Dünya Bankası raporundan Türkiye izlenimleri
Ekonomi bakanının söylemine göre en az bir yıl daha enflasyon yükselmeye ve yüksek kalmaya devam edecek. Aslında bu söylemin bir önceki bakanın söylemlerinden bir farkı yok. Gerçekte ekonomi yönetiminin şu anda enflasyonu düşürmek gibi bir amaç taşıdığı da söylenemez.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), temmuz ayı enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre enflasyon yıl sonunda başlayan baz etkisiyle olan düşüşünü tamamlamış ve ay içindeki gelişmeler çerçevesinde tekrar yukarı yönlü hızlı bir ivme kazanmış durumda. Geçen ay gerçekleştirilen vergi düzenlemeleri, kur hareketleri ve başta akaryakıt olmak üzere fiyatlardaki artışlara bakınca enflasyonun tekrar ciddi bir yükselişe geçeceği beklenmekteydi. Gelen veriler de bu beklentiyi doğruladı.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre, TÜFE’deki değişim temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 9,49 artış gösterdi. Dolayısıyla aylık bazda enflasyon 2022 Ocak ayından bu yana en yüksek seviyede gerçekleşti. Yıllık enflasyon ise yüzde 47,83’e yükseldi.
TÜİK’e göre endekste kapsanan 143 temel başlıktan temmuz ayı itibarıyla 135 temel başlığın endeksinde artış gerçekleşirken, sadece 4 temel başlığın endeksinde düşüş yaşanmış ve 4 temel başlığın endeksinde ise değişim olmamış.
Yine açıklanan verilere göre ana harcama grupları itibarıyla temmuz ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup yüzde 17,75 ile ulaştırma. Aylık bazda ise bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde 2,67 ile eğitim. TÜİK’e göre bir önceki yılın aynı ayına göre yıllık bazda ise artışın en yüksek olduğu ana grup yüzde 82,62 ile lokanta ve oteller.
Enflasyonla ilgili diğer aylık veri açıklayan kuruluşlardan İstanbul Ticaret Odası verilerine göre, temmuz ayında İstanbul’da aylık enflasyon yüzde 9,84. Akademisyenlerin ve ekonomistlerin oluşturduğu bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre ise aylık enflasyon yüzde 13,18. Sonuçta ENAG enflasyonu ile TÜİK enflasyonu arasındaki yıllık bazdaki fark yüksek düzeyde olmaya devam ediyor.
TÜİK ayrıca temmuz ayına ilişkin Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi’ni (Yİ-ÜFE) de açıkladı. Uzun dönem sonra ÜFE, TÜFE’nin altına geriledi. Buna göre, Yİ-ÜFE temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 8,23, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 44,50 arttı.
Bu rakamsal bilgiler sonrasında dikkat çekici bir durumdan bahsetmek istiyorum. 1982 sonrası 42 yıllık aylık enflasyon oranlarına bakıldığında temmuz ayına ilişkin gerçekleşen yüzde 9,49’luk enflasyonun en yüksek seviye olduğu görülüyor. 42 yıllık dönemde en yüksek ikinci enflasyon oranı 1997 yılında yüzde 6,26 ile olmuş. Ancak bu yıl rekor kırarak neredeyse çift hanelere ulaştı. Son 42 yılın temmuz ayı ortalama enflasyon oranı ise yüzde 1,52 düzeyinde. Bu bilgilerle bu sene gerçekleşen rakamın ne derece ürkütücü olduğu ortada.
Peki enflasyon neden bu kadar yüksek gerçekleşti. Herkesin belirttiği üzere vergilerdeki artış, kurdaki yükselmeye ve asgari ücretle birlikte tüm çalışanların maaşlarında gerçekleşen zamlara bağlı maliyet artışları ve hemen hemen ikiye katlanan akaryakıt fiyatları, fiyatların yükselmesinde birincil etken olarak görülüyor. Ancak esas neden ise şu soruyla ortaya çıkıyor: Neden vergi artışına ihtiyaç doğdu, neden TL ciddi oranda değer kaybetmeye devam ediyor ve neden çalışanlara belirli oranda zam yapılması ihtiyacı doğdu?
Bu nedenlerden ilki kötü yönetim. Özellikle son 7-8 yıllık dönemde ekonomideki kötü ve tutarsız yönetim son 2 yılda iyice belirginleşti ve bugün içinden çıkılmaz hale geldi. İkincisi, geçtiğimiz genel seçimler ve önümüzdeki yerel seçimler. Genel seçimlerde zaten kötü durumdaki ekonominin seçim ekonomisi uygulanmasıyla sıkıntıları daha da arttı. Yerel seçimler için de yeni kaynak ihtiyacı vergi artışlarının esas nedenlerini oluşturuyor. Ayrıca şubat ayında yaşadığımız deprem de yeni kaynak ihtiyacı yaratan bir etken.
Bu faktörlerin yanında birincil bir diğer etken de fiyatlama davranışlarının ekonomi yönetimine olan güvensizlik ve enflasyonun daha da yükseleceği düşüncesiyle bozulması. Yeni ekonomi bakanı ve ekibinin, henüz piyasalara güven verememesi burada temel faktör.
Peki önümüzdeki dönemde enflasyon düşer mi?
Ekonomi bakanının söylemine göre en az bir yıl daha enflasyon yükselmeye ve yüksek kalmaya devam edecek. Aslında bu söylemin bir önceki bakanın söylemlerinden bir farkı yok. Gerçekte ekonomi yönetiminin şu anda enflasyonu düşürmek gibi bir amaç taşıdığı da söylenemez.
Seçim sonrası alınan önlemlere bakacak olursak; bir önceki ekonomi yönetiminin aldığı önlemlerden çok da farklı önlemler olmadığı görülüyor. Faiz gibi temel aracı kullanmadan yine bankaları ve piyasayı zorlayıcı kararlarla belirli şekilde davranmaya zorlamak, geçen dönemde de uygulanmaya çalışılmış ama başarılı olmamıştı. Bu uygulamaların da yine fiyasko ile sonuçlanması çok büyük olasılık.
Enflasyon TÜİK rakamlarına göre bile yükseliyor. Merkez Bankası’nın yılsonu için yüzde 58 tahmin ettiği, gerçekte (eğer doğru rakamlar açıklanırsa) ise çok daha yüksek enflasyon oranları var. Bunlar karşısında enflasyonun çok gerisinde kalan mevcut yüzde 17,5 politika faiz oranı (ya da biraz daha artırılacak faiz) ile bir şey yapabilmek mümkün değil. Yani eski tas eski hamam düşünce tarzı ve uygulamalarla bir yere varılamayacak. Piyasada da bunlar görüldüğü için geleceğe dönük enflasyon beklentileri bozuk kalmaya devam ediyor.
Sonuç olarak;
Yeni atanan Hazine ve Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı’na olan güven sorunu devam ediyor. Buna bağlı olarak üreticiler ve ticaret yapanların beklentilerindeki olumsuzluk sürüyor ve bu durum fiyatlamalarına yansıyor.
Maliyet enflasyonu yaratan bütün unsurlar canlı kalmaya devam ediyor.
Talebi azaltmaya yönelik bazı önlemler alınmış olmakla birlikte yaklaşan yerel seçimler bunun ne zamana kadar sürdürüleceği ile ilgili soru işaretleri oluşturuyor ve muhtemelen kışa doğru gevşetilecek.
Bu ortamda göstermelik küçük bazı önlemlerle enflasyonu düşürmek mümkün değil. Ekonomi yönetimi bunu bilecek kadar ekonomi bilgisine sahip olduğuna göre, enflasyonu düşürmenin öncelikli amaçları olmadığı açık. Hepimize geçmiş olsun.