Çin’den ‘Soğuk Savaş’ göndermesi: Shangri-La Diyaloğu’nda 20 yıllık gelenek bozuldu
Çin'in uzun vadeli devlet tahvili getirileri ilk kez Japonya'yı geride bırakarak deflasyon riski endişelerini gündeme getirdi. Yatırımcılar Çin’in büyüme hedeflerinden sapacağını ve Japonya gibi uzun süren bir deflasyon dönemine gireceğini düşünüyor.
Çin’in uzun vadeli devlet tahvillerinin getirileri ilk kez Japonya’nın gerisinde kaldı. Financial Times’ın haberine göre yatırımcılar, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’in büyüme hedeflerinden sapacağı ve komşusu Japonya gibi uzun süren bir deflasyon dönemine gireceği beklentisine girdi. 2020 yılı sonunda yüzde 4 seviyelerinde olan Çin’in 30 yıl vadeli tahvil getirisi, perşembe günü itibarıyla yüzde 2,22’ye gerileyerek önemli bir düşüş gösterdi. Pekin zayıflayan ekonomisini desteklemek amacıyla faiz indirimlerine giderken, yerli yatırımcılar güvenli liman olarak devlet tahvillerine yöneliyor.
Japonya’nın 30 yıllık vadeli tahvil getirileri ise yıllarca yüzde 1’in altında sıkışmışken, Tokyo’nun deflasyon sonrası para politikasını normalleştirmesiyle yüzde 2,28’e yükseldi.
Çin’in uzun vadeli tahvil getirileri Japonya’nın altına düştü
Kaynak: 30 yıllık tahvil getirisi (%), LSEG
Pekin piyasaların gerilemesini engellemeye çalışırken, Çinli analistler deflasyonun ekonomiye çok derinlemesine yerleştiğini ve maliye ile para politikalarının kısa vadede bu durumu değiştirmekte yetersiz kalacağına dikkat çekiyor. Lombard Odier Asya Yatırım Direktörü John Woods, “Çin devlet tahvillerinin yönü, getirilerin daha da düşmesi yönünde” yorumunda bulunarak, Pekin’in deflasyonist baskıları nasıl yönetebileceği konusunda soru işaretleri olduğunu vurguladı.
Bazı yatırımcılar Çin ekonomisindeki koşulların 1990’lı yıllarda Japonya’da görülen durumu andırdığını belirtiyor. O dönemde Japonya’da patlayan bir emlak balonu sonrasında uzun yıllar süren ekonomik duraklama yaşanmıştı. Bugün Çin’de de benzer şekilde, zayıflayan ekonomik veriler ve düşük enflasyon, ekonomiyi çıkmaza sürüklüyor.
Çin’deki temel enflasyon oranı ekim ayında sadece yüzde 0,2 olarak kaydedildi. Japonya’da ise aynı dönemde enflasyon oranı yüzde 2,3’e yükseldi, bu da Japonya’nın faiz artışı beklentilerini güçlendirdi. Çin’in dış ticaretinde önemli bir paya sahip olan ABD ile arasındaki gerilim de büyüme beklentileri üzerinde baskı oluşturuyor. ABD başkanlık seçimi galibi Donald Trump’ın, Çin’e yapılan ihracatlara daha fazla gümrük vergisi koyma planı, bu baskıları artıran bir başka faktör.
Çin, Covid-19 pandemisinin ardından en büyük parasal teşviği uygulayarak, 10 trilyon yuan (yaklaşık 1,4 trilyon dolar) büyüklüğünde bir mali paket açıkladı. Ancak tüm bu önlemler, yerli yatırımcıların hisse senedi ve emlak piyasalarına güven duymamaları nedeniyle tahvil piyasasındaki düşüşü engellemeye yetmedi.
BNP Paribas Çin FX ve faiz stratejisti Ju Wang, “ABD-Çin ayrışması ve Çin’in deflasyon riski küresel finansal piyasalardaki yeni gerçeklik” yorumunu yaptı. Çin’in içinde bulunduğu aşırı kapasite sorunu, dünya genelinde artan enflasyon baskıları ile çelişiyor ve Çin’in iç talebindeki zayıflık, ekonomik toparlanmayı zorlaştırıyor.
Birçok yatırımcı, Çin hükümetinin ekonomik durumu iyileştirmek için daha güçlü bir müdahale yapması gerektiğini düşünüyor. Russell Investments Baş Yatırım Stratejisti Andrew Pease “Deflasyon baskılarından kurtulmak, tüketim artışı ve yatırımların azaltılmasını gerektiriyor. Bu, Pekin için büyük bir politika değişikliği anlamına gelir” dedi.