Anne bile kandıran yapay zeka gelmiştir!
Rusya ve Ukrayna'nın ardından İsrail-Filistin savaşıyla artan jeopolitik ve politik belirsizlikler nedeniyle 1.300 şirketin CEO'su kendi şirketlerinin büyüme beklentilerini son 3 yılın en düşük seviyesine indirdi.
Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi KPMG’nin dünyanın en büyük şirketlerinde görev yapan 1.300’den fazla CEO’ya stratejileri ve görünümleri hakkında sorular yönelttiği “Küresel CEO Öngörüleri” araştırmasının 2023 yılı sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre, CEO’ların kendi şirketlerinin büyüme beklentileri son 3 yılın en düşük seviyesine geriledi. 2020’nin başında CEO’ların yüzde 85’i şirketlerinin büyüme beklentilerine güvenirken bu yıl bu oran yüzde 77’ye düştü. Küresel ekonomiye duyulan güven bir önceki yıla göre büyük ölçüde değişmese de pandemi öncesi güven seviyelerinin üzerinde. Her dört küresel CEO’dan neredeyse üçü (yüzde 73) önümüzdeki üç yıl için ekonomiye güven duyuyor; bu oran geçen yıl yüzde 71 seviyesindeydi.
Araştırmada CEO’lara önümüzdeki üç yıl içinde büyümeye yönelik en önemli risklerin neler olduğu sorulduğunda ilk on sıra şu şekilde oluştu: Jeopolitik/politik belirsizlikler, operasyonel sorunlar, gelişen/yıkıcı teknolojiler, tedarik zincirleri, mevzuatlara ilişkin kaygılar, çevre/iklim değişikliği, faiz oranları, siber güvenlik, itibar riski ve yetenek.
Bu sıralamaya göre CEO’lar artık jeopolitik ve siyasi belirsizliği işlerinin büyümesine yönelik en büyük risk olarak görüyor. Geçen yıl ise listenin başında gelişen/yıkıcı teknolojiler yer alıyordu. Bu değişim, CEO’ların jeopolitik riskin sadece kısa vadeli bir konu olmadığı gerçeğini kavradıklarını gösteriyor. Diğer yandan CEO’lar önümüzdeki 12 ay içinde büyüme sağlamanın önünde daha kısa vadeli engellerle de karşılaşıyor. Örneğin, her dört CEO’dan üçünden fazlası (yüzde 77) artan faiz oranları ve sıkılaşan para politikalarının olası veya mevcut resesyonları uzatabileceğini söylerken yüzde 77’si önümüzdeki üç yıl içinde hayat pahalılığı baskılarının kurumlarının refahını olumsuz etkileyeceğine inanıyor. KPMG’nin araştırmasında öne çıkan diğer sonuçlar ise şunlar:
• Küresel CEO’lar üretken yapay zekayı en önemli yatırım önceliği olarak görüyor. Anket, CEO’ların yüzde 70’inin gelecekte rekabet avantajı elde etmek için üretken yapay zekaya büyük yatırım yaptığını ve çoğunun (yüzde 52) üç ila beş yıl içinde bu yatırımlarının geri dönüşünü görmeyi beklediğini gösteriyor. Ayrıca artan kârlılık, bir kuruluş içinde üretken yapay zekânın uygulanmasının bir numaralı faydası olarak gösterildi (yüzde 22).
• CEO’lar ayrıca yapay zeka teknolojilerinin siber güvenlik risklerini nasıl artırdığıyla da mücadele ediyor. Yapay zekanın siber saldırıların tespit edilmesine yardımcı olmasına rağmen CEO’ların yüzde 82’si bu teknolojinin düşmanlara yeni saldırı stratejileri sağlayarak yeni tehlikelere de yol açabileceğine inanıyor. Son birkaç yılda siber güvenliğe verilen tüm dikkatlere rağmen, CEO’ların dörtte birinden fazlası (yüzde 27) hâlâ olası bir siber saldırıya karşı hazırlıklı olmadığını (geçen yıl yüzde 24), yarısından fazlası (yüzde 53) hazırlıklı olduğunu söylüyor.
• Özellikle, küresel CEO’lar pandemi öncesi çalışma yöntemlerini desteklediklerini belirtmekte kararlılar ve çoğunluk (yüzde 64) ofise tam dönüşün sadece üç yıl uzakta olduğunu öngörüyor. Bu sonuçlar KPMG’nin 2022 yılındaki CEO Öngörüleri araştırmasındaki sonuçlarla tutarlı olmaya devam ediyor. Dahası, CEO’ların yüzde 87’si ofise gelmeleri için çalışanları uygun görevler, zamlar veya terfilerle ödüllendirebileceklerini söylüyor.
• CEO’lar arasında çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığın (DEI) önemi konusunda geniş bir mutabakat olsa da ilerleme hızı konusunda endişeler devam ediyor. Küresel CEO’ların üçte ikisi (yüzde 66) kapsayıcılık ve çeşitlilik konusundaki ilerlemenin iş dünyasında çok yavaş ilerlediğini savunuyor ve büyük bir çoğunluğu (yüzde 72) işyerlerinde çeşitliliğin sağlanmasının üst düzey liderlik seviyesinde bir değişimin uygulanmasını gerektirdiğini söylüyor.
• CEO’lar çevre, sosyal, yönetişimin (ESG) iş operasyonlarının ve kurumsal stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olmaya devam ettiğini kabul ediyor ve daha sonuç odaklı bir yaklaşım benimsiyorlar. Küresel CEO’ların üçte ikisinden fazlası (yüzde 69) değer yaratmanın bir aracı olarak ESG’yi işlerine tamamen dâhil etmiş durumda. CEO’ların yüzde 35’inin hem kurum içinde hem de kurum dışında ESG’ye atıfta bulunmak için kullandıkları dili değiştirdiklerini söylemesi de söylemlerde bir değişimi yansıtıyor.
• Küresel CEO’lar ESG yatırımlarının geri dönüşünü görmekten hala birkaç yıl uzak olduklarını düşünseler de bunun müşterileri ve markaları için taşıdığı önemin farkındalar. Katılımcıların yaklaşık dörtte biri (yüzde 24) önümüzdeki üç yıl içinde ESG’nin müşteri ilişkileri üzerinde en büyük etkiye sahip olacağına ve yüzde 16’sı da marka itibarlarının artmasına yardımcı olacağına inanıyor.
KPMG Türkiye Ülke Başkanı Murat Alsan araştırmayla ilgili olarak yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Çalışmamıza göre CEO’lar küresel ekonominin geleceğine olan güvenlerini korurken şirketleri için nelerin risk teşkil ettiğine dair görüşleri ise önemli ölçüde değişti. Küresel siyaset, ticaret dinamikleri ve uluslararası ilişkilerdeki sürekli değişim nedeniyle CEO’ların her zamankinden daha esnek ve dayanıklı olmaları gerektiği bir dönemden geçiyoruz. İş dünyası liderleri, jeopolitik belirsizlik ve siyasallaşmadan ESG alanında artan paydaş beklentilerine ve üretken yapay zekanın benimsenmesine kadar birçok alanda zorluklarla ve büyümenin önündeki engellerle karşı karşıya. Bunlar gibi birçok makroekonomik ve jeopolitik zorluğa rağmen, orta vadeli küresel güvenin nispeten sağlam kalması ise olumlu bir durum. Bu nedenle CEO’lar stratejik önceliklerini yeniden değerlendiriyor, üretken yapay zekânın yükselişine, yetenek yönetimine ve ESG konularının ele alınmasında odaklanıyorlar. Bu yolda başarının anahtarı ise derin belirsizlik dönemlerinde her zaman bir tehdit olan kısa vadeli, reaktif liderlik tehlikesinden kaçınmak ve bunun yerine uzun vadeli, stratejik planlamaya kararlılıkla odaklanarak yol almaktır” dedi.