki, niye bu kadar döviz girişi oluştu denirse; bunun için de ihracat dövizlerinin daha çok Pazartesi günü sisteme girdiğini söyleniyor. Bunun yanında bazı bankacılar ihracatçıların ihracat dövizlerini seçim öncesinde bir şekilde bir yerlerde tuttuklarını, şimdi siyasetin netleşmesi üzerine çıkarıp Merkez Bankası’na sattıklarını, bu nedenle ihracat dövizi girişinin hiç olmadığı kadar yüksek olduğunu söylüyorlar. Bunun yanında turizm sezonunun başladığı hatırlatılarak artık cari işlemler dengesi kapsamındaki bu girişlerin de döviz arzını artırdığı, rezervlerdeki artışta bu etkinin de görülmeye başladığı söyleniyor.
Peki, madem rezerv artışı devam ediyordu, Merkez Bankası ya da kamu bankaları kanalını kullanan Hazine ve Maliye Bakanlığı, neden kurların bu seviyelere kadar çıkmasına izin verdi? Bunun en önemli nedeninin piyasaların beklediğinin altında kalan politika faiz artırımı olduğunu söyleyebiliriz.
Şahsen Mehmet Şimşek’in ve Merkez Bankası başkanı Gaye Erkan’ın politika faizinin en az yüzde 20’ye çıkarılmasını istediklerini tahmin ediyorum. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, eski yönetimde olup hala görevde tuttuğu kişilerin etkisinde kalarak, faiz artışını yüzde 15’le sınırladığı görüşü öne çıkıyor. Halbuki Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan, daha yüksek faiz artışıyla biran önce rasyonelleşme sürecine girilmesini, piyasaların elini kolunu bağlayan makro ihtiyati tedbirlerin biran önce gevşetilmesini, yabancı fon akışlarının biran önce başlamasını istiyorlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın ısrarı nedeniyle, Şimşek’in yaptığı planların sekteye uğradığını söyleyebiliriz. Bunun üzerine rezerv rakamlarını biran önce artıya çevirmek, yabancı fon akışını biran önce başlatmak için kurlardaki hızlı artışa izin verildiği senaryoları öne çıkıyor. Dolayısıyla faizde yeterli artış olmamasının sonucu döviz kurlarında beklenenden daha yüksek artışlar görüldüğünü söyleyebiliriz. Başka bir açıdan bakıldığında, “biran önce fon akışı başlatmak için, kurların hızlı artışına izin verildiğini” söylemek de mümkün.
Öyle ya da böyle; belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz oranlarından sonra kurların seviyesine de müdahale etmiş görünüyor. Bunun rezervlerdeki artış hızını önümüzdeki dönem frenleyeceği söylenebilir. Başka bir açıdan da Temmuz ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında devam edecek faiz artışların oranı çok daha önemli hale geldi de diyebiliriz. 26 TL’lik dolar kuru seviyesi 2 gündür korunuyor, bunun artık burada tutulacağını söylemek için belki henüz erken. Ama Merkez Bankası’nın asıl aracı olan faiz silahını gerektiği kadar kullanması engellenince, rasyonelleşmenin sağlanıp, işlerin rayına giremeyeceği de açıkça gözüküyor.
22 Kasım 2024 - Merkez, Aralıkta faizi indirir, oranı Kasım enflasyonuna bağlı
20 Kasım 2024 - İktidarın enflasyonla mücadelede asıl niyeti ne?
19 Kasım 2024 - Fazla likidite 860 milyar TL ile yeni rekorunu kırdı
16 Kasım 2024 - ‘Faize dayalı rezerv’in Trump şoklarına dayanması zor