TCMB anketi: Bankaların kredi standartları gevşeyecek ama talep azalacak
Ekonomi yönetimi döviz talebini baskılamak için ticari hayatın sekteye uğramasını, ekonominin yavaşlamasını göze aldı. Barış Soydan bugünkü yazısında bu amaçla uygulamaya konan düzenlemeleri tek tek listeledi ve adını koydu: Finansal OHAL.
-Krediler adeta toptan durduruldu, çok sayıda şirket krediye erişemiyor. Erol Taşdelen’in yazısından: “Banka kredileri durmuş durumda bu hali ile reel piyasanın özkaynaklar ile dönmesi çok zor. Reel piyasada her şey peşin satışa döndü. Aylık vade farkları %5-6 ortalamaya yükseldi.”
-Kredilerin durduğu yetmiyormuş gibi bankalar şirketlerden kredilerini vadesinden önce kapatmalarını talep etmeye başladı.
-Kredi kartlarından nakit avans çekimi önce iptal edildi, ertesi gün kaldırıldı.
-Bankalar çalıştıkları şirketlere mesaj göndererek kredi kartı ve kredili mevduat hesabı limitlerinin yüzde 20-30 oranında daraltıldığını bildiriyorlar.
-Bankalarda döviz yok. Hesabınızdan biraz yüksek tutarda döviz çekmek istediğinizde günler sonrasına randevu alıyorsunuz. Alabiliyorsanız.
-Yurtdışına 50 bin doların üzerinde para göndermek için gerekçe ve belge gösterme zorunluluğu var. Belge ikna edici olmazsa gönderemiyorsunuz.
-Şirketler döviz almak istediğinde çalıştıkları banka şubesi genel müdürlükten izin istiyor. İzin alamayan çok. Bayram öncesindeki üç günde şirketlere döviz satışı toptan durdurulmuştu. Önümüzdeki aylarda kur korumalı mevduatta çok yüklü vade dönüşleri var. O günlerde bu önlemin yeniden uygulamaya konması sürpriz olmaz.
-Bankaların, bankalar arası piyasadan döviz alım limitleri yüzde 25 düşürüldü.
-Bankalarda döviz ve altının alım satım fiyatları arasındaki fark ekonomi yönetiminin talebiyle görülmemiş ölçüde açıldı.
-Banka kuru ile Kapalıçarşı kuru arasındaki makas da bayram öncesinde yüzde 10’u geçmişti. Son günlerde azaldı ama önümüzdeki günlerde yeniden açılmayacağının garantisi yok.
Bunlar son günlerde arka arkaya karşımıza çıkan uygulamalardan bir demet. Eminim ki, listeye dahil etmeyi unuttuğum başka katı yasakçı uygulamalar da vardır.
Bu uygulamaların tek hedefi var: Döviz talebini baskılamak, seçim öncesinde dövizde yaşanacak olası bir yükselişin önüne geçmek. Ekonomi yönetimi bunun için ticari hayatın sekteye uğramasını, ekonominin yavaşlamasını göze aldı.
Adını koyalım: Bunun adı finansal OHAL. Türkiye ekonomisi döviz seçimden önce yükselmesin diye ismi konulmamış bir olağanüstü hal rejimiyle yönetiliyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna artık çok az kaldı. En kritik soru şu: Seçimden sonra finansal OHAL kaldırılacak mı, Türkiye ekonomisi, piyasalar kademeli biçimde olsa da normale dönecek mi? Yoksa daha katı, daha sert yeni uygulamalarla mı karşılaşacağız? Bugüne kadar daha çok şirketleri hedefleyen uygulamalara bireyler de mi dahil edilecek? 1970’lere mi döneceğiz?
Birçok kişi gibi ben de sürdürülebilir olmadıkları için yasakçı uygulamaların seçimden sonra yavaş yavaş gevşetileceğini ve bu arada dövizde kontrollü bir yükselişe izin verileceğini düşünme eğilimindeyim.
Ama rejimin karakterini konuya hakim isimlerle tartıştığımda katı uygulamaların genişletilerek sürdürülmesinin daha kuvvetli bir olasılık olduğunu görüyorum.
Bunu bir sonraki yazıda açacağım.