Şimşek, eskinin ‘kontrollü piyasası’nı kıramıyor
İhracatın düşüş sebeplerinden birisi deprem. İhracattaki duraklamanın ikinci nedeni, başta Avrupa, dünyanın bu yıl yavaşlaması. İhracatın gerilemeye başlamasında bu iki faktörün rolü elbette var ama bunlar kadar önemli bir faktör daha var: Dövizin aylarca sabit tutulması.
Türkiye İstatistik Kurumu dün ilk 4 aydaki dış ticaret verilerini açıkladı. Ocak-nisan döneminde ihracat yüzde 3 azalırken ithalat yüzde 7.1 arttı.
İhracatta tökezleme geçen yıl başlamıştı. 2022’nin ikinci yarısında ihracat artış oranı önce tek haneye, sonra yüzde 1-2’lere indi. Ve bu yıl düşüş başladı.
Özellikle nisan ayında yaşanan düşüş çarpıcı. 2022 Nisan ayında Türkiye 23.3 milyar dolar ihracat gerçekleştirmişti, geçen ay 19.3 milyar dolara geriledi.
Deprem bu düşüşün sebeplerinden biri. Depremin vurduğu Kahramanmaraş ve Adıyaman Türkiye’nin yeni tekstil üretim merkeziydi. Buradaki fabrikaların bir kısmı hasar aldı, hasar almayanların da işçileri depremden sonra bölgeyi terk etti. İktisatçı Menekşe Yılmaz’ın Twitter’da paylaştığı veriye göre deprem bölgesinde şubat, mart ve nisan aylarında bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracat 1.732 milyar dolar (%29,5), ithalat ise 1.932 milyar dolar (%30,6) azaldı.
Evet deprem önemli ama yine de ihracata etkisini abartmamak lazım. Deprem bölgesindeki kentler, Gaziantep hariç ihracatın lokomotifleri arasında yer almıyor. Gaziantep de depremden Kahramanmaraş, Adıyaman veya Hatay kadar etkilenmedi.
İhracattaki duraklamanın ikinci nedeni, başta Avrupa, dünyanın bu yıl yavaşlaması. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Almanya birinci çeyrekte resmen durgunluğa girdi, yani iki çeyrek (çeyrek=üç aylık dönem) üst üste daraldı. Avrupa’nın diğer ülkeleri de üç-aşağı beş yukarı aynı durumda. Rusya-Ukrayna savaşı yaşlı kıtayı vurmuştu. Son kırk yılın zirvesine yükselen enflasyonla mücadele için başta Avrupa Merkez Bankası, merkez bankalarının faizi agresif şekilde yükseltmesi de Avrupa ekonomilerine ikinci darbe oldu.
İhracatın gerilemeye başlamasında bu iki faktörün rolü elbette var ama bunlar kadar önemli bir faktör daha var: Dövizin aylarca sabit tutulması.
Üretici fiyat enflasyonu geçen yıl bir ara yüzde 130’un üzerine çıkmıştı. Yani şirketler geçen sene inanılmaz bir maliyet şoku yaşadı. Oysa dövizdeki artış, üretici enflasyonundan çok daha azdı. Türk Lirası geçen yıl dolar karşısında yaklaşık yüzde 30 değer yitirdi. Çünkü iktidar, seçimden önce ne pahasına olursa olsun doların tutulmasına karar vermişti.
Bu uğurda geçen yılın başından geçen ayın sonuna kadar, Bloomberg ekonomisti (ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın eski uzmanı) Selva Baziki’nin hesabına göre 177 milyar dolar harcandı. Merkez Bankası’nın rezervi işte böyle eridi.
Fakat iktidar partisinin muradı hasıl oldu, dövizin yükselmesi gerçekten de engellendi. Ne pahasına? Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilerin ortaya koyduğu üzere, ihracatın geriye gitmesi pahasına.
Oysa 2021 sonunda açıklanan “Türkiye Ekonomi Modeli”, ihracat öncülüğünde büyümeden söz ediyordu. İhracatta patlama yaşanacak, bunun sonucunda cari açık kapanacak, içeride döviz bollaşacak, döviz bollaşınca TL değer kazanacak, TL değer kazanınca enflasyon düşecekti. Tam tersi oldu, cari açık kapanacağına patladı.
Ve doların yükselişine izin vermeden kapanmayacak, kapanmak ne kelime Türkiye’yi uçuruma sürükleyecek noktaya ulaştı.